Yola traduction Portugais
13,467 traduction parallèle
I sadece bir milyar dolar ödeme yaptım. Şehrin her yerinde nükleer IED yola.
Acabei de receber um bilhão de dólares para armar bombas nucleares pela cidade.
Kızım ve ben yola devam etmek için gerçekten uğraşıyoruz.
Eu e a minha filha estamos com muitas dificuldades.
Eminim geri dönülmez bir yola girmeden önce anlasmanin yolunu bulabiliriz.
Senhor, de certeza que podemos encontrar uma forma de não cairmos no desastre.
New York için yola çıkmaya hazır olduğumuza emin olmak istedim.
Só queria garantir que estamos em boa forma - antes de ir para Nova Iorque.
Bundan yola çıkarak kazanmaya devam etmelerine yardım edemez miyiz?
- É um começo, não é? Não podemos partir daí, ajudá-los a continuar a vencer?
Tırların buradan yola çıktığını biliyoruz, ama para nereye gidiyor ki asıl?
Nós sabemos que as carrinhas partiram daqui, mas para onde terá ido o dinheiro?
Hemen yola çıkacaksın.
Partes agora.
Çalışma olduğunu, eski yola saptığımızı söyle.
Diz-lhes que é onde há uma construção... - Viemos pela estrada velha.
Neden yola atladı ki?
Porque estaria na estrada? Sabe-se lá?
Çünkü seni yola çıkarmalıyız.
Porque temos de levar-te até à estrada...
Böylece yola çıkar ve buradan kurtulursun.
Para que possas sair daqui e fugir.
Anubis, Phoebe Bilim İstasyonu'ndan ayrılıp Eros'a doğru yola çıktı tamam mı?
A Anubis saiu da Estação de Pesquisa Phoebe e dirigiu-se para Eros, certo?
Yola çıkmadan birkaç hafta önce onu insanlar hakkında bilgi toplayan biriyle buluşturmamı istedi.
Não sei. Umas semanas antes de partir, ela pediu-me para a pôr em contacto com um mediador de dados.
Yola çıkmadan önce onu insanlar hakkında bilgi toplayan biriyle buluşturmamı istedi.
Antes de embarcar, ela pediu-me para lhe arranjar um intermediário de dados.
Efendim Nathan Hale az önce yola çıktı ve hız azaltarak üzerimize doğru tam yol ileri geliyor.
Senhor, a Nathan Hale acabou de virar e está a desacelerar em nossa direcção com toda a potência.
Anubis, Phoebe Bilim İstasyonu'ndan ayrılıp Eros'a doğru yola çıkmış tamam mı?
A Anubis saiu do Centro de Investigação de Phoebe, e depois dirigia-se para Eros, certo?
Süvari yola çıktı.
A cavalaria está a caminho.
Bu zamanın yarısı yola çıkana kadar gider.
Metade desse tempo até a nossa boleia partir.
Kanyona doğru yola çıktık.
Fomos de carro até ao desfiladeiro.
Yola koyulsak iyi olur.
É melhor nos meter-mos a caminho.
Hayatına bundan sonra farklı bir şekilde devam edebileceğini düşünüyorsun sonra bir bakıyorsun, tamamen farkı bir yola girmişsin.
- Sim. Sabes, pensas que a tua vida vai tomar um rumo, e depois toma um rumo completamente diferente.
Yola çıktılar.
Já estão a caminho.
Yola çıkmak üzereyiz albayım.
Coronel, estamos prestes a partir.
Hiç gitmediğim bir yola bakıyordum.
A olhar para uma estrada pela qual nunca segui.
Yola çıkalım.
Vamos pôr-nos a caminho.
İki gün içinde Batı Hindistan'a doğru yola çıkacağım.
Estou prestes a levantar âncora para as Índias Ocidentais daqui a dois dias.
Yarın bir gemi Pentos'a doğru yola çıkacak.
Um navio que parte amanhã para Pentos.
Tabii ki sonunda yola geldi. Ve tekrar mirasta hak sahibi oldum.
É claro que ele voltou atrás eventualmente e colocou-me de volta no testamento.
Diğer yola git.
Vai pelo outro lado.
Belki öbür yola gidin diyordur.
Talvez ele esteja a dizer vai pelo outro lado. Vai pelo outro lado.
Yola devam etmeden önce dinlediklerini ve ikmal yaptıklarını iddia ediyorlar.
Afirmam que estão a descansar e a reabastecer-se, antes de prosseguirem.
Yola çıkmadan önce atların beslenmesi gerek.
Os cavalos precisam de ser alimentados, antes de irmos. Sim.
Sizin de hatırlayacağınız gibi büyük bir sevkiyat anakaradan güya yola çıkmıştı.
Um grande carregamento, se bem se lembram, supostamente partiu do continente.
Yer çekimi insanı yola getiriyor.
Nada faz um homem descer à terra como a gravidade.
Yine karnına sopayı yiyince yola geldiğine inanamıyorum.
Nem acredito que voltaste a cair neste truque.
Daha meşru bir yola yönelmeye ihtiyacım var.
Preciso ir em uma direção mais legítima.
Babamın sürekli Dana'yla kongreler için yola gitmesi.
As viagens do meu pai com a Dana para convenções.
Bir yola ihtiyaçları var. Aralarında kendisini feda etmeye razı birine.
Eles precisam de um condutor... alguém entre eles disposto a sacrificar-se.
Bir yola ihtiyaçları var. Kendisini feda etmeye razı birine.
Eles precisam de um condutor... alguém entre eles disposto a sacrificar-se.
Radyoda 20 bin SS birliğinin bizi aramak için yola çıktığını söylediler.
No rádio disseram que 20.000 soldados das SS foram mobilizados para nos procurarem.
Yola çıktığımız andan itibaren durmadan kornaya basıyor.
A buzina, ele está sempre a buzinar é só entrar na estrada.
Parsons, yarım saat önce bir otobüse binip Atina'nın batısına doğru yola çıkmış.
A Parsons entrou há meia hora num autocarro rumo a oeste de Atenas.
Yeni platformunda bir gizli bir girişe ve şifrelemeyi geçmek için bir yola ihtiyacımız var.
Precisamos de uma backdoor na sua nova plataforma e de ultrapassar a encriptação.
Yola karşı park et ki çıkaramasınlar.
Estaciona atravessado para eles não saírem.
Sen şuraya, şu yola çek bakalım.
Estaciona aqui neste...
Sabah yola çıkacağız Bay Bohannon.
Vamos nos mudar pela manhã, sr. Bohannon.
- Yarın yola çıkıyorum.
Parto amanhã.
Yola çıkmadan karımı göreyim.
Vou ver a minha esposa antes de partir.
"Kötü yola mı saptım?"
Desviei-me do caminho?
"Eğer öyle yaptıysam, biraz erkek olup, doğru yola tekrar girmeliyim."
Se sim, preciso de assumir o controlo e voltar ao caminho correcto.
Sahip olduğum her kaynağı alacağım ve inandığım şeyleri başarmak için her yola başvuracağım.
Invisto todos os meus recursos e atiro-me de cabeça se acreditar no negócio.