Yumuşacık traduction Portugais
325 traduction parallèle
- Birisinin elleri yumuşacık.
Alguém tem mãos muito macias.
Hayır, buradaki sakar bir erkek bulut... şuradaki yumuşacık minik bir dişi bulutla karşılaşınca, dişiye doğru kabarır dişi telaşla uzaklaşır, erkek dişi buluta doğru yelkenlerini şişirir.
- Não, não. Quando uma nuvem desastrada encontra outra, começa a persegui-la, uma foge e a outra vai atrás,
İpek gibi yumuşacık.
Parece seda.
Yumuşacık, ipek gibi.
É tão macio e sedoso.
Bu arada bana yumuşacık elini uzatıp, demeli ki :
E assim, ela daria-me as mãos brancas suaves dela e diria :
Onları yumuşacık yataklara, tüylü halılara sereriz bir merdivenin ucunda uzanırken bırakırız ama asla hareket halindeki bir arabadan, sigara izmaritiymişler gibi atmayız.
Pomo-los em camas fofas, em tapetes felpudos e no fundo de escadas mas seríamos incapazes de atirá-los de um carro como beatas.
Modeli şöyle, yumuşacık tüllü etek ve kolsuz saten bir üst.
Este é o traje. A anágua de algodão... e o espartilho de cetim, sem mangas.
Yalnızca kesip bir kaç bukle atacaksın ona göre böylece taradığımda yumuşacık olur.
Pelo amor de Deus, só uma aparadeça! E depois uns caracóis. Adeus amor.
Onlar bana bir çocuk verdi, yumuşacık.. ve bir erkek kadar sert bir kız.
Deram-me um filho tão doce como uma mulher, e uma filha tão dura como um homem.
Dudakların yumuşacık.
Os teus lábios são macios.
Yumuşacık, nefes nefese.
Docemente e sem parar.
Oh, güzel bir yatak, ve yumuşacık.
É uma cama muito linda... e suave.
Yumuşacık. Burada da yapabilirsin. Roma'da seni kaparlar!
Pai, está a ser tolo com os fazendeiros.
Kadınlar öğleyin 12'den önce ve saat 3 uykularından sonra yıkanırlardı... ve akşam karanlığı bastığında pasta gibi yumuşacık olurlardı : Üzeri şekerli krema yerine ter ve tatlı talk pudrasıyla kaplı bir pasta.
As senhoras tomavam banho de manhã, e depois da sesta à tarde... e ao cair da noite pareciam bolinhos... devido ao suor e às camadas de pó de talco.
Yumuşacık.
Entendes?
Güneşte saçları yün gibi yumuşacık olurdu.
E ao sol o cabelo dele tornava-se uma nuvem.
O tatlı, küçük, yumuşacık kadını mı?
Essa mulher tão suave e bonita?
Sen yumuşacık bir el sıkışmasısın.
Tu és um aperto de mão de alabastro.
Bir zamanlar büyük dalgalar kayalara vurdu iki büyük gücün karşılaşmasından bu yumuşacık kum oluştu.
Outrora, águas poderosas bateram contra a rocha e dessas duas forcas brutas surgiu esta areia macia.
- Yumuşacık bir yastık.
- Uma almofada de paz.
Dudakları yumuşacık ve tatlı.
Adoráveis lábios macios.
Evsahipliği için teninin yumuşacık olması lazım.
Sua pele deve estar suave para as caricias de seu amo.
- Yumuşacık.
- É macio e faz cócegas.
Yumuşacık.
- Suave como manteiga.
Tanrım Doğaçlamaya bayılıyorum Yumuşacık kıkırdamak Dans edip kıpırdamak
Deus, eu adoro tocar musica a berrar Dançar e abanar
Avucumun içine yerleşen yumuşacık beş parmak gibi her şey gerçek olabilir.
Eu tive na mão, O que podia ter,
Tam bir sessizliğin yumuşacık bir anı bile vardı.
Houve mesmo um momento de ternura, de silêncio.
Yumuşacık, tam sevdiğin gibi.
Mal-passados, como tu gostas.
"Bay Yumuşacık."
Mister Softee.
Hem kendi Bay Yumuşacık kamyonum var.
E tenho o meu próprio camiäo Mister Softee.
Bay Yumuşacık kamyonumla seni eve bıraksam?
Dou-lhe boleia no camiäo da Mister Softee. Que tal lhe parece?
Yumuşacık... Harika ve ateşli... ... hissetmeni sağlayacağım...
Vou-te fazer sentir quente...
Göğsümde yumuşacık tüyler çıkıyor, normal midir?
Tenho uma espécie de pelo rasteiro a nascer-me no peito, isso é normal?
Yumuşacık parşömene ve krem rengi sayfalara dokunmaya kıyamıyorum.
Receio manusear tão suave pergaminho e páginas amarelecidas.
Göğsümde yumuşacık tüyler çıkıyor, normal midir?
Tenho uns pêlos a crescer-me no peito, achais que é normal?
"Düşük kalorili insanoğlu lezzeti" ürünlerini piyasaya süreceğiz... kanlı çiğ but... limon suyuna batırlmış beyin... omurilik suyu sosu... karışık organ çorbası... insan-burgerleri ve yumuşacık insan nuggetleri.
Vamos fazer uma linha completa... de delicias de Homo Sapiens, baixa em calorias... ancas mal passadas... miolos temperados em sumo de limão... molho de espinal medula... Estufado de órgãos... sapien-burguers... e saborosos homo nuggets.
Dışarıdan çok sert görünür ama yumuşacık bir kalbi vardır.
Ele é duro por fora, mas tem um bom coração.
İçinde gerçek krema var ve yumuşacık.
Tem natas e caramelo.
Yumuşacık, hafif ve ağzımda eriyor.
Está leve, tenro e derrete-se na boca.
Kafanı yumuşacık yapar.
Melhor do que a felicidade total.
Babam artık bir oyuncak ayı kadar yumuşacık.
O pai é um urso de peluche grande.
Çok güzel, yumuşacık.
Agora o que tens de fazer é começar a pensar em ti.
Teninin yumuşacık olduğundan ve mis gibi koktuğundan mı?
Porque tens a pele tão macia e cheiras tão bem?
Panama'da küçük bir kız iken, zengin bir Amerikalı kasabamıza gelmişti. Ve üzerinde yumuşacık, harika bir kazak vardı.
Quando eu era criança, no Panamá, um americano rico foi visitar a cidade, e tinha um casaco lindíssimo.
Senin saçların da yumuşacık.
O seu cabelo é macio.
" Yastık ve Yorgan yumuşacık pamuktanmış
" Pisca e Pestana são dois olhinhos
Yumuşacık tüylü.
É tão fofinho!
Yumuşacık.
- É tão macio.
Yusyuvarlak, yumuşacık ve çok güzel.
Tão rechonchudinhos, tão suaves, tão belos!
Korkunç bir sivilcesi oldu ve daha önce olmadığı gibi bir kürkü vardı aynı zamanda yumuşacık tüylü tavşan kızı fark etti.
Tinha espinhas... e pêlo onde não havia pêlo antes. Ele também notou a Fluffy Bunny.
Yumuşacık ve kıvırcık evlendi.
Fluffy e Fuzzy se casaram.