Zorluyor traduction Portugais
1,008 traduction parallèle
beni takip ettiğine memnun oldum. bana gerçekleri sylemeye zorluyor.
Ainda bem que me seguis-te porque sou obrigado a contar-te a verdade.
Seni ateş etmeye zorluyor.
Ele está a tentar fazer que saque a sua arma.
Son çeyreğe girilirken Lucky Arrow ile Purple Shadow çekişiyor... Stopwatch dışarıdan üçüncülüğü zorluyor.
Passando os 400 metros, estão "Lucky Arrow" e "Purple Shadow"... com "Stopwatch" no lado de fora em terceiro.
Ordu evlenmelerine izin veriyor sonra da karılarını ve bebeklerini terk etmeleri için zorluyor.
O exército deixa-os casar e depois obriga-os a abandonarem as esposas.
Şuna bakın, gençlerle boy ölçüşerek, şu tatlı kızın önünde sarkmış kaslarını zorluyor ve gösteriş yapmaya çalışıyor.
Vejam só como o engenheiro mede forças com os jovens, puxando seus músculos flácidos para se exibir para aquela garota.
Karşısındakini zorluyor.
Ele provoca para um duelo.
İnsanda birçok şeyi değişime zorluyor...
É isso mesmo que, a certo ponto, leva o homem... a precisar de um troca de pensamentos...
Bir Saknussemm torunu geliyor,... volkanların kralı gibi davranıyor beni soyunun sırrını söylemeye zorluyor. "
"Apareceu um descendente dos Saknussemm. " Comporta-se como fosse o'Rei de dos Vulcões ". "Tenta forçar-me que revele o segredo dos seus antepassados".
Bu adam beni, çoktan yapmam gereken bir şeyi yapmaya zorluyor.
Aquele tipo inspirou-me para fazer o que já devia ter feito há muito.
Bizi buna zorluyor.
Está-nos obrigando a isso.
"İçinde bulunduğum pozisyon beni böyle korkak olmaya zorluyor."
" A respeito dessas instituições, sou um cobarde.
Seni zorluyor.
Tu não estás a ver que ela te está a gozar?
- Beni zorluyor musun?
- Estás a pressionar-me?
Kuyruk pervanesini vurup bizi usulca inmeye zorluyor.
Quer atingir o rotor da cauda. Cairemos facilmente.
Neden anlamak istemiyorsun? Belki şu anda füze tesislerini ellerine geçirmiş ve oradakileri düğmeye basmaya zorluyor olabilirler.
Neste preciso momento, podem estar a controlar um bombardeiro e forçá-los a carregar no botão.
Hayal gücünü zorluyor.
Até fascina a imaginação.
Kid onu zorluyor.
O Kid está a apertar com ele.
- Bu benim meselem değil. - Bizi buna peşimizdekiler zorluyor.
Esse problema não é meu, diga isso aos vigilantes.
İçeri girmek için zorluyor. Sizin için ne yapabilirim Bayan? Bay Nordling, sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm ama kocam Fresnes hapishanesinde.
madame? mas o meu marido está na prisão de Fresno.
- Motorlarını fazla zorluyor.
- Está a sobrecarregá-los demais.
O diretiyor ve Jason zorluyor, ben de aralarında kaldım.
Ele não cede, o Jason força, e eu estou metido no meio.
İnsanlara iş vermek yerine, onları, çalmaya zorluyor.
Quando não lhe deu trabalho, virtualmente o obrigou a roubar.
Sizin gibi güzel birisi nasıl oluyor da kendisini çirkinliğe bakmaya zorluyor?
Como é que alguém tão belo se pode condenar a ver a fealdade para sempre?
- O bacak sizi çok zorluyor, değil mi?
- Essa perna dá-lhe dores, não é?
Gtach'ın klasik sırasını uygulayabilmek için kendisini aşırı derecede zorluyor.
Ele está a impor a si mesmo seguir exactamente o... padrão clássico mortal... do "G'tach"
Düşünmeye zorluyor...
É algo para se pensar
-... sağlığımı zorluyor.
-... mau para a minha saúde.
Yani, sizi ne zorluyor...
Quer dizer, o que é que a faz pensar...
Beni Chen'i teslim etmeye zorluyor.
Estás a ver o que estão a fazer? Estão a obrigar-me a entregá-lo.
Kasabalıları iş birliği yapmaya zorluyor ama kabul etmiyorlar sınırı geçmek pek işlerine gelmiyor.
A cavalaria e os rurales podiam prendê-lo se se organizassem, mas nenhum bando permite que o outro passe a fronteira.
Bn. Penguen koşuyor, Bn. Casey zorluyor.
Mrs. Penguin está a correr, desafiada por Mrs. Casey.
" İsa'nın gücü seni buna zorluyor!
É o poder de Cristo que to ordena!
Albumün sahibi olduğun için sana halen biraz saygım var, fakat kıskançlık krizlerin beni karşına geçmeye zorluyor.
Eu ainda tenho algum resto de consideração por você. como o dono do albúm de selos, mas a sua demonstração violenta de inveja me joga contra você.
- Kim zorluyor sizi buna?
- Quem o está a obrigar?
Şu Mao Tse-Tung Saati programı bizi oldukça zorluyor.
A "Hora de Mao Tse-tung", está a tornar-se numa grande chatice.
Şampiyon zorluyor cidden.
O campeão está agora a apertar.
Beni çok ama çok zorluyor canım.
Ah, minha querida, difícil...
Kız kardeşim seni zorluyor mu?
A minha irmã tem-te dado que fazer?
Düşmanımız bizi sürekli ileri, ileri ve ileri gitmeye zorluyor.
Nosso inimigo nos empurra sem parar.
Taraflar ısrarla zorluyor Bir diğerinin tolerans sınırını.. ... Küba'daki füze krizi gibi.. uydu karşıtı silahların test edilmesi gibi
Cada lado testa persistentemente, os limites de tolerância do outro, como no caso da crise dos mísseis Cubanos, dos ensaios das armas anti-satélite, das guerras no Vietnã no Afeganistão.
Hayırseverliğim beni elimden geldiğince insanlara yardım etmeye zorluyor.
A caridade, mestre Simon, obriga-nos a agradar ás pessoas sempre que possamos.
Canınızın sıkılmasına neden olmak beni de üzüyor. Kader beni buna zorluyor olmasa inanın bu üzüntü verici evliliğe ben de razı olmayacağım. Çok haklı!
Nunca faria nada para vos desagradar, e, se a isto não fosse obrigada por um poder absoluto, dou-vos a minha palavra de que nunca consentiria neste casamento que vos atormenta.
Beni ne için zorluyor?
Por que está ela a empurrar?
Bence babam onu zorluyor.
Acho que ele tenta obrigá-la.
Beni zorluyor.
Ele dá-me ordens!
Beni zorluyor ama onu yakalayacağım.
Mas eu hei-de apanhá-lo.
Sınırları zorluyor.
Está a tentar o máximo dos máximos.
İçki içmemek fena zorluyor onu Chance.
- Está a sofrer muito.
Bu biraz zorluyor.
Realmente, é muita coisa.
Durum beni buna zorluyor, Doktor.
A situação a isso me obriga, doutor.
Tekboynuzu gitmeye zorluyor!
Ele está a conduzi-la!