English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Z ] / Zoraki

Zoraki traduction Portugais

153 traduction parallèle
Şarabın ve gücün sarhoşluğu içindeki Lynch, zoraki evlilik için, adamlarına acele hazırlık yapmalarını emreder.
Lynch, bêbado de vinho e poder, ordena a seus seguidores que acelerem os preparativos para um casamento à força.
İniş yapma vaktim geldim, zoraki bir iniş.
Mas está na altura de eu fazer uma aterragem... Uma aterragem forçada.
Kontrol etmeye çalışıyorum! Mecbur kalırsak zoraki iniş yaparım.
Estou a tentar controlar isto.
Zoraki iniş mi? Bunun bize ne yararı var?
Faremos uma aterragem forçada se tiver de ser.
Tüm köprü Trelane adlı yaratığın zoraki misafiri oldu.
A tripulação da ponte é prisioneira da criatura que se chama Trelane.
Burada zoraki bir yolcu durumunda olmanız üzücü.
É lamentável ter sido forçada a viajar connosco.
Sadece zoraki de olsa İngiliz müttefikleriyle Roma yolunda buluşmayı kabul ettiler.
Com relutância, acederam a juntar-se aos britânicos a caminho de Roma.
- Buradan demek istemedim zoraki yaptığımız şeylerden.
- Não daqui... sair das dívidas.
Muhalif askeri kuvvetler... zoraki karşılıklı bir kucaklaşma zorunluluğu içinde..
As hostis instituições militares, estão presas em um sinistro abraço mútuo.
Ve burun damlası meselesi oldukça zoraki bir mesele.
E essa história das gotas do nariz é rebuscada.
Doğal olarak, zoraki ve geleneksel açılışıma dikkat kesilmeden edemedin.
Claro que não podias ajudar, mas repara na minha abertura tradicional.
- Zoraki mi? - Hadi, Bob. Değil size, dünyanın geri kalanına dahi anlatmazdım,... zorakiyse eğer!
Sob coacção, não vos diria por nada deste mundo.
Zoraki dostluk.
Intimidade forçada.
Bu kurtlar, zoraki parazitler olarak bilinirler.
As tênias são conhecidas como endoparasitas.
Zoraki hiç bir değer.
Não há uma moralidade imposta.
Fakat benim özürlerim hep zoraki oluyor.
Mas as minhas desculpas parecem sempre tão forçadas.
O zaman siz zoraki bir gezginsiniz?
Então, não gosta de viajar...
Yüzü kıpkırmızı ve zoraki bir şekilde sırıtıyor mu?
Está corado com aquela expressão falsa de " "bom rapazinho" "?
Ne zaman sende bir korse içerisine zoraki tıkıştırılmış bir çift dokuma parçasından fazlası olduğunu düşünsem, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun!
Sempre que penso que você é mais... do que dois loomers saindo do espartilho, você me desaponta!
Zoraki, kesinlikle.
Exactamente... definitivamente...
Bazı hakları zoraki kabul ettirmeye çalışıyorlardı.
Tentam afirmar um direito que não conseguiram exercer.
Hak ile zoraki arasındaki farkı bileın var mı?
Alguém sabe a diferença entre "afirmar" e "exercer"?
Margaret Finn, zoraki müdafiyim.
Margaret Finn, Defensora Pública.
Bana zoraki bir doğumun ürünü olduğum öğretildi. Bir Barış Muhafızı erkek ile bir Skarralı dişi arasındaki ilişkinin
Ensinaram-me que sou produto de um nascimento forçado... entre um macho pacificador... e uma fêmea scariana.
Bu çok zoraki bir düşünce olur, Lisa.
Isso é muito rebuscado, Lisa.
Zoraki Noel aile şeyi icin... -... geleceğini sanıyordum. - Şey...
Pensei que ele chegava hoje, para fazermos a treta da véspera de Natal em família.
