Zulüm traduction Portugais
276 traduction parallèle
Zulüm ve sarhoşluk, yazıyordu.
Falavam em crueldade e embriaguez.
O, ezilen ve zulüm görenlere güven aşılayacak... onları peşinden sürükleyecek bir insan.
É um homem em quem as pessoas perseguidas e oprimidas... acreditam e seguem.
Milattan önce 5. yüzyılda bir zorbanın yönetiminde zulüm çeken Atina yurttaşları onu sürgüne gönderdiler.
No século V antes de Cristo, os cidadãos de Atenas, tendo sofrido sob um tirano, conseguiram expulsá-lo.
" er Prewitt'e karşı mazeretsiz zulüm uygulamaktan suçlu bulunmuştur.
" é culpado de crueldade indesculpável para com o referido soldado Prewitt.
Ondan sadece zulüm gördük.
Que não tem sido só o vosso tirano.
Bu zulüm ve acımasızlığın yankıları hiç dinmeyecek.
E os ecos das perseguições... e atrocidades... ainda não silenciaram.
Bazen belki de ağır zulüm.
Por vezes, talvez pesada de mais.
Basit, sıradan hayatımızı yaşıyoruz. Ve zulüm güvenli dünyamızı parçalıyor.
Vivemos nossas vidas simples... e atrocidades ameaçam a segurança do nosso mundo.
Zulüm, yalnızlık ve korku bütün bunlar açık ve net bir hale gelmeli.
Crueldade, solidão e medo... todas estas coisas seriam claras e transparentes.
Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Göklerin hükümranlığı onlarındır.
Bem-aventurados os que têm sede de justiça... pois deles é o Reino dos céus!
Ne mutlu, doğruluk yolunda zulüm görenlere.
Bem-aventurados... os perseguidos por seu senso de justiça.
Bu saf zulüm, Montag.
Isso foi pura crueldade, Montag.
"... açıklanamaz zulüm, yok olma korkumuz,... " "... dünyevi koşullarımızın farkına varmış olmamız,... "
- "a incompreensível crueldade, o medo da nossa extinção" "o doloroso pensamento da nossa condição na terra" -
Zulüm mü, efendim, yoksa insanlığı birleştirme çabası mı?
A tirania, ou a tentativa de unificar a Humanidade?
O zulüm görmüş tatlı adam şu anda evimde, kızkardeşime içini döküyor.
Esse homem doce que está connosco abrindo o seu coração com a minha irmã.
Bu zulüm bir kaç yıl önce Nazi hareketiyle başladı.
Mas a depravação começou com o início do movimento nazi, há uns anos.
Sizde zulüm yok. Benim korkumu, endişemi, acımı nasıl anlayabilirsiniz?
Como podem entender o meu medo, a minha apreensão, o meu sofrimento?
Bir zamanlar Yeryüzünde de zulüm vardı.
Já houve perseguição na Terra. Li sobre isso na aula de História.
"'Doğruluk uğruna zulüm görenler kutsanmιştιr...
"'Bem-aventurados os perseguidos, por causa da justiça,
İnsan eti yerler, zina yaparlar, kadınlara zulüm ederler, ve şeytanla devamlı işbirliği içindedirler.
Comem carne humana, fornicam, são adúlteros, misóginos, e comungam constantemente com os desígnios do Diabo.
Ağızları bozuk, gizli saklı işler çeviriyorlar. Eğlenceden anladıkları da zulüm!
Têm conversas imorais, agem em segredo e a crueldade é diversão.
İnsanlara karşı, bugün yapılsa... zulüm sayılacak şeyler yapmıştır.
O caso da fêmea é diferente, pois cometeu actos contra a raça humana tais que, a serem cometidos hoje, seriam classificados de atrocidades.
Ama bunlar, bahsedilen 2,000 yıl sonunda, yani iddia edildiği üzere..... insanlar, hayvanların kısıtlı zekasına sahip dilsiz yabaniler olduğunda, .. hala zulüm olarak kabul edilebilir mi?
Mas serão assim classificados daqui a 2000 anos, quando se alega que os humanos se tornaram bestas mudas com a inteligência limitada dos animais?
Kendi vatanımızda zulüm içinde yaşıyoruz.
"vá ver o Karl-Oskar ao Korpamoen. Ele te ajudará."
