Yussef traduction Portugais
92 traduction parallèle
Bu Julna, bir zamanlar Tanca'da usta bir hırsız olan Hüseyin'in oğlu.
É Julna, o filho de Yussef, rei dos ladrões de Tánger.
Şeye... - Kime Yusuf?
A quem, Yussef?
Bunların altında Yusuf var!
Yussef é o culpado.
Ben Julna, Yusuf'un oğlu, inananların komutanı.
- Sou Julna, filho de Yussef.
Ve Yusuf da hazinenin koruyucusunun koruyucusu olacak.
E Yussef será guarda do guarda da tesouraria.
Yussef Kasim benim adım.
O meu nome é Yussef Kasim.
Bir elinizde Bay Beshraavi, bir elinizde Bay Yussef Kasim.
O sr. Beshraavi de um lado e o sr. Yussef Kasim do outro.
Yussef Kasim yaptı.
Foi Yussef Kasim.
- Şimdi şifre Yussef'te mi?
- Então Yussef tem o criptograma?
Söyle bana çiçeğim, henüz Yussef'in seni neden canlı bıraktığını anlattığını sanmıyorum.
Mas conte-me, minha flor, ainda não me explicou... como Yussef a deixou viva.
Şu an Yussef'i kıskanmakla çok meşgulüm.
Agora estou ocupado demais para ter ciúmes do Yussef.
Sonra da Yussef Kasim'in arka koltuğunda mı uyanayım?
E terminar na traseira da carrinha de Yussef Kasim?
Yussef benim sevgilim değil.
Yussef não é meu namorado.
Yussef, onunla tanışıp arkadaş olmamı emretti böylece hareketlerini rapor edebiliyordum.
Yussef ordenou que me aproximasse dele e conquistasse a sua confiança, para que pudesse reportar as suas acções.
Unutmuşsun, Yussef dün gece minibüsteyken benden aldı.
Esqueceu-se? Yussef tirou-ma na carrinha, ontem à noite.
Yussef nerede?
Onde está Yussef?
Yussef.
Yussef.
Yussef buradaydı, ben buradaydım.
Yussef estava aqui. Eu estava aqui.
- Yussef'i arıyor olmalı.
- Deve estar a ligar para o Yussef.
Yussef'in numarasını biliyor.
Ele sabe o número do Yussef.
Yussef'in öldürülen adamını takip ediyor olmalı.
Ele deve ter seguido o homem de Yussef. Aquele que foi morto.
Yussef?
Yussef?
Yussef'ten başka kimse bilmiyor.
Yussef é o único que pode.
Kocası gibi o da Yussef'in ajanı.
Ela é agente de Yussef, como o marido.
Onlara karşı ikili oynadığımı kadına söylediğin an o da uyarmak için Yussef'i aradı.
No momento em que soube que eu sou um agente duplo, ligou para Yussef a avisar.
Olsa Yussef'e söylerdi.
Ela teria contado a Yussef.
Yussef'in bilmesini istedikleri şey buymuş.
Então era isso que eles queriam que Yussef soubesse.
Yusuf atsın.
Deixa o Yussef disparar.
Yusuf, sıra sende.
É a tua vez Yussef.
Onu Yusuf öldürdü.
O Yussef matou-a.
Yusuf arabalara ateş etti. Çünkü Hassan, mermi çok uzağa gider demişti.
O Yussef começou a disparar contra os carros porque o Hassan disse que as balas não iam muito longe.
Amerikalıyı öldürdü. Zehra'yı çıplakken izliyor.
O Yussef matou a americana e espreita a Zohra nua...
Yusuf'a izletmek için kim bilir kaç kere soyundu.
A Zohra despiu-se muitas vezes para que o Yussef a visse.
Yussef'a olay çıkmaması için Walid'e para ver demiştim.
Disse ao Yussef para pagar ao Walid para os manter tranquilos.
Yussef düğünde olay çıkmaması için ona ödeme yapmıştı ama işe yaramadı.
O Yussef pagou-lhe para manter as coisas calmas durante o casamento, mas, não funcionou.
Yussef yaraları konusunda net konuşmadı ama yanında bir kadın olduğunu söyledi.
O Yussef foi algo vago sobre os seus ferimentos, mas, disse que ele tinha uma mulher no carro com ele.
- Bunu sana Walid mi verdi Yussef?
Foi o Walid lhe deu isto, Yussef? Sim.
Yussef, Walid'e söyle yeğenini öyle ya da böyle bulacağız.
Yussef, diga ao Walid, que vamos encontrar o cobarde do sobrinho dele de uma forma ou de outra.
Yussef, nerede olduğunu gösterdim.
Yussef, vou-te mostrar onde ele está.
Sen, ben ve Yussef olacak.
Serás tu, eu e o Yussef.
Günaydın Yussef.
Bom dia, Yussef.
Yussef söylemedi mi?
O Yussef não te disse?
Yussef, ne yapıyorsun?
Yussef, o que está a fazer?
- Yussef kendi kısmıyla ilgileniyor.
- O Yussef faz o que pode.
- Hadi Yussef, tüm gün bekleyemem.
Então, Yussef, não tenho o dia todo.
Yussef Khalid, Filistin asıllı Amerikalı Chicago'daki bir antikacıyı öldürdüğü iddiasının akabinde Birleşik Devletler'den kaçmıştı. Şimdi ise İsrail'e giriş yaptığına inanılıyor ve Kudüs'te güncel barış görüşmelerinin üstünde bir başka huzursuzluk olarak dolanıyor.
Yussef Khalid, o Palestiniano Americano que fugiu dos EUA após o suposto assassinato de um antiquário em Chicago, pode ter entrado em Israel, mesmo quando as novas manifestações surgem na cidade sobre as actuais negociações de paz.
Yusuf!
Yussef.
Yusuf gidecek.
Yussef ir-se-á.
Yusuf mu?
- Yussef?
Sizi görmek güzel Bay Jusef.
Prazer em vê-lo, Sr. Yussef.
- Senin de mi var?
- O Yussef?