Kendimi bu zoraki saplantılı sanal davranışlardan kurtaramıyorum.
Não posso me perder neste obssessivo comportamento compulsivo-irracional.
Zoraki müdafisi onu sabah kefaletle çıkarabilir.
O defensor público pode tê-lo cá fora em fiança amanhã de manhã.
Son dört yıl boyunca onunla zoraki konuştun.
Quase não falaste com ele nos últimos quatro anos.
Zoraki emeklilik.
Uma reforma forçada.
Bazen zoraki, bazen saçma sapan.
Às vezes, muito de raspão. Outras, de forma ridícula.
- Buraya zoraki kabul edildiniz.
- Está aqui por consentimento tácito.
Tek bir söz anlamadığını biliyorum ve normal olarak sesli konuşmuyorum. Ama, zoraki dinleyicim olduğundan dolayı, iyiliğin için dikkat et.
Sei que não entendes patavina e eu não sou de discursos, mas como já prendi a tua atenção é melhor para ti que me ouças bem.
Bana öyle zoraki bir sırıtmayla Baba deme.
E não me chames Padrinho com esse sorrisinho irônico.
John. işlere zoraki yaklaşıyor.
O Jonh está a agarrar com as duas mãos
Daha çok zoraki bir tatil gibi.
Foi mais umas férias forçadas.
Janice, eğer sana pek istekli görünmüyorsam özür dilerim... zoraki ve insanı mahçup duruma getiren şu insanların çıkmak dediği şey.
Janice, peço-te desculpa se pareço um pouco ansioso de te forçar numa, situação algo íntima, a que chamamos de encontro.
Zoraki çalışma, o zavallı köylülerin üzerindeki, yükselen ağır vergiler.
os impostos exorbitantes que impuseram aos pobres camponeses.
Sana zoraki bir saygı duyuyorum Tuliver.
Sabes, tenho um respeito invejável por ti, Tuliver.
Ortada bir çok zoraki gülümseme ve mekanik sevişmeler olacak ama yıllar geçtiğinde onu affedecek bir yol bulacağıma eminim.
Haverá muitos falsos sorrisos, e sexo sem graça, mas depois de algumas décadas, eu tenho certeza, que acharei uma maneira de perdoá-lo.
Eleman bir adamcıldı zoraki-erkek
O cara era um desastre. "Homempri".
Çocukluğumdaki odama dönmek zorunda kaldığımda beş parasızdım. Ve beni ne zaman farkettiler, bu kişiler, ailem? Bakışlar, zoraki gülümsemeler.
Quanto me mudei de volta para o meu quarto de infância porque não tinha um chavo e quando reparavam em mim, os ditos parentes ou família aqueles olhares, aqueles risinhos...
Eleştirmen yemeği zoraki tadıyor, sonra garsonu yanına çağırıyor.
mal o crítico o prova, chama o criado.
Flash'ın yaptığı zoraki esprileri özledim.
Bem, acredito que haverão algumas piadas do Flash de como Grodd nos fez de macacos.
Zoraki gibi.
- É compulsivo.
Yani, buna zoraki sevgi bile diyebilirdin ama ben daha çok gençtim, dostum. Bu, benim kalbimi kırmıştı.
Quer dizer, podes chamar isso de amor duro, se preferires, mas eu era novo, meu, e isso magoou-me no coração.
Yüzünde oluşacak o zoraki gülücüğü görmek istiyorum.
Quero ver aquele sorrisinho a desaparecer da cara dele.
Zoraki gülümsemeler ve merhaba'larla geçen bir haftadan sonra her zamanki gibi iş vakti geldi.
Depois de uma semana de sorrisos forçados e o ocasional "Olá", está na hora de voltar ao normal.
Paulson'ı savunan zoraki müdafi doğum iznindeymiş.
A defensora pública que o representou está em licença de maternidade.
Zoraki mi?
- Subtil?
Zoraki emeklilik.
- Reforma forçada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]