Yoğun traduction Portugais
5,689 traduction parallèle
Ya sen? Bugünlerde yoğun musun?
E tu, tens andado muito ocupado?
Keşke önce arasaydın, ofiste işler çok yoğun.
Devia ter ligado primeiro. O gabinete está cheio hoje.
Tedaviniz çok yoğun olmalı.
O teu tratamento deve ter sido intenso.
Çok yoğun olduğumu fark etmişsindir.
Se não notaste, tenho muito que fazer.
Olay meydana geldiğinde Burgess buradaymış ve yeğeni şu anda yoğun bakımda.
A Burgess estava aqui quando houve a explosão e a sua sobrinha está na UTI.
Üyeler, koyu renkli limuzinler ve yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde otele varıyorlar.
Os membros chegaram em limusinas escuras cercados por um forte esquema de segurança.
- Evet. Çok fazla. Fazla yoğun.
- É demasiado, muito intenso.
Polly'nin itirafının duygusal olarak yoğun olduğunu anlıyorum, ama Chelsea'ya intihar etmesi için ölümcül dozda morfin verip... yardım ettiği iddiası tamamen yanlış.
Entendo que a confissão de Polly estava cheia de emoção, mas a alegação dela de que ajudou a Chelsea a matar-se, dando-lhe uma dose fatal de morfina, é patentemente falsa.
Birbirimize bağlı olduğumuz, aramıza kimsenin girmeyeceği ve aramızda, olabilecek en yoğun sevginin bulunduğu bir oyundu.
Um jogo em que éramos devotos um ao outro, em que ninguém se metia entre nós e em que nos amávamos.
Yarın Newmarket günü, yılın en yoğun üçüncü günü.
Amanhã é o dia do Newmarket, terceiro dia com mais movimento do ano.
Senin ve yanlısı sevgilisi için yoğun bir yıl oldu.
Tem sido um ano ocupado para você e pró seu namorado.
Gündüz vardiyasında ne kadar yoğun çalıştığımı gördün.
Já vi o quanto duro é o trabalho no turno de dia.
Bakın, şuan görev dışında olduğunuzu biliyorum, sadece yoğun gecenin ardından rahatlamak istiyorum ama önce teşekkür etmek istiyorum.
Sei que são todos do exército, e querem relaxar depois de uma noite difícil, mas... Pessoal. Só quero agradecer.
Aslan payını yoğun bakım ünitesi alacak.
A UCI recebe a maior parte.
Ve bu gece diğer gecelerden daha yoğun. O yüzden ne isteğini söylemek için bir dakikan var ve sonra gidiyorsun.
Esta noite é a pior de todas, então, tens um minuto para dizer o que queres e ir-te embora.
Gaz haldeyken ; kokusuzdur, iz bırakmaz yoğun miktardaysa, insan için ölümcüldür.
Na forma gasosa, é inodoro, não deixa resíduos, e em elevadas concentrações, é fatal para os humanos.
- Kocamın uygun şekilde bakılması için evime götürme talebimi reddettiği için, yoğun ısrarlarımı geri çeviremedi.
- Depois de eu insistir muito. Uma vez que ele recusa o meu desejo de trazer o meu marido para casa para ter um tratamento adequado.
Milisler ve siviller yoğun bombardıman altındayken burayı saklanmak için kullanmış.
A milícia e os civis escondiam-se aqui durante os bombardeamentos.
Yoğun bakıma çıkaralım. Odayı temizleyin.
Leva-o para a UTI.
Sınav zamanı buralar biraz yoğun olabiliyor.
Isto é um bocado agitado durante as frequências.
"Yoğun" gerçekliği pek ifade etmemişti.
Agitado era favor...
Benim için çok yoğun!
É muito intenso para mim!
Ama bu duygular Pepper'da daha bir yoğun.
Mas é ainda mais forte para a Pepper.
- Kütüphanedeki konuklar arasında yoğun duygu durumu açığa vurdu ama yine de yabancılar işte.
Parece haver bastantes emoções a brotar no meio dos convidados na biblioteca, mas eles são estrangeiros.
Onbaşı, bizim işimiz, yoğun çatışma bölgelerinde kamyon sürmek,... dünyanın en tehlikeli işi.
Cabo, este seu trabalho, guiar camiões em zonas de disputa, é o trabalho mais perigoso do planeta.
Son koordinatlarımızın yakınında yoğun ateş altındayız.
Estamos debaixo de fogo cerrado perto das últimas coordenadas.
- Carson. Günlerinin en yoğun zamanı lordum.
Esta é a hora de mais trabalho para elas Meu Senhor.
Yeterli çoğunluğa ulaşıyoruz, Senatör Vaughn ve partimizin bir çok kongre üyesiyle yoğun bir çalışma içindeyiz.
- A fazer acordos e a trabalhar com a Sen. Vaughn e outros, dentro do partido.
Yoğun bir gününüz var, Bay Ellis.
Tem o dia cheio, Sr. Ellis.
Öyle bir ilişkimiz olmasını isterdim ama geçimimizi sağlamak adına daima çok yoğun oluyordum.
Queria ter esse tipo de relação com ela, mas, andava sempre ocupado a tentar pôr comida na mesa.
Yoğun şekilde amonyak var.
Excesso de amónio.
İkiniz bayağı yoğun gibisiniz. Gidiyor muydun?
Para ser honesto contigo, a presença deles todos aqui, é um pouco demasiado.
Şerif bugün oldukça yoğun.
O xerife está muito ocupado, portanto...
Ameliyathane çok yoğun, ameliyatını sabaha erteletti.
A Sala de Operações encheu, isso significa que o teu caso foi adiado para amanhã.
- Cerrahlar yoğun.
Os cirurgiões estão ocupados.
Yoğun olacak, tatlım.
É intenso, querido.
Yoğun bir kemik kitlesi ve güçlü bir eklemi varmış.
O coração estava em perfeitas condições. Ele tinha uma massa óssea densa, e músculos e articulações fortes.
Görünüşe göre hormonlar birbiriyle ve yoğun miktarda vitamin, mineral ve memeli hücreleriyle karıştırılmış.
Bom, parece ser uma mistura de hormonas com uma dose concentrada de vitaminas e minerais e algum tipo de material celular de mamíferos.
Marcus şu anda yoğun bakımda.
O Marcus ainda está na UTI.
Yoğun, koyu.
Ousado e agressivo.
- Kusura bakma. Buralar biraz yoğun.
Desculpe, estamos um pouco ocupados.
Yoğun soğuk onu ateş bükmekten alıkoyuyor.
O frio intenso impede que ela domine o fogo.
Bu son bir kaç ay bayağı bir yoğun geçti.
Foram meses cheio de afazeres.
Evrenin her yanı Yoğun ve sıcaktı
Todo o nosso universo estava num estado quente e denso,
Evrenin her yanı Yoğun ve sıcaktı
Todo universo estava num estado quente e denso
Evrenin her yanı Yoğun ve sıcaktı
Todo o nosso universo estava quente e denso
Ve o sende yoğun, Ezra.
E é forte em ti, Ezra.
Evrenin her yanı Yoğun ve sıcaktı
Todo universo estava quente e denso
Evrenin her yanı Yoğun ve sıcaktı
Todo o universo estava quente e denso
Evrenin her yanı Yoğun ve sıcaktı
Todo o nosso universo estava num estado quente e denso
Evrenin her yani Yogun ve sicakti
Todo o universo estava quente e denso