Açlık, soğuk, sürekli maruz bırakıldığımız zulüm... cesaretini ve yaşama arzusunu yok etmiş gibiydi.
A fome, o frio, as constantes brutalidades... pareciam ter-lhe destruído o espírito e a vontade de viver.
Ama unutma, Tanrının kelamı, aydınlıkta, karanlıkta ve zulüm anında okunur.
Mas lembra-te que as palavras de Deus são faladas em tempos de luz, e em tempos de trevas e perseguições.
Ona Nolan'ı göndermemiz lazım. Yoksa kasabaya zulüm edecek.
Temos de lhe mandar o Nolan ou ela vai atormentar a aldeia.
Zulüm sistemini doğal gösterdiler ve... tiranlar için çalıştılar.
Deram justificações para a opressão. Serviram tiranos.
Görüyorsunuz, burada bile zulüm altındayız.
Veja só, até aqui vivemos na tirania.
Kamboçya'da hiç zulüm görmedin mi?
Tu não viste as atrocidades!
Zulüm gördük ve hapsedildik.
Nós gritamos silenciados, perseguidos e nos presos.
Kurbağa yiyorsunuz, kazlara eziyet ediyorsunuz, sokaklara işiyorsunuz, bari, bizlere de zulüm etmeyin.
Também o é comer rãs, crueldade para com os gansos e urinar na rua. Mas não nos impinja isso.
İnsanlar konuşmadıkları için Almanya'da zulüm yapılabildi.
Foram cometidas atrocidades na Alemanha porque ninguém falou.
Çünkü bir krallıkta şefkat ve zulüm görüldüğünde... en kibar kumarbaz kazanmaya yakındır.
Quando indulgência e crueldade entram em jogo... é o mais generoso que mais cedo vence.
Tam bir zulüm!
É uma perseguição!
Depresyon, kaygı, şiddet, dışa vurma ve zulüm saplantısı.
Os sintomas habitais : ansiedade, agressividade e mania da perseguição.
Çaresizlik, çile, zulüm.
Falta de esperança, desespero, crueldade.
O günlerin hatırası zihnimde taptaze. Mertlik ve zulüm... kahramanlık ve hile günleri...
Transporto na memória aqueles dias, dias de coragem e crueldade, de heroísmo e engano.
Ve eğer bize zulüm ederseniz intikamımızı almayacak mıyız?
E se nos ofenderdes... não nos deveremos vingar?
Şimdi kalkıp gitmek ona zulüm olur.
Seria cruel afastá-la tão depressa.
Fakat birbirlerine bağlı iki insanı ayırmanın ne büyük zulüm olduğunu bilirim.
Mas conheço demasiado bem a crueldade de separar dois jovens há muito tempo presos um ao outro.
- Bu zulüm!
- Isto é uma vergonha!
Yaklaşık 10 yıl onların zulüm ve kabalıklarına katlandım.
Por dez anos, eu suportei a sua maldade e crueldade.
Yoksulluk ve pislik içinde yaşadıklarını bilmiyordum... Treyb polisi tarafından, zulüm edildiklerini bilmiyordum.
Eu não sabia que eles viviam na pobreza, sujeira... não sabia que eles estavam a ser perseguidos pela polícia dos Trabe.
Bu bir zulüm.
Isso é um ultraje.
Zulüm ve terör, politik birer silah değildirler.
O terror e a atrocidade não são armas políticas.
Hiç kimse, burada dinimize zulüm edemez.
Aqui ninguém vai reprimir as nossa religião.
Yahudiler de 5000 yıldan uzun süredir zulüm görüyor.
Os judeus foram perseguidos mais de 5 mil anos.
- Bu akşam yemeğini Burma'daki gayru meşru zulüm ve baskı altında yaşayan özgürlüğüne kavuşmak isteyen insanlara adıyoruz.
Dedicamos a refeição desta noite ao povo amistoso de Burma sufocados pela opressão ilegítima.
Onlar kendilerini hor görenlere, zulüm ve baskıya karşı savaştılar ve kutsal ibadethanemizi geri kazandılar.
Eles lutaram contra indiferença, tirania e opressão... e reconquistaram nosso templo.
Savunma avukatı ifadesini almaktan ziyade tanığa zulüm ediyor. İtiraz ediyorum!
- Protesto!