Zormuş traduction Portugais
374 traduction parallèle
Sarı olanlarını yetiştirmek zormuş. Ama...
Tem de fazer-se tanta diferença com as amarelas, mas...
İnanmak zormuş diyor.
Difícil de acreditar, diz ele.
Bu zamanlarda genç olmak zormuş, Ora.
Parece que às vezes és muito severa com o miúdo, Ora.
- Bunu, anlaması zormuş gibi söyledin. - Ama öyle.
- Parece-lhe difícil entender?
Zormuş değil mi?
É uma sorte, não é?
- Onunla çalışmak çok zormuş.
- Parece que ela era impossível.
Av çok az olduğundan yaşam zormuş ve av bulunduğunda onun için birbirlerini öldürürlermiş.
Vivem sem comer quando a caça é escassa. E quando há uma morte, cravam as garras e mordem-se entre si, pela prêsa.
Barış çok zormuş.
A paz é muito difícil.
Maurice, sevgilim, hayatımda ilk kez aşk mektubu yazıyorum. Zormuş.
Maurice querido, esta é a primeira carta de amor que escrevo na minha vida... e é-me difícil.
Çok zormuş.
Demasiado difícil.
Çok zormuş.
É tudo tão difícil.
Orada iklim zormuş diye duydum.
Ouvi dizer que é difícil viver naquele clima.
Duyduğuma göre şiir yazmak zormuş.
O poema era um parto difícil.
- Sizi bulmak pek zormuş.
- É difícil contactá-lo.
Anlamazlıktan gelen bir orta sınıf kadınını oynamak ne zormuş.
Que melancolia fazer de burguesa, do tipo que não percebe.
Tunstall, izini sürmek amma da zormuş.
É um homem difícil de encontrar.
Bu şekilde yol almak gerçekten zormuş öyle değil mi?
Como pode estar tão duro feito de feno?
Sevgi dolu bir anne olmak çok zormuş.
É muito duro ser uma mãe carinhosa.
Şu John Koenig'i öldürmek zormuş.
Ele é difícil de matar, este John Koenig.
Amma da zormuş. - Unutmayın.
Que chatice.
Evlenmek, evliliğin kendisinden daha zormuş.
O casamento dá mais chatices do que vale.
Eee kızlar, uygulamak kitaptakinden zormuş. Bittim. Ben de.
Entre a teoria e a prática, estou exausta -
Bu iş düşündüğümden biraz daha zormuş.
O mercado é um pouco mais duro do que eu pensava.
Size bir şey satmak zormuş komiser. Üzgünüm.
- É difícil convencê-lo, Tenente.
- İnanması zor, biliyorum. - Niye inanması zormuş?
- Sei que é difícil de acreditar.
Görünen o ki görevi epey zormuş, değil mi?
Parece que trabalhou demais, não foi?
Temizlemesi çok zormuş.
É muito difícil de limpar.
Sana ulaşmak pek de zormuş. Bak sana sorunumu getirdim.
É tão difícil contactá-lo que decidi trazer-lhe o meu problema.
Çok zormuş.
Muito difícil. Olha, vai-te foder.
Sanırım M'Lynn'inki çok zormuş.
A parte da M " Lynn é que é terrível.
Bu göründüğünden daha zormuş.
É mais difícil do que parece.
Ve hayret gerçekten çok şaşırdım ama size veda etmek düşündüğümden daha zormuş.
E para minha surpresa, profunda surpresa, é mais difícil dizer adeus do que eu pensava.
Zormuş... böyle beklemek.
É difícil esperar.
Ortadan kaybolmak görünmekten çok daha zormuş.
É muito mais fácil desaparecer do que aparecer.
Söylemesi de zormuş.
É difícil de dizer.
Karidesçilik zormuş.
Andar ao camarão é duro.
- Çok zormuş. Çok zormuş.
Checar.
Çok zormuş. - Neredesin?
Onde você está?
Soruları hazırlayan... arkadaşlarımın söylediğine göre sorular zormuş.
Parece que temos perguntas mesmo difíceis.
Tatbikatından daha zormuş.
- Que seca de viagem.
Film işi zormuş.
O cinema é um negócio duro.
Bakalım bu şeyleri öldürmek ne kadar zormuş.
Vamos ver o que é necessário para matar uma coisa destas.
Bu kasabada kimliğini gizli tutmak ne zormuş.
Digo-vos, ter uma identidade secreta nesta cidade dá muito trabalho.
- Bu zormuş.
- Isto é complicado.
Bob, bu zamana kadar senin bir beceriksiz olduğunu düşünmüştüm. Ama bu şehri yok etmek, sandığımdan daha zormuş.
Sempre pensei que eras um desajeitado, mas destruir esta cidade é mais difícil do que eu pensava.
Çok zormuş!
É tão difícil!
Mahkûm olmuş bir sapık olarak kayıt yaptırmak tahmin ettiğimden daha zormuş.
Registar-me como pervertido ex-presidiário foi mais difícil do que julgava.
Neden zormuş, devam etmek için ne yapmamız gerek?
O que deve ser feito antes... de podermos ir?
Vay be, Düşündüğümden daha zormuş
Já sei!
Neden zormuş?
Duvidas, porquê?
Seni bulmak ne zormuş evlat!
Garoto, você é difícil de se encontrar!