Zekâm traduction Portugais
80 traduction parallèle
Bundan şüpheliyim, ama buraya zekâmı geliştirmek için gelmediniz, değil mi?
Duvido, mas não veio aqui para melhorar a minha mente, pois não?
Bir kez daha zekâm üstün geldi...
Mais uma vez, fui muito inteligente para...
Bir kez daha zekâm üstün geldi...
Uma vez mais, fui demasiado inteligente para...
Zekâmızı gösterdiğimizde ise kadınlığımızı beynimizle.... örttüğümüz için şüpheliydik.
Quando revelávamos inteligência, éramos suspeitas de esconder um defeito na nossa feminilidade, com o nosso cérebro.
İş için zekâm ve günah için vücudum var.
Tenho cabeça para o negócio e corpo para o pecado.
Zekâmı küçümseme.
Não insultes a minha inteligência.
Demek kibirliymişim ve sivri zekâmı "Yüz Neşeli Masal" dan almışım.
Sou desdenhosa e fui buscar os chistes a um livro divertido.
Ama bizi erkek yapan, zekâmızdır.
Mas é a nossa inteligência que faz de nós homens.
Leon, evreni anlamamızın yolu Zekâmızın limitlerine ulaşmaktır.
A única maneira de entender o Universo é a fronteira da sua própria inteligência.
Senin gücünle benim zekâm birleşirse dağları deleriz.
Tua mente unida com o meu poder... vamos partir com tudo.
Bizleri hayvanlardan ayıran şey sadece zekâmız değil aynı zamanda ahlaki değerlerimizdir de.
O que separa humanos de animais não é apenas a inteligência, é também a moralidade.
Kaldı bile. Benim zekâm ve senin bedeninle kimse beni tutamaz, Clark.
Com a minha cabeça e o teu corpo o céu é o limite, Clark.
Zekâm ve becerikliliğim sayesinde, eskimiş bir dünyayı ele aldım ve onu yepyeni bir biçim verdim.
Foi a minha ingenuidade que pegou numa velha palavra... e a transformou em algo novo.
Benim zekâm. Senin yeteneğin.
O meu cérebro, a sua perícia...
Çünkü zekâm, bende sevdiği tek özelliğimdi.
- Porque a minha inteligência era a única qualidade que ela admira em mim.
Benim zekâm, senin güçlerin.
O meu intelecto, os teus poderes.
- Dün matematik zekâmı en iyi fraktal örüntüyü çözerek kullanacağımıza karar verdik, sanıyordum.
Achei que tínhamos concordado ontem que a melhor forma de usar minha inteligência era decifrando o padrão fractal.
Bu oda, zekâmızın test edildiği bir yerdi.
Disse que esta sala era um teste à nossa inteligência!
Büyüleyici zekâm ve cömert yüreğimi mi?
A minha beleza estonteante e coração generoso?
Görünüşüm nasıl olursa olsun, zekâm aynı düzeyde kalır.
Não importa a minha forma, o meu intelecto permanece formidável.
Bunlar bana üstün zekâmı ve eğitimlerimi nasıl heba ettiğim konusunda nutuk attıktan sonra oluyor. Bütün bu zamanda çıplak olması da cabası.
Logo após me ter dado um sermão do quanto esbanjo a minha inteligência acima da média e a minha educação rígida, tudo enquanto ele estava nu.
O yüzden zekâmı aşağılamaya kalkma, tamam mı?
Por isso, não insulte a minha inteligência.
"Her ne olduysa oldu beynim hala bir insan beyni." "Zekâm bir insanın zekâsı."
O que quer que tivesse acontecido mais, o meu cérebro era o de um homem, a minha inteligência ainda era a inteligência de um homem.
Kafa karıştırıcı, zaman sınırı olan, zekâmızı ve direncimizi ölçmeye yönelik bir test.
Uma situação confusa, em tempo limitado desenhada para testar a nossa inteligência, e resistência.
Biliyor musun benim zekâm bu uzaylı zırvalıklarına inanmaya yetmeyebilir.
Sabes, o meu juízo limitado pode...
