English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yorgunluk

Yorgunluk traduction Portugais

311 traduction parallèle
Bu zorlu yolculuk nedeniyle, gökbilimcilerde yorgunluk belirtileri başlar.
Os astrónomos dão sinais de fadiga após a dura viagem que tiveram.
- Sadece tatlı bir yorgunluk.
- Apenas um cansaço agradável.
Ama yorgunluk kroniklesirse, isleri biter.
Mas quando a fatiga se torna crónica, geralmente, estão acabados.
Schneider'ïn kronik-yorgunluk çizgisine dayandï.
O Schneider bateu a linha da fatiga crónica, de manhã.
Sadece yorgunluk hissediyorum. - Beni affediyor musun?
Desculpa-me.
Bu yorgunluk hissini iyi bilirim.
Conheço os sintomas de exaustão muito bem.
Ben de yorgunluk hissediyorum.
Eu também me sinto cansada.
Üzerimde acayip bir yorgunluk var. Neyse yine de teşekkür ederim.
- Estou muito cansada.
Sabah kalktığınızda yorgunluk ve halsizlik duyuyor musunuz?
Sentem-se cansados e desanimados ao acordar?
Ama çok hoş bir yorgunluk.
Mas contente de o estar.
Keşke ilk aşamalarda bedensel yorgunluk çok önemli olmasaydı.
Só é pena a exaustão física ser tão essencial na fase inicial.
Annenizin yorgunluk şikayeti, ilk kez ne zaman başladı?
Diga-me, quando foi a primeira vez que a sua mãe se queixou do cansaço?
Vücutta müthiş bir yorgunluk yaratıyor çok onur kırıcı bir tecrübe vesaire, vesaire, vesaire.
Causa constrangedora exaustão do corpo degradante experiência para a alma et cetera, et cetera, et cetera.
Bir adama tam anlamıyla büyük yorgunluk veriyor.
Deixa-me exausto.
Yorgunluk geçer, tatlım. Göreceksin.
O cansaço há-de passar, querida.
Çok yorgunum. Yorgunluk.
Estou muito cansada. "Fatigué".
Çadırıma gelip yorgunluk at. Ve bana Roma'da nasıl yarıştığını anlat.
Vem até à minha tenda, refresca-te e conta-me como correste em Roma.
Yılların verdiği yorgunluk, galiba.
Só sentindo os anos pesarem, Eu acho.
... yorgunluk mu ölüm mü?
Exaustas ou mortas?
1 ) YORGUNLUK NEDENİYLE OLMUŞ BİR KAZA 2 ) MAFYA TARAFINDAN SUSTURULMA
1 ) Acidente devido a cansaço. 2 ) A jovem teria sido silenciada por criminosos.
- Bence yorgunluk.
- Cansaço, diria.
Dr. Carroll, Russell'ın iki hafta boyunca her türlü yorgunluk ve heyecandan uzak durması gerektiğini söyledi.
O médico disse que Russell não pode sentir emoções fortes...
Çok derin bir yorgunluk hissi.
Uma profunda sensação de cansaço.
Sadece birazcık yorgunluk.
Só um pouco cansado.
Mürettebattan bir kişi stres ve yorgunluk belirtileri gösteriyormuş.
Temos um tripulante com sinais de stress e fadiga.
Teşhisim, bu yorgunluk, aşırı çalışma ve suçluluk duygusuyla oluştu.
Diagnostico-lhe esgotamento, por trabalho a mais e culpa.
Joe, böyle konuştuğun zaman içimi büyük bir yorgunluk kaplıyor.
Joe, você me cansa falando assim.
Bu olay ilk başladığında, yaşlı olanlar ya öldü ya da 3. aşamaya hemen geçtiler... Bilirsin, ışık körlüğü, albinoluk... Psikozlu yanılsamalar, geçici uyuşukluk, yorgunluk.
Com a epidemia, os idosos morreram ou passaram rapidamente à terceira fase, sabe como é, cegueira à luz, albinismo, ilusões psicóticas, estados ocasionais de torpor, tal como o Matthias e os demais.
Adam yorgunluk ve ateşten hasta olmuş.
O homem sofre de cansaço e desidratação.
Dondurucu soğuk. Yorgunluk. Açlık.
Um frio agreste, fadiga, fome...
.. Savaşta sert ve yetenekliyiz..... Hiç yorgunluk bilmeyiz...
Na guerra somos duros e capazes Absolutamente infatigáveis
Bir Alman yorgunluk nedir bilmez.
Um alemão nunca sente cansaço.
Nesi var? - Aşırı yorgunluk.
- Que se passa com ele?
Sadece aşırı yorgunluk.
Foi apenas cansaço.
Kapalı perdelerimiz, bizi dünyadan ayırır ve yorgunluk sükuneti getirir.
Que nossas cortinas fechadas nos poupem do mundo E que a lassidão traga consigo o repouso
Yorgunluk hisseden başkaları da var mı?
Houve mais gente a queixar-se de fraqueza?
Stres, fiziksel yorgunluk, sıvı kaybı, baş ağrısı, baş dönmesi... denge kaybı, zihinsel işlevlerde yetersizlik...
Temos o calor, o stress, o cansaço. E depois, a desidratação, as dores de cabeça, e esta desorientação que confunde o raciocínio.
# Mide ülserleri, yüksek tansiyon... #... uykusuzluk, yorgunluk... #... aşırı huzursuzluk.
As úlceras no estômago, a tensão alta... a insónia, a fadiga... o mau-estar.
Nasıl isterseniz Bay Knight. Fakat hala iyileşme süreciniz devam ettiği için, yorgunluk yüzünden biraz rahatsız bir durumda olduğunuzu algılıyorum.
Como estás a recuperar dos exames, e ainda estás irritado, devido ao cansaço, posso sugerir que optes pelo modo automático, para ser mais seguro?
- Hastalık, yorgunluk, gevşeklik istemiyorum, tamam mı? - Askeriyeden emir var.
- Não quero enfermidade, nem fadiga nem frouxidão, de acordo?
Yani basketbol öyle bir şey! Yorgunluk, kazanma yorgunluk...
Não achava que o basquete era assim, o cansaço, a vitória,
Vicious'un sinirsel bir yorgunluk geçirdiğini belirtti.
Vicious sofria de "exaustão nervosa".
Makul yorgunluk ve korku mefhumu nedeniyle, izin verilmiştir.
Concedida, com o devido sentido de exaustão e terror.
.. tatlı bir yorgunluk içinde, eski çiçek toplayıcıları düşündüm.
Cansada mas contente. Comecei a pensar no passado.
- Yorgunluk?
- Cansaço?
.. sonra dün gece Brooke aradı.. Burada çok mutsuz olduğunu ve doktordan psikolojik yorgunluk raporu aldığını söyledi..
Ontem, a Brooke telefonou a dizer que vai arranjar um atestado de exaustão.
Bu kereste ve yorgunluk dolu bir hayattı. Orada erkekler balta sapları kadar sertti.
Era uma vida feita de madeira e esforço, com homens tão duros como o cabo dos seus machados
Bu, hatalarını telafi etme çabası mı... yoksa müthiş bir insanın yorgunluk nedir bilmeyen büyüklüğü mü?
É excesso de compensação... ou a força infatigável de um grande homem?
Her iki savaşçıda da yorgunluk belirtisi var.
Ambos os adversários mostram sinais de fadiga.
En büyük yan etkisi yorgunluk ve uyku getirmesi.
Um efeito colateral importante é esgotamento e um desejo de dormir.
Zihinsel yorgunluk herkese olur.
Na verdade deve tratar de entender... que a...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]