Zevkin traduction Portugais
297 traduction parallèle
Evet, sanırım her zevkin bir tatsızlığı olur.
Bem, bem, presumo que a luz cria sombras.
Ama ağabeyim, sen de benzeme sakın şu iki yüzlü papazlara. Bizi dikenli, sarp cennet yollarına sürerler kendileriyse, aldırmayıp verdikleri öğütlere, göbekli, gamsız sefihler gibi zevkin göl bahçelerinde gezerler.
Mas, meu bom irmão, não façais como certos ruins pregadores, que mostram o caminho escarpado do Céu enquanto eles, libertinos, calcam os atalhos floridos do prazer
En medeni tarafın, püro zevkin.
O mais civilizado que tens é o teu gosto por bons charutos.
Zevkin biraz değişmiş, değil mi Sam?
-'Espiar'? ! Mudaste de gostos, Sam.
Zevkin dışında başkalarının mutluluğu da var.
O seu prazer não vale a infelicidade dos outros.
Size iyi bir zevkin eseri olduğunu söyleyebilirim
Posso dizer que tem bom gosto.
Her zevkin bir bedeli var.
Tudo o que nos dá prazer tem os seus custos.
" çok göz yaşı dökcen Zevkin kalıcak yarım
" Irás arrepender-te Mas as tuas lágrimas seräo tardias
" çok göz yaşı dökücen Zevkin kalıcak yarım
" Irás arrepender-te Mas as tuas lágrimas seräo tardias
Hayatı yaşa, zevkleri tat bu şekilde zevkin tadını alan bedenin aklını rahatlatacak.
Deleita-te de prazeres até à náusea. Assim a tua carne satisfeita libertará o teu espírito.
Müzik zevkin mükemmel!
O seu gosto musical é excelente!
İzlerken bizim aldığımız zevkin yarısını aldıysanız biz iki misli zevk almışız demektir.
Se gostaram do programa metade do quanto nós gostámos de fazê-lo, então nós gostámos o dobro.
İzin verilseydi, karını zevkin doruğuna çıkarmayı büyük bir zevkle denerdim fakat bu imkansız.
Se pudesse, era com muito prazer que tentaria fazer a tua mulher vir-se, mas isso não é possível.
Bu yüzden de zevkin de ötesinde bir zevk.
E isso é prazer para além do prazer.
"aynı zamanda zevkin en yüksek zirvelerindeyken, inliyor, ve onun acı ile boğulan sesi duyuluyor."
"Ela geme, sua voz rouca soando distorcida entre a dor e os picos de imenso prazer ao mesmo tempo."
Zevkin doruğunu istiyor musun llsa?
Quer sentir o êxtase, Ilsa?
Kendini zevkin kollarına bırakman yanlış bir şey değil.
Não é crime entregares-te ao prazer, Brad.
Anne, benim acım senin gizli zevkin midir?
Mãe será que a minha tristeza é a tua satisfação secreta?
Ne yapman gerektiğini unutmalı ve bu gecenin yalnız zevkin için olduğunu hatırlamalısın.
Tem de esquecer o que tem a fazer e lembrar-se de que esta noite existe somente para o seu prazer.
Bu bayan senin zevkin için burada samuray, benim için değil.
Esta dama está aqui para seu prazer, samurai, não para meu.
Gel bülbülüm, önce zevkin doruklarına çıkalım, sonra dua edelim.
Bom, querida, levantemo-nos com a bênção de Deus.
Ve tam zevkin doruğuna ulaşırken..... yüzündeki o gülümsemeyle yere yuvarlandı ve öylece kalakaldı.
Ele estava a gritar de prazer, e no momento mais alto do êxtase, ele caiu para o lado com aquele sorriso na cara.
Nasıl bir yemek zevkin var böyle?
Que raio de dieta é que andas a usar, companheiro?
Nasıl, zevkin son parçasını bağışlayarak hafifçe ölmeyi ve geçici bir çatının korumasında ölümden sonra yeniden alevlenmeyi, bir kelime gibi.
como, doando a ultima porção de Letícia, morrer em ligeireza, ao reparo de um tecto improvisado, acender-se póstumos, como uma palavra.
Tuhaf zevkin var!
Querida, tens um mau gosto para homens.
Senin zevkin için bu adamın aletini sallamasını seyredemem.
Não quero ver este homem tremer, para seu deleite.
Senin zevkin de beni tiksindiriyor.
E a tua ânsia por ele também me enoja.
- Hiç zevkin yok!
- Não tens bom gosto!
"Kadın seçmedeki zevkin Fransızcan kadar kötü."
"O seu gosto para mulheres é tão mau como o seu francês."
Zevkin yok, espri anlayışın yok ve kokuyorsun.
Näo tens gosto, nem humor e cheiras mal.
Bana ilginç gelen, bu savaşı seyretmekten aldığınız zevkin... eskiden kazanmaktan aldığınız zevkten fazla olması.
Pelo que vejo, gozais muito mais contemplando-a... do que antigamente, vencendo-a.
Benim için ilk kez zevkin ötesine geçti.
Pela primeira vez para mim, durou mais que o próprio prazer.
"Zevkin yarısı oraya gitmek" diyen her kimse, asla bir sondaya binmemiştir.
Quem disser que viajar é bom, nunca viajou numa sonda Classe-8.
Bakıyorum da zevkin bayağı gelişmiş. Kim bu?
Vejo que o seu gosto melhorou.
- Ve bu zevkin bana ait olduğunu eklemek isterim.
- E acrescento que seria um prazer.
Aniden senin edebiyat zevkin değişti.
De repente, o teu gosto literário muda.
Zevkin doruğudur.
É a cena mais forte.
Evet, oldukça pahalı bir zevkin var, gördüm.
Vê-se logo que tem gostos de luxo!
Otomobil zevkin çok gerçekten güzel.
Certamente tem um gosto maravilhoso para automóveis.
Ben isle zevkin dogal olarak karismasi gerektigini düsünürüm, ya sen?
Acho que o trabalho e o prazer deviam misturar-se naturalmente. Näo acha?
Yanılmışım. Zevkin iyi.
Estava errado, tens bom gosto.
İlginç bir zevkin var.
Você tem um gosto muito invulgar.
Senin benim kadar sanat zevkin yok...
Você simplesmente não tem a mesma apreciação para a arte como eu tenho.
Kimse sana çok garip bir zevkin olduğunu söylemiş miydi?
Já lhe disseram que tem um gosto muito estranho?
Şunu güvenle söyleyebilirim, elbise zevkin kesinlikle berbat. Tek kelime bile edemezsin, değil mi?
Agora posso dizer com segurança.... que penso que o teu gosto em roupas é absolutamente pavoroso.... porque não podes dizer uma palavra que seja.
- Çok üstün bir zevkin var.
- Tem um gosto esplêndido.
Carlo, cinsel zevkin doruğuna çıkarıyor. Riccardo da döllüyor.
Carlo concede o prazer e e Riccardo a semente.
Giyim zevkin gelişmemiş, gördüğüm kadarıyla.
Vejo que o teu gosto em roupas não melhorou.
Müzik zevkin pek iyi sayılmaz ama... bu kıyafetle seksi görünmeyi başaracak başka bir kadın yoktur.
É verdade que não tens grande gosto na música, mas... nenhuma outra mulher fica mais sexy nessa bata.
Zevkin ortasında, ölümümün imgesini görmek istiyorum.
Quero que o prazer me faça entrever a imagem da minha morte.
Zevkin içine girmek gibi bir şey.
Era como estar dentro da alegria.