Yükü traduction Portugais
1,044 traduction parallèle
Mucizevi şekilde bir gecede ortaya çıkan bir oluklu teneke yükü farkettim.
Folhas-de-flandres apareceram milagrosamente da noite para o dia.
Bu yükü sırtıma yükleme.
Não mo ponhas às costas. Enfrenta-o e suporta-o.
Daha bütün trenin yükü var.
Tenho um comboio inteiro para descarregar.
Yükü boş ver, bizi karşıya geçir.
Deixe a carga e nos leve ao outro lado.
Pekala. Sen ve Lyle mitralyözle beraber sıradaki yükü alın.
Você e Lyle pegam a próxima carga, com a metralhadora.
Şimdi acılı ruhundan ne yükü kaldırabilirim?
diga-me que grande peso lhe posso tirar da sua torturada alma?
Sanırım Bay Bond bu yükü buradan çıkarabilir.
Acho melhor ser o Sr. Bond a transportar a "carga" daqui.
22 katır yükü, kışın karı, tuzakçılar ve botlarından önce Misuri Irmağı'na varmaya çalışıyorlardı.
Decididos chegar ao rio Missouri antes da chegada das neves de inverno, os caçadores e o seu barco, puxado por 22 mulas, atravessaram o deserto. Uma vez no Missouri, poderiam navegar para Sul até aos postos de comércio e vender a sua preciosa carga.
Başka bir altın yükü olduğunda haber veririm. Tamam mı?
Aviso-te quando partir outro carregamento de ouro.
- Freeman,... kubbedeki son yükü atmak için bir yol bulmalısın.
- Freeman,... tens de encontrar uma maneira de desviar a cúpula.
Yükü boşaltın.
Descarreguem isto.
Anlaşılamayan bazı nedenlerden ötürü, Hitler ABD'ye savaş ilan etti. Bu durum Roosevelt'in omuzlarındaki yükü hafifletti.
Por alguma razão inexplicada, Hitler declarou guerra aos EUA, o que aliviou Roosevelt de todas as suas dificuldades.
Ve İsa dedi ki "Zayıf ve ağır yükü olanlar bana gelin."
E Cristo disse : "Vinde a mim os fracos e oprimidos".
Daha bütün trenin yükü var.
Tenho o comboio todo para descarregar.
Ne var ki RAF, Sovyetlerin elinde bulunan bölgeden ikmâl yapmasına Stalin tarafından izin verilmediği için, onca yükü götüremiyordu.
Mas a RAF não podia levar mantimentos sem autorização de Estaline para se reabastecer em território ocupado pelos soviéticos.
Söyle. Bu yükü tek başına taşıma.
Diga-lhe Não carregue com isto sozinho.
"Yüzen Şehir" olarak da bilinen devasa vapur Great Eastern'den getirdiği yükü limanda boşaltırken İngiliz yetkilileri, Avrupalı yolcuları sıkı bir kontrolden geçiriyorlar.
No porto, os ingleses controlam os passageiros europeus que desembarcam do Great Eastern, o navio conhecido por "Cidade Flutuante".
Elektrik yükü çok düşük bir seviyede titreşmekte.
A carga eléctrica está a vibrar a um nível muito baixo.
Bütün dünyanın yükü üstündeymiş gibi...
Parece que tens todo o peso do Mundo às tuas costas.
- Yükü ne zaman boşaltabilirim?
- Quando podemos descarregar?
İstersen yükü ben tek başıma boşaltabilirim.
Posso descarregá-lo sozinho, se quiser.
- Yükü dengelemenin bir yolu var mı?
- Há alguma forma de equilibrar a carga?
Yükü tutacak.
Vamos ser os melhores, meu!
Neden Konsey oylaması yapıp bu yükü senden almıyoruz?
Porque é que não votamos no concelho e tiramos este peso de cima de si?
Paylaşmayı öğreneceğiz yükü
Aprendemos a partilhar a estrada
Efendi Toranaga'nın izniyle, gemim ve biraz yardımla, yükü paylaşabiliriz, ipekleri ve külçeleri.
