English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Z ] / Zayıftım

Zayıftım traduction Portugais

115 traduction parallèle
Denedim ama çok zayıftım.
Tentei, mas estava demasiado fraca.
Mary, buradan gidip izimi kaybettirebilirdim ama seni sevmiştim ve zayıftım. Korumasızdım.
Mary, eu devia ter-me ido embora e ter-me perdido... no mundo, onde nunca me pudesses encontrar... mas amava-te, e fui fraco.
Senin yaşında çok zayıftım.
Eu era uma lingrinhas.
Zayıftım.
Fui fraca.
Ama çok zayıftım. Ama ona hiçbir şey için söz vermedim.
Mas não lhe prometi nada...
- O zaman daha zayıftım.
- Eu era mais magro, então.
Zayıftım.
Fui fraca...
Zayıftım ama, verdiğim savaşlar beni aydınlattı -
Tive as minhas fraquezas, mas o cativeiro e a perseguição...
Zayıftım ve kendime yardım edemedim.
Sou um idiota! Fui fraco!
Harika. Bugün yemeği kaçırdım. Üç pound vermek yerine ofisten eve geldiğimde altı pound daha zayıftım.
Hoje, não almocei. e em vez de perder 3 libras... quando cheguei a casa hoje, tinha perdido seis.
1 8 kilo daha zayıftım.
Pesava menos 18 quilos.
Ben zayıftım... ve babanızın çocuksu, güzel bakışlarına kandım.
Fui fraca e deixei-me levar pela beleza juvenil do vosso pai.
Kalıp Bayan MacCready'i Albay Ives'dan... korumak asilce bir davranış olurdu, biliyorum, ama zayıftım.
Eu sei que teria sido mais nobre... ter ficado e protegido a Sra.MacCready do Ives, mas... Fui fraco.
Eskiden zayıftım.
Apercebeu-se como eu fui fraca!
- Hayır, zayıftım.
- Não, tenho sido fraca.
Galiba ben evlendiğimde senden biraz daha zayıftım.
Acho que era mais desleixada que tu naqueles tempos.
Beni kavrayıp kaldırdı, direndim, ama o kadar zayıftım ve üşüyordum ki... - Bütün yapabildiğim, ayının başlığına vurmak oldu. - Ayının başlığı mı vardı?
Eu lutei, mas estava tão débil e com frio... que tudo o que consegui foi tirar-lhe o gorro.
Bende zayıftım.
Eu era fraca também.
İnsanın kendisiyle yüzleşmesi cesaret istiyor ama ben ne kadar zayıf olduğumu itiraf edemeyecek kadar zayıftım.
É preciso coragem para nos olhar-mos no espelho, mas fui muito fraco para admitir... o quão fraco era.
Ben her zaman zayıftım, ama şimdi bir domuza benziyorum!
Eu sempre fui magra e agora pareço esta porca horrível!
Sağol, Brian, zayıftım.
Obrigado, Brian, fui fraco.
Ben zayıftım ve o öldü.
Era fraca. E ela desapareceu.
Zayıftım, acınacak hâldeydim.
Eu era fraco, patético.
Tanrım. Denedim ama çok zayıftım.
Tentei, mas era fraca de mais.
"Zayıftım. Bir korkak."
" Eu fui fraco, um cobarde.
Çok zayıftım...
Fui fraca demais...
Çok zayıftım, bacağım...
Sentia-me débil, e minha perna...
Zayıftım, ya da onun gibi bir şey.
Certas alturas, estava consciente.
Zayıftım.
- Estava frágil.
Zayıftım.
Fui fraco.
Ben hep zayıftım.
Sempre fui magra.
Zayıftım.
Eu fui fraco.
Her zaman zayıftım.
Sempre fui fraca.
Bu yanımız buna dayanamayacak kadar zayıftı.
Essa parte de nós estava fraca demais para sobreviver.
Bana göre başarısızlığımızın temel nedeni Alman ve İtalyanlarla yaşanan savaştan dolayı takatimizin sonuna ulaşmamızdı. Eldeki kuvvetler eğitimsiz, hava ve deniz gücümüz zayıftı.
Acho que a razão principal para termos falhado na Malásia foi que, na época, estávamos no limite das nossas capacidades na guerra com a Alemanha e a Itália e não havia homens treinados,
Bu uçağı düz ve dengede tutmak için zorunluydu. Lövyeyi geriye çekmek için silahçının yardımı lazımdı çünkü bu el zayıftı.
O apontador também tinha de ajudar a empurrá-la para trás, porque o meu ombro...
Görüntümden hoşlanmayacaksın diye endişeleniyordum. Çirkin ve zayıftım.
Eu era tão feia.
Kalbi zayıftı ama anormal derecede değil. Yine de düzenli bir tıbbi yardım almayı arzu ediyordu.
Tinha o coração fraco, mas não anormal, e, no entanto, exigia cuidados médicos constantes.
Sesi biraz zayıftı. İlk başta kim olduğunu anlayamadım.
Algo fraca, não percebi quem era.
Ryan'a karşı çok zayıftım.
Hibbing Goodhue.
Çok zayıftım.
Eu estava fraco demais.
Zayıftım.
Eu...
Sen ona yardım etmek için çok zayıftın.
Estavas fraco, logo não pudeste fazer nada.
Ve senin bir bacağından bile zayıftım.
Na tua idade, eu não precisava de gorilas, e olha que eu era mais pequeno do que uma perna das tuas.
Çabuk kızıyordum, kalbim zayıftı, ve sahne adım ikisinden de kötüydü.
Eu tava de cabeça quente, um coração fraco e pior, um mau nome artístico.
İstihbaratımız biraz zayıftı.
A nossa inteligência estava apenas um pouco fora.
Çok zayıftım.
Eu fui fraco.
Lisede birinci sınıftayken o kadar küçük ve zayıftı ki, güreş takımına seçilebilmek için çorba kâselerini cebine koymuştu.
Quando ele era caloiro na secundária... era tão pequeno e tão magro que punha latas de sopa nos bolsos... para ganhar peso para a equipa de luta.
Kanıtlar zayıftı ama etki bırakmalıydım, peşinden gittim.
As evidências eram fracas, mas eu queria impressionar, por isso andei atrás dele. Ele era culpado?
Bu nefret dolu olaya o sebep oldu. Çünkü Christopher zayıftır ve o da bunu biliyor. Onunla bir daha asla konuşmayacağım.
Foi ela que provocou esta coisa horrível, porque o Christopher é fraco e ela sabe disso... e nunca mais volto a falar com ela.
- O sana yardım edemez, o zayıftır.
- Ele não pode ajudar-te. Ele é fraco.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]