Zayıftır traduction Portugais
158 traduction parallèle
Şimdiden söyleyeyim, şurada duran Ruby'nin sinirleri biraz zayıftır.
É melhor eu dizer-vos que o Ruby, que está ali com a arma, é bastante nervoso.
Kendisi güçlü ama beyni zayıftır
A trazeira é musculosa mas o cérebro é fraco
Kadınlar doğuştan zayıftır.
As mulheres são fracas por natureza.
Çünkü insanoğlu zayıftır.
Porque os homens são fracos.
Çoğu insan böyledir, fakat eğitimleri yoktur. Görme yetenekleri zayıftır.
Muita gente sabe apreciar, mas nem sempre veem as coisas.
Hafızam zayıftır, ama son derece önemli konular için değil.
Tenho má memória, mas não para assuntos de tamanha importância.
İnsanın kararı ne kadar zayıftır, özel olarak dişininki.
A mente humana é tão frágil, particularmente a feminina.
Ve parayı seven biri her zaman zayıftır.
E isso significa que ele é vulnerável.
- Hafızam zayıftır.
Minha mente esqueceu-se.
"ama küçük bir nesne iseniz ufak bir gezegen..." "... yer çekimi zayıftır... " "... ve küreden farklı bir şekil ortaya çıkabilir. "
Mas se tivermos um pequeno objecto, um mundo minúsculo, a gravidade é muito baixa, e então pode ser muito diferente de uma esfera.
bazıları daha zayıftır.
alguns são mais magros.
Cajunların hafızaları zayıftır.
A memória dos Cajun é curta.
Beni rahatsız eden şeyler geldi kulağıma da. Yapayalnız üç kadın ormanda bir papazla birlikte vahşiler tarafından kuşatılmış. Nefis zayıftır.
Há coisas na missão que me preocupam, três mulheres sozinhas em plena selva com um capelão e rodeadas de selvagens, a carne é fraca.
Bağışlayın, hafızam zayıftır.
Desculpe, tenho péssima memória.
Bir çok kişi, kabul ediyorum, zayıftır.
Admito que muita desta gente, seja um bocado extravagante.
Pat'in bünyesi zayıftır.
O Pat tem uma constituição fraca.
Zaten zayıftır, bir makineli tüfeğin üstüne oturur.
Ela pode sentar-se ao pé das MGs.
Çok zayıftır.
é pequenito.
Vampir, diğer gece hayvanları gibi, gündüz hareket edebilir ama gündüzleri zayıftır.
O vampiro, como outros animais nocturnos, pode mover-se de dia, mas os seus poderes são fracos.
Zayıftır.
É fraco.
Din bilgim biraz zayıftır.
Eu não sou religioso.
İtalyanlar zayıftır.
Os italianos eram fracos.
Benim hayal gücüm çok zayıftır.
Tenho fraca imaginação.
Vücut zayıftır, Kes.
A carne é fraca, Kes.
Normalde alınamayacak kadar zayıftır.
Será demasiado fraco para ser apanhado normalmente.
Görevli zayıftır ama şişmanlar kadar zayıf ve aptaldır.
O segurança é um tipo novo mas é burro e gordo.
Kıçı kocaman demen ilginç çünkü Jean çok zayıftır.
É interessante que diga que tem um grande rabo, pois a Jean é bastante esguia.
"Güçlü adamlar bile ilişkilerde zayıftır"
"Os grandes homens têm más relações"
Bu konulardaki kültürü zayıftır.
Ele é assim, culturalmente atrasado.
İnsanlar zayıftır, İnsan Irkı güçsüzleşiyor.
Os Homens são fracos, a raça deles está exangue.
İnsanoğlu zayıftır...
A carne é fraca.
Depremi önceden hissedemezler, koku alma duyuları zayıftır.
Não prevêem terremotos, não cheiram o medo.
Yani her şeyi yeme. Senin bünyen zayıftır, dokunur.
Tens um estômago sensível.
Çünkü babam hep "İçini inceleyen zayıftır" derdi.
O meu pai era uma dessas pessoas totalmente contra a introspecção.
Sebasyalılar zayıftır
Sebaceanos são fracos.
Ayın çekim kuvveti, Dünya'nın ekvatorunun yakınında daha zayıftır.
A força gravitacional da lua é mais fraca perto do equador da Terra.
Karayipler'de, gelgit hareketleri zayıftır.
E aqui no Mar das Caraíbas os movimentos da maré são ligeiros.
- Kelime haznesi zayıftır.
- Ele não tem vocabulário.
Klingonlar agresif savaşcılardır... ama taktikleri zayıftır.
Os klingons são guerreiros agressivos mas usam táticas grosseiras.
"Kocam genç kadınlara karşı çok zayıftır."
"Não escrupuloso, no que respeita a raparigas."
Fakat gerçekte, elektromanyetizmayla karşılaştırılamayacak kadar zayıftır.
Mas, comparada com o eletromagnetismo, é na realidade muito fraca.
İnsanoğlu zayıftır.
A carne é fraca.
Pratiğim zayıftır.
Não tenho muita práctica.
- Kalbi zayıftır.
- Ele tem um coração fraco.
Çünkü kendileri zayıftır.
Porque eles têm mentes fracas.
Örülen kapı, duvarlardan zayıftır.
Quando fica bloqueada, é a mais frágil do muro.
O da benim gibi zayıftır.
Somos inseparáveis.
Çocuklar zayıftır.
É indefeso.
- Hayır, zayıftım.
- Não, tenho sido fraca.
Yön bulma hissim çok zayıftır.
- Não tenho sentido de orientação.
- Ne tip olduğunu söylebilir misin? - Hayır, biyoljim zayıftı.
Não, tive negativa a Biologia.