Com a autorização do Senhor Toranaga, com o meu navio e com ajuda, podemos dividir a carga, todas as sedas e as barras de ouro.
Manyetik basınç yükü ile ilgili bir şey.
Estamos carregados de cargas magnéticas.
Şey, bazı durumlarda aynı yükü taşıyamazlar ama daha uzun yaşarlar.
Bem, em alguns casos elas não podem ter a mesma força mas... eles vivem muito mais tempo.
Bütün atomlar elektrik yükü olarak nötr olduğunda çekirdekteki protonların sayısı elektron bulutundaki elektron sayısına eşit olur.
Dado que cada átomo é electricamente neutro, o número de protões no núcleo, tem de ser exactamente igual ao número de electrões da nuvem.
Bu kadar fazla yükü kaldıramıyacağını hissettik sadece.
Achámos que era uma grande sobrecarga para si.
Yükü boşaltmalıyız, Jack.
Temos de despachar o Jack.
Bu bir motor yükü muzun yarısı eder. - Bunun muzla ne ilgisi var?
- Que tem isto a ver com bananas?
Tüm gece 180 kg'lık atomik yükü taşıyabilir.
Pode carregar cargas atômicas de 200 quilos a noite toda.
* Kalbimde böyle ağır bir * yükü taşırım
Pois trago um peso no peito
O büyüklükte bir silah yükü, birilerinin dikkatini çekmeksizin bir ülkeye giremez.
Um carregamento assim não entra sem ninguém notar.
Ülkem ağır bir yoksulluk ve yolsuzluk yükü altında acı çekiyor.
O meu país sofre sob um grande peso de pobreza e corrupção.
Presley bu yükü Los Angeles'a ne zaman bekliyor?
A que horas é que o Presley espera este carregamento em Los Angeles?
Yükü boşalt ahbap ya da bölmek için başka bir kamyon çağır.
Descarregue tudo ou divida a carga com outro camião.
Bu şoförün aşırı yükü yok.
Que se passa? - Ele não tem peso a mais.
Aracı ben kullanıp yükü kendim çöpe atarsam seni rapor etmeyebilirim.
Se eu levar isto daqui para fora e o transportar até á lixeira, talvez consiga arranjar maneira de não lhe passar uma multa.
Baban ölünce Jennifer bütün yükü üzerine almış.
A Jennifer assumiu o fardo depois do teu pai morrer
En büyük yükü yaşlılarımız çektiler.
O mais velho ele atura mais!
Onunla karşılaşmak için acele etmen..... eğitimini yarım bırakman kötü oldu. Hazır değildin bu yükü omuzlamaya.
É uma desgraça enfrentá-lo teres ido... incompleto o teu treino estar... e para carregar este fardo não estares preparado.
Ne kadar farkettiriyor bilemezsin Ebenezer, hayatın zorlu yollarını yanında yükü seninle birlikte omuzlayacak doğru kadınla geçirmek.
Que diferença faz, Ebenezer, percorrer a dura estrada da vida com a mulher certa para ajudar a aliviar o fardo.
Sürekli bu yükü taşıyamazsın.
Não podes carregar isso para sempre.
Ama en değerli yükü taşıyan kamyon kaçtı.
Mas a carga mais valiosa, escapou.
Eğer doğru yapmak istiyorsan, şuraya gel paraşütü topla, çelik halat bağla, fazla yükü at ve yere paralel kal, anlaşıldı mı?
Tem de ir até ali, vir por aqui, dobrar-se e fazer o pino e um alinhamento, mas sempre a olhar para o horizonte.
Lütfen yükü doğrulayın.Tamam.
Por favor confirme. Terminado.
Yükü azaltmalıyız.
Temos de aliviar a carga.
Oh, yükü azaltmak mı istiyorsun?
Queres aliviar a carga?
- Laser yükü maksimumda.
Os meus lasers estão carregados.