English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Z ] / Zayıflığını

Zayıflığını traduction Portugais

443 traduction parallèle
Psikoloji tatbik ederek zayıflığını hissettireceğiz.
- Psicologia aplicada. Fazê-lo sentir-se inferior a você.
Vücudumun zayıflığını ve ruhumun tamahkârlığını görsünler diye!
Eles que me vejam, na fraqueza da carne e na maldade do espírito!
Karısını korumak için her türlü önlemi almıştır. Bay Ferguson'un zayıflığının, yükseklik kokusunun,... kendisine en çok ihtiyaç duyulduğunda... onu yarı yolda bırakacağını bilemezdi.
Tomara todas as precauções para proteger a mulher, não podia adivinhar que as vertigens do Sr. Ferguson o deixassem paralisado quando foi mais necessário.
Ama belki de bir kez daha, birisinin ölmesine izin vermesini,... kendi zayıflığının trajik sonuçları ile yüzleşmeyi kaldıramamış ve kaçıp gitmiştir.
Ou podem acreditar que, tendo mais uma vez deixado morrer alguém, ele não pode encarar o resultado trágico da própria fraqueza, e fugiu.
Onunla geçirdiğin zamanı, iyi değerlendirmişsin. Onun zayıflığını bana karşı kullandın.
Aproveitou estar a sós com ele!
Dalekler'in zayıf bir tarafını bulabilsek tek bir zayıflığını...
Se conseguíssemos encontrar uma fraqueza nos Daleks, só uma...
Bana gelince, ben bir subayın zayıflığını onu kişisel olarak seven askerlerin sayısıyla ölçerim.
Quanto a mim, meço a fraqueza de um oficial por cada homem que simpatize, pessoalmente, com ele.
Beni öldürürseniz bu zalimliğinizin göstergesi olacak ve zayıflığınızın.
Se me matarem será um gesto de crueldade e impotência.
Zayıflığını alır, alyuvarları güçlendirir.
Elimina a anemia e fortalece os glóbulos vermelhos.
Ama böyle büyük bir güç savunmasız halka saldırınca bu onun zulmünü gösterir ve zayıflığını.
Mas, quando uma potência dessas esmaga pessoas indefesas, revelam-se duas coisas : a própria brutalidade e fraqueza.
Gereken her yola başvuracağım haklı ya da değil, size engel koymak için, potansiyel havacı ve insan olarak zayıflığınızı açığa çıkarmak için, anlaşıldı mı?
Usarei todos os meios necessários, justos e injustos, para passar rasteiras, expondo a vossa fraqueza como pilotos, e como seres humanos, entendido?
Kocamın zayıflığını anlayışla karşılarsam, o da buna karşılık benim uygun olmayan görgümü affedecektir diye düşündüm.
Pensei que, se mostrasse compreensão pela fraqueza do meu marido, ele perdoaria algum comportamento menos adequado da minha parte.
Zayıflığını bulup, kalbinden vuracak.
Encontre fraqueza e ataque.
Bu hafta en azından bir tane terörist eylem yapmalıyız ki tüm dünya Birleşik Devletlerin, yani büyük şeytanın, bir kağıttan kaplan olduğunu, halkının zayıflığını ve yıkıma elverişliliğini görsün.
Se não fizermos mais nada esta semana, temos de inventar pelo menos um acto de terrorismo que mostre ao mundo inteiro que os Estados Unidos, o grande Satanás, têm pés de barro, são uma nação débil,
Zayıflığınız kızınızın ölümüne yol açabilir.
A sua fraqueza pode causar a morte dela.
Çöl, insanın zayıflığını affetmez.
O deserto não perdoa ao homem a sua fraqueza.
Gücü, senin zayıflığını arındıracak.
Sua força para purificar sua fraqueza.
İkimizi de erdem dediğin zayıflığınla yok etmek zorundasın.
Tens de destruir-nos aos dois com essa fraqueza que chamas virtude.
Laura, talihsiz bir zayıflığın var.
Laura, tens uma fraqueza trágica.
Her şey bittiği zaman zayıflığın tehlikesi de kalmaz.
O perigo da vulnerabilidade quando tudo se acabar.
Sana her şey bitince zayıflığın tehlikesi kalmaz demiştim.
Eu disse que haveria o perigo da vulnerabilidade quando tudo acabasse.
Eğer kişinin nefsi yeterince güçlü be temizse yaratığın ruhu çok yaşlanmadan önce onu vücuttan çıkartırız, fakat bir nedenden dolayı nefis güçsüzse anne babadan miras kalan bir zayıflık bir kazara doğum, o zaman...
Se a alma do homem é mais forte e limpa... normalmente exorciza o espirito da besta quando ainda é jovem, mas... se, por alguma razão, a alma é débil... e a sua debilidade é herdada... um acidente durante o nascimento, então...
Ve karşı tarafta yaratığın ruhunda ne zayıflık varsa samimiyet, kardeşlik, sevgi insan ruhunun kazanmasını sağlar.
E por sua vez... o que debilita o espírito da besta... o calor, a amizade, o amor... fortalecem a alma humana.
"Benim zayıflığımdan faydalandığın için"
"Porque você se aproveitou da minha desvantagem."
Dünya'nın zayıflığına dair kanıtla yuvaya döndüğümüzde neler olacağını biliyorsun.
Sabe o que acontecerá quando chegarmos a casa com provas da fraqueza da Terra.
- Bu fark senin zayıflığın.
- A diferença é a sua fraqueza.
Okumalarımız enerjinizin çok azaldığını gösteriyor, kalkanlarınız da zayıflıyor.
Estão com uma energia muito baixa, com os escudos a falhar.
Sanatçının arkasında bıraktığı şey, zayıflıkları değildir zayıflıkları değil, eserleridir.
