Yönde traduction Portugais
1,825 traduction parallèle
Evler görüş alanınızda olacak şekilde üç farklı yönde gidebildiğiniz kadar ileriye yürüyeceksiniz.
Podem afastar-se o mais possível, em três direcções separadas, mantendo a casa à vista.
Ben de en iyi tren olarak düşündüğüm treni seçtim. Japonların treni en iyisiydi. Tavsiyemi de bu yönde yaptım.
Escolhi o que achei... o melhor trem, e os japoneses tinham o melhor e eu fiz minha recomendação.
Bunu iyi yönde anladığını sanmıyorum.
Acho que não levou aquilo do modo certo.
Evet, hep doğru yönde gidiyorduk.
Temos estado a ir na direcção correcta.
evet ama genellikle iyi yönde.
Só bem, na maioria.
Şehir sekiz-dokuz km bu yönde olmalı.
Esta cidade está a oito, ou nove quilómetros nesta direcção.
Benim arabam 8-9 km ötede, bu yönde.
O meu carro está há uns oito, ou nove quilómetros nesta direcção.
UNR kendi çalışmasını yaptırdı ve bu çalışmada Aracite güvenli bulundu ki bu, tahmin edersiniz ki büyük bir sürpriz değil. Ancak, bağımsız bir araştırma şirketinden üst düzey bir danışman aksi yönde rapor hazırladı ve adamın karısı öldü.
A UNR encomendou o seu próprio estudo e determinou que a Aracite é segura, o que, como sabe, não constitui nenhuma surpresa, mas um alto consultor de uma firma de pesquisa independente reportou o contrário, e agora, a sua esposa está morta.
Evim bu yönde.
A minha casa é para aquele lado.
- Emirler bu yönde değil.
- Não são minhas ordens.
En yakın polis istasyonu şu yönde. Parkın arkasında.
A esquadra de polícia mais próxima fica no bairro por trás do Parque.
Merkez şu yönde, parkın arkasında. Çok uzakta değil.
A esquadra é por aquele lado por trás do Parque, não é longe.
İlk içgüdüm bu yönde değildi.
Tocar ali não era propriamente o meu instinto.
Varsayımımız bu yönde, ancak kesin olarak bilmiyoruz.
Presumia-se que sim, mas não temos a certeza.
Bu yönde düşünmeye çalış.
Tenta pensar nisto.
Ben olsaydım, araştırmayı kesinlikle o yönde yapmazdım.
Se fosse eu, nunca investigaria assim.
Böyle bir teknoloji varsa, kullanılacaktır. Kötü yönde kullanılacaktır. Bütün dünyayı kapsayacaktır.
Se essa tecnologia existe, será usada, será abusada, será global.
Aidan'ın çevresinde onu iyi yönde etkileyecek insanlar olmalı.
O Aidan precisa de pessoas à sua volta que sejam boa influência.
Tüm gücüyle savaşıyor ve kalbi de iyi yönde cevap veriyor.
Ele está a lutar com toda a sua força... e o seu coração tem reagido bem.
En azından sağlıklı yönde.
E se existe não é algo saudável.
Görüşünüz bu yönde mi?
É assim que vê as coisas?
Ayı doğru yönde oynatırız büyüyen kütlesi bizim değil güneşin çekim alanına girer.
Podemos desviar suficientemente a Lua na direção adequada,... e sua massa será atraída pelo Sol, em vez de ser atraída para a Terra.
İşler doğru yönde gidiyor gibi gözükmekte.
As coisas pareciam estar a ir na direcção certa.
İyi haber, solumuzdan ters yönde hareket eden 4000 metre mesafede iki hafif kruvazör, iki de firkateyn mevcut.
Sim. Há um cruseiro ligeiro e duas fragatas a passar a 4000 metros do porto, na direcção contraria.
Eğer işe yaramazsa başka bir yönde ilerleyebilir.
Se o meu conselho não resultasse, ela seguiria noutra direcção. Não vejo nenhum mal nisso.
Her etkinin, eşit ve ters yönde bir tepkisi vardır.
Dizem que cada acção tem uma reacção igual e oposta.
Merkür gezegeni ters yönde dönmeye filan mı başladı?
- O mercúrio está a andar para trás?
Eğer çığ altında kalırsan yönünü şaşırabilirsin ve yukarının hangi yönde olduğunu bilemezsin.
Ao ser-se soterrado por uma avalanche, acaba-se por ficar tão... desorientado ao ponto de não saberes o caminho para cima.
Bugüne kadar birçoğu yanlış yönde kazmaya başladı.
Portanto, muitos começam a cavar para baixo.
Tükürük aşağı doğru gidecektir, yani sen de tam tersi yönde kazacaksın.
Se estiveres debaixo da neve, vês para onde vai o cuspo. E então cavas para o lado oposto.
Bu yönde bir baskı olacakmış.
Teria sido um empurrão.
Şehrin dışında oturuyor, aslında, tam buraya zıt yönde.
Aliás ela mora fora da cidade, em direcção contrária onde estamos..
Umudumuz bu yönde. Bazı açılardan bunu söylemekle de daha da yakınlaşıyoruz.
É nisso que acreditamos e... de algum modo, dito isto, acho que nos aproximamos desse dia.
Bir yönde gitmek ve sonra aniden dereyi geçerken at değiştirmek tuhaf değil mi?
Ser de uma forma e, de repente, mudar de equipa. Não é estranho?
Sinyal en çok şu yönde güçlü görünüyor.
O sinal parece mais forte nesta direcção.
Hayır, yakından bak. Makyajı tek yönde dağılmış... Sanki yüzü bir şeye sürtünmüş gibi.
Só está esborratada numa direcção, como se estivesse encostado a algo.
O yönde başka bir şey yok.
Não há nada naquela direcção.
Hissedarlarımız, bu durumdan biraz olumsuz yönde etkilenebilirler, Steve.
E os nossos accionistas podem até sentir o embate, Steve.
Brooklyn, nehrin diğer yakasında, diğer yönde.
Brooklyn é na direcção contrária, do outro lado do rio.
Ama iyi yönde etkilediğini düşünüyorum.
Penso que o tornou melhor.
'Pinballdaki gibi, onlara çarparız ve farklı bir yönde geri teperiz, 'Birisi tarafından itilir.
Como num fliperama, colidimos com eles e seguimos na direção oposta, impulsionados pelo contato.
İki yönde ilerler.
Serve para os dois lados.
Diğer yönde bir servis kapısı olmalı. - Paketi alacağım.
Tem de haver uma porta de emergência na outra direcção.
O yönde tasarlandık.
Mas estamos desenhados dessa maneira.
Bu da bu yönde önemli bir adım oldu.
E este foi um passo importante para isso.
Gerçek kuzey hangi yönde?
- Para que lado é o Pólo Norte?
İlişkimiz iyi yönde gidiyor. Sürekli cinsel tacizine uğramaktan da bıktım usandım.
Estamos numa fase muito boa e estou farto e cansado do seu constante assédio sexual.
Karayolu bu yönde, 25 kilometre ileride.
A auto-estrada fica a 24 km naquela direcção.
Pyxis konusunda olumsuz yönde oy ver.
Vota não no Pyxis.
Tamam, şu yönde 3 kilometre gidin.
Muito bem.
Ama burada düşey yönde bir hareket yok. Aynı seviyeden ateş edilmiş.
É perfeitamente nivelada.