Zorluyorlar traduction Portugais
182 traduction parallèle
Size söylüyorum, bizi kaçmaya zorluyorlar.
Estão a pôr-nos a andar.
Binicilerini bayagi zorluyorlar.
Estão difíceis de controlar.
Herkese sorun çıkarıyorlar. İnsanları taraf tutmaya zorluyorlar.
Causam problemas a todos, obrigam as pessoas a tomar partido.
İlla döğüşe zorluyorlar.
Fazem-me brigar.
Capua civarındaki çiftlikleri yakıp yıkıyorlar... başka köleleri de kendilerine katılmaya zorluyorlar.
Perto de Cápua, devastaram toda a região... arrolando outros escravos pelo caminho.
Erich Stahler ve Michael Delaney, arabalarını limitlerini zorluyorlar, Le Mans tarhindeki en çekişmeli mücadelede.
Em terceiro e quarto, Stahler e Delaney forçam os carros ao limite no final mais renhido da história do Le Mans.
Bir yerlere gitmek için zorluyorlar beni.
Mas estão a pressionar-me para ir para algum lado.
Urquhart'ı nehirden çıkmaya zorluyorlar.
Estão a levar o Urquhart para Longe do rio.
- Starbuck, beni inmeye zorluyorlar.
Starbuck, estão a forçar-me a descer.
Sadece seni dövüşmeye zorluyorlar, hepsi bu.
Só te quiseram obrigar a lutar.
Geri çekilmem için beni zorluyorlar.
Obrigaram-me a demitir.
Hep sınırları zorluyorlar.
Estão sempre do contra. queixam-se de ganhar pouco
Beni korkunc bir silah yapmaya zorluyorlar.
- O que quer dizer? - Eles estão me forçando... - a criar um arma horrível.
Baba, beni kan içmeye zorluyorlar. - Çabuk geri gel.
- Querem obrigar-me a beber sangue.
- Bunu yapmam için zorluyorlar.
- Mas eles obrigam-me.
Üretim seviyesini yukarıda tutmak için insanları işten çıkarttıktan sonra bizi iki vardiya çalışmaya zorluyorlar.
Não é justo. Despedem as pessoas e depois fazem-nos trabalhar em dois turnos... - para manterem a produção elevada.
Beni, seni rehine gibi kullanmaya zorluyorlar.
Estão-me a forçar a usar-te como refém.
Kafayı üşütene kadar zorluyorlar seni.
Forçam-nos até rebentarmos os miolos.
Seni zorluyorlar mı Fergus?
Eles chatearam-te, Fergus?
Bir gün konukları Kundalini Yogası denilen şeyi yapmaya zorluyorlar.
- Um dia... ela estará coagindo nossas hóspedes e clientes a tentar algo chamado Kundalini yoga.
Ateş yılanını omurgama tırmanması için zihinsel olarak zorluyorlar.
É tentar com a força mental fazer com que a serpente de fogo suba pela coluna espinhal.
Beni sürekli ayakkabı giymeye zorluyorlar.
Obrigam-me a usar sapatos o tempo todo.
Evet efendim ama benim söylediğim bu kadınlar, yasanın sınırlarını zorluyorlar.
Mas agora elas querem essa lei reforçada.
Sizi olmayacak bir şeye zorluyorlar.
Eles te forçarão a fazer algo drástico.
Ama bunu Ronald Martin'den daha çok zorluyorlar.
Mas estão a fazer mais pressão do que com o Ronald Martin.
Beni zorluyorlar, zorluyorlar. Şimdi oraya gidip onlarla konuşmaktan başka çarem kalmadı.
Continuam a pressionar-me, a pressionar-me e agora não tenho alternativa senão ir lá e falar com eles.
Seni, bakım ekipmanları olan ekibi kullanmaya zorluyorlar.
Eles tentam fazer com que uses a equipa de limpeza deles, com todo o chamado "equipamento de manutenção".
Korsanlar krallıkta kaos yarattılar, insanlar Penelope'yi bir koca seçmeye zorluyorlar.
Os piratas criaram tal caos no reino, que as pessoas estão a exigir que a Penelope arranje um marido.
Bizi künyeleyebilmek için dışarı çıkartmaya zorluyorlar.
Capitão, estão a tentar fazer-nos sair para que as suas naves nos marquem.
Terapistin seni ikna edemeden... işini bitirebilmen için sınırlarını zorluyorlar.
Pressionam-nos a fazê-lo, para que aconteça antes que o psiquiatra nos interne.
Sana sürekli emirler veriyorlar ve organize "eğlenme" ye zorluyorlar, özellikle iğneleyici tırnak işareti kullanıyorum.
Dão-te ordens e fazem com tenhas "divertimento" organizado, e eu uso marcas sarcásticas nas citações.
Onu iddia edenler mantık sınırını zorluyorlar.
Não se pode falar com quem afirma isso.
Erkekler eşlerini kendilerinden memnun kalmaya zorluyorlar.
Está escrito que um homem tem o dever de satisfazer a sua mulher.
Afro-Amerikan, Sami-Amerikan Kadın-Amerikan'la yaşamaya zorluyorlar beni gene!
Puseram-me a viver com um afro-americano, um americano-semita e uma mulher americana.
İkmal hatlarını daraltıyorlar ve bizimkini genişletmeye zorluyorlar.
Encurtam as linhas de abastecimento e obrigam-nos a prolongar as nossas.
Onu geliştiriyor. Kaynaklarını zorluyorlar.
É a chave do jogo!
Beni zorluyorlar. Basit bir memurum.
Não passo de um funcionário.
Sana geçer not vermemem için beni zorluyorlar.
Eles estão a pressionar-me para te reprovar.
Beni yazı burada geçirmeye zorluyorlar. Ama sabahleyin gidiyorum.
Querem que eu passe aqui o Verão, mas amanhã vou-me embora.
Kapı kontrollerini aşırı yükleme yapmaya zorluyorlar.
Estão a tentar anular os controlos da porta.
Birazcık ateş etmeye zorluyorlar, efendim.
Querem andar aos tiros.
Beni buna zorluyorlar.
Fui obrigado a fazer isto.
'Beni buna zorluyorlar!
" Fui obrigado a fazer isto.
''Beni buna zorluyorlar! '
Fui obrigado a fazer isto. "
Hem bana düşlerimin motosikletini veriyorlar, hem de Ali'yi zorluyorlar, bana karşı kışkırtıyorlar, ardından saldırı suçlamasıyla tehdit ediyorlar.
Por um lado dão-me a moto dos meus sonhos, por outro forçam a Ali, viram-na contra mim, depois ameaçam acusar-me de agressão.
Üstüne üstlük işe yarayan taktiklerini de ellerinden alıyorlar. Onları işe yaramayan taktikleri kullanmaya zorluyorlar.
Logo tiram as táticas que funcionam... e os acusam por usar táticas ultrapassadas que não funcionam?
Yanlarında yaşamaları için Menkleri zorluyorlar.
Eles forçam os menks a viverem isolados.
- Zaten bütçelerini zorluyorlar.
- Eles já estão a gastar mais do que têm.
Kontrol altındaki bir ortamda limitleri zorluyorlar.
Chegar aos limites.
Bizi, onlar için gemi inşa etmeye zorluyorlar.
Estão a forçar-nos a construir naves para eles.
- Çarpışmaya zorluyorlar.
- Querem provocar um confronto.