Do artista, não ficam as fraquezas que possam escandalizar... mas o seu trabalho!
"Bir anlık zayıflığıma geldi, benim hakkımda ne düşüneceksin?" diyen şu kadınlardansın.
De bem! - Uma das que dizem... - Calado!
Galactica'yı, güçlerini, zayıflıklarını ve en önemlisi komutanı Adama'yı tanıdığım için.
Porque eu conheço a Galactica, as suas forças, as suas fraquezas, e acima de tudo, o seu Comandante... Adama.
Bu senin önemli bir zayıflığın.
É uma fraqueza tua.
Lütfen, lütfen, lütfen bu zayıflığımı bağışlayın.
Por favor, perdoe esta fraqueza.
Gerçek şu ki, siz Tanrı'nın tayin ettiği Kral Naibisiniz. Ve ben, zayıflık beni heder etse de, her uyandığımda hastalıklar duçar olsa da, ömür boyu sizi destekleyeceğim.
A verdade é, vós sois Regente, escolhido por Deus, e apoiar-vos-ei para sempre, embora a enfermidade me deixe desgastado e a falta de saúde me amaldiçoe a cada momento.
Oliphant ve Murchison'ın seninle alay etmelerine izin veriyor. Zayıflığın son haddesinde.
Permite que Oliphant e Murchison te ridicularizem.
Diğer adamın zayıflığı, sizi büyülemeye başlıyor ve bir akşam, kumar oynayıp her zamankinden daha ağır bir yenilgi aldığınızda bundan nasıl faydalanacağınızı anlıyorsunuz.
A fraqueza do outro homem começou a fasciná-lo e uma noite, quando jogou e perdeu ainda mais que o costume, viu como tirar partido disso.
Tümdengelim zayıflığın beni şaşırttı.
A tua falta de raciocínio dedutivo deixa-me pasmada.
merhabalar, benim ismim Marge Simpson ve bu tabloyu ben boyadım belki neden böylesine çılgın bir şey yaptığımı merak etmişsinizdir size, bay Burns'ün korkunç kafasının içindekileri göstermek istedim acımasız dudaklarını, kinci dilini ve şeytanı beynini ancak, soluk vücudunun zayıflığı ne kadar hassas ve kırılgan olduğunu gösteriyor belkide, tıpkı tanrının şaheseri gibi.
Olá, o meu nome é Marge Simpson e eu pintei isto. Talvez vocês gostassem de saber o que me levou a fazê-lo. Acho que eu queria mostrar, por baixo daquela cabeça medonha, existe um delicado e murcho corpo.
Başkalarının zayıflığından beslenen, gülümseyen suratlı ve taş kalpli bir adam.
Um homem que preza a fraqueza com um sorriso e um coração de mármore.
İlaç dolabı sizin zayıflıklarınızı gösteririr ve çıktığınız kişilerle aranızdaki dengeyi bozar.
E pode realmente abalar a relação entre duas pessoas.
Ölümcül zayıflığın.
A tua fraqueza fatal.
Bazen gördüğüm tek şey nefret ve zayıflık oluyor,... insanların birbilerine karşı acımasızlığı,... ve kendilerine olan acımasızlıklarını.
Por vezes tudo o que vejo é ódio e fragilidades, pessoas cruéis umas para as outras, cruéis para si próprias
Yaratığı kendi DNA'sıyla büyütmeyi deneyemez miyiz? Bu sefer bizimkini eklemeyiz, böylece zayıflıklarını görürüz.
Não podíamos gerar esta criatura apenas com o seu ADN, para descobrirmos as suas fraquezas?
Fiziksel olarak sana denk bir savaşçı yok. Ama işte zayıflığın da bu. Şüpheler.
Fisicamente não há lutador que seja igual a ti, mas aqui está a tua fraqueza ; as dúvidas que invadem a tua cabeça.
Falk'ın biz zayıflığı var. özellikle. sana benzediklerinde.
Bem, o Falk tem uma fraqueza pelas suas alunas.
Noble'ın performansını parçalandığı yerleri gördüm, bilirsin, masanın karşısına emeklediğinde, zayıflık ve hainlik hakkında atıp tuttuğunda. Sence bunu kim finanse eder?
Eu vi um trabalho do Noble onde ele gatinhava nu sobre uma mesa a gritar sobre as suas fraquezas e traições.
Zayıflığın kokusunu alırlar, sizi çiğ çiğ yerler.
A fraqueza cheira-se à légua ; liquidam-vos num ápice!
Eğer o zamanki zayıflığımızdan faydalansaydı tek başına Japonya'nın tümüne kafa tutabilirdi.
Se ele jogasse com essa fraqueza... Shishio sozinho poderia ser capaz de brincar com todo o Japão.
Zayıflığın ve tembelliğin çürümesi gerektiğini, şu an yeni ailesiyle olduğunu, ve kuruluşun gücü haricindeki her şeyi, ailesini ve inancını da reddetmesi... gerektiğini söylüyor.
Diz que os fracos e os indolentes vão perecer. Diz que está com a nova família dele e que tem de renunciar aos pais, tal como renuncia à crença em tudo o que não seja o poder da empresa.
Ebedi ateşin gazabının geldiği kaderin senesinde... zayıflığın ve tembelliğin çürüdüğü zaman...
Quando o fogo eterno chegar no ano do destino. Quando os fracos e os indolentes perecerem.
Siz maddi yaşam formlarının başka zayıflığı... fiziksel yakınlığa ihtiyacınız var.
Outro ponto fraco das vossas formas de vida corporais é necessitarem de intimidade física.
Duygularını da dile getirirsin daha ne kadar insan zayıflığı göstereceksin?
Dar-me os teus sentimentos? Quantas fraquezas humanas vais demonstrar?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]