Mesela, ben iş zekâmı ortaya koyacağım.
Por exemplo, eu tenho cabeça para negócios.
Zekâmı Alpha'yla mı kıyaslıyorsun?
Estás a comparar a minha inteligência à do Alpha?
Fakat yeteneklerimizi ve zekâmızı ziyan ettik.
Mas desperdiçamos nossos dons. Nossa inteligência.
Yaratıcı zekâm mı?
A minha mente criativa?
Zekâmızla ve mükemmel saçlarımızla hem kutsandık hem de lanetlendik.
Fomos abençoados e amaldiçoados com inteligência e cabelo lindíssimo.
Söylemeye çalıştığım şey şu ; kadınsı zekâmı kullanmakta oldukça başarılıyım.
Só estou a dizer que sou boa em saber usar meus dons femininos.
Benim zekâm ve senin de, eee...
Com o meu intelecto e o teu...
Onlara silahlarla dalamayız ama zekâmızla alt edebiliriz.
Não podemos superá-lo com poder de fogo, mas com sabedoria.
William onca sene önce beynimden o parçaları aldığında, zekâmı da azalttı.
Quando o William removeu aquelas partes do meu cérebro, há anos, reduziu o meu intelecto.
Zekâmı, süper ölüm tuzakları yapmak için harcamayacağıma söz verdim.
Eu sei que prometi não perder o meu intelecto a elaborar super armadilhas mortais.
Bence kıvrak zekâm aksini söylüyor.
Acho que a minha figura esbelta sugeria o contrário.
Kedisel yetenekleri, senin kılıcın ve benim zekâm çok ciddi bir avantajımız var.
Com as habilidades da Kitty, a tua espada e o meu cérebro, temos mais hipóteses.
Zekâmı.
A minha inteligência.
Benim zekâmı aşağılayıp duruyorsun cep telefonunu alayım.
Se continuas a insultar a minha inteligência, vais levar porrada. Dá-me o teu telemóvel.
- Zekâmı musluk gibi açıp kapayamam ya.
Não posso ligar e desligar como um interruptor. - E então?
Yalnızca zekâm var. Ondan feragat etme hususunda da gönülsüzüm.
Apenas tenho meu intelecto, o qual me sinto relutante em entregar.
Birden, zekâmın arttığının farkına vardım.
Instantaneamente, estava ciente da minha inteligência aumentada.
O tasarım benim zekâmın ürünü.
Nunca. Esse design é minha propriedade intelectual.
Hristiyanlık tanrılarını reddettiğimden beri Sultan II. Mehmet'ten korunmak için elimde sadece zekâm ve gaddarlığım var.
Desde que renunciei os seus deuses cristãos, tenho apenas a minha inteligência e crueldade para me proteger das forças do sultão Mehmed II.
Bana bahşedilen yetenekler için büyük minnettarlık duyuyorum. Keskin matematiksel zekâm ve çabuk uzayan saçım gibi.
Agradeço aos poderes superiores todos os presentes que já recebi, como uma cabeça perspicaz para Matemática e cabelo que cresce rapidamente.
Yapay zekâmız olmadan ultra-warp mı?
Ultra-warp sem a IA?
Yapay zekâmı eğlence için tasarlamadınız efendim.
minha inteligencia artificial programado para ser engracado, senhor.
Kadınsı gücümüzü merhametli zekâmızı demirden iradeye sahip kudretimizi kabullenirsek hiçbir erkek bizi kendi evimizde saklanmaya zorlayamaz.
Se usarmos a nossa força feminina, inteligência com graciosidade, força com uma vontade férrea, nenhum homem nos assustará em nossa casa.
Çünkü muhtemelen aynı ortak görüşü paylaşıyoruz. Bu yüzden sana ilgini ve zekâmı bağışlamam seni hiçbir zaman tutmaz.
Provavelmente, por termos feições parecidas, por isso, atribuo-te um interesse e uma inteligência que podes nem sequer possuir.
Zekâm da çok keskin değildir.
Comecei cedo, cedo acabarei
Zekâmı konuşturdum.
É genial.