Zıkkımın traduction Portugais
49 traduction parallèle
Hey, nasıl oynandığını biliyoruz bu zıkkımın.
Nós sabemos jogar basebol.
O zıkkımın zararlarını biliyor musun?
Sabes o mal que isso te faz?
- Hayır, zıkkımın kökü. Evet, bildiğimiz bira.
- Não, uma preta, sim uma cerveja.
- Anne? - Zıkkımın kökü var, yer misin diyorum?
- Queres porcaria?
Bu zıkkımın adı ne?
Que raio de comida é esta?
Eh, sen... ve gelmiş, geçmiş ve gelecek... tüm insanlar zıkkımın kökünü içebilir.
Então, você... e todos na face da terra... no passado, presente e futuro, podem fazer o que bem entenderem.
Zıkkımını da yanında götür!
Juntem as vossas merdas!
Ya da zıkkımın peki?
Remédio de cana?
Zıkkımınızı adlandırın.
Nomeia o teu veneno.
E'si o zıkkımın kayıp olduğunu öğrenecekler demek.
- Vão descobrir que desapareceram coisas.
Bilmem Ne Zıkkımın Gücü?
"O Poder Não-Sei-de-Quê"?
"Sana zıkkımın kökünü getirdim. Tam ağzına lâyık çünkü insana kök söktürüyorsun."
" Aqui estão uns muffins de banana com coco, porque tens o juízo de uma banana e dás-me cabo do coco.
Bu zıkkımın yasal olması sadece an meselesi, çocuklar.
É só uma questão de tempo até legalizarem esta merda.
Eğer bundan da memnun olmazsanız, zıkkımın kökü!
Se não gostares, Paciência!
Zıkkımın kökü?
Idiota?
Bana kibarca bu zıkkımın nasıl mümkün olduğunu açıklar mısınız?
Gentilmente, podem-me dizer como raio é que isto é possível?
Birisi şu salak ses zıkkımını nasıl kapatacağımızı söyleyebilir mi?
Alguém pode dizer-me como desactivar esta voz estúpida?
Ya Metin abi...... bu sıçtığımın zıkkımını bıraktıysan "Bıraktım." de be abi.
Metin, se tiveres deixado o teu vício, basta dizeres.
Bana verdiği zıkkımın içinde ne olduğunu öğrenmek istemiştim.
Eu queria saber o que havia... O que havia nas coisas que ele me deu, percebem?
Bakl, farz edelim ki ayaklarımızı yere basıp, mantıklı konuşalım, benim gibi bir bıkkın bile bunu yapabilir.
Pare e seja claro com suas palavras.
- Canınız mı sıkkın senatör?
- Algo está a incomodá-lo, senador?
Kaçınmaya çalıştığımızın % 99'u bıkkınlık ve % 1'i korku paniktir.
É 99 % de aborrecimento e 1 % de pânico aterrador que tentamos evitar.
Fındıkkıranınız var mı? Şu an ona bakıyorsun.
O nosso rádio, os brincos da Marcy, as nossas máquinas fotográficas,
Biraz canınız mı sıkkın, efendim?
Está um pouco aborrecido, sir?
# Bir başımıza ve canımız sıkkın
# Tudo sozinho e entediante.
Anlaşılan Britanya'da uygun farklı bir anlama geliyor,'Kaldıraç'ın asansör ya da " zıkkım'ın sigara anlamına gelmesi gibi.
Parece que os ingleses têm outra definição para a palavra "justo". Tal como lift ( = içar ) significa "elevador". Ou fag ( = bicha ) significa "cigarro".
Sen her zaman o kanepede, bizi canımız sıkkın olduğu zaman güldürmek için varsın.
Está sempre ali no sofá por nós, nos fazendo rir quando estamos tristes.
Bu zıkkımı kardeşine bulaştırırsan emin ol sana unutamayacağın bir dayak atarım.
Se dás disto ao teu irmão, dou-te uma sova que não te esquecerás.
- Zıkkımın kökü oldu! Tamam tamam.
Está bem, como alguma agora.
ESPN'i ara, çünkü bu zıkkımı kendin yazamazsın.
Liguem à ESPN, pois isto só acontece uma vez na vida.
Geçen hafta, canı sıkkın bir postacımız daha oldu.
A semana passada tivemos outro carteiro enojado.
O zıkkımı onların yetiştirdiğinden hâlâ emin miyiz?
E continuamos convencidos de que eles cultivam aquilo?
Böylece kimse bıkkınlık veren tezahüratları yaptığımızı anlamaz. " - Bıktırmadın.
Assim talvez ninguém repare que estamos a usar os velhos cânticos. "
Adamım, yulaflapasını nasıl zıkkımlanacağız?
Como é possível estragar papas de aveia?
- Canımız sıkkın galiba.
Estás de mau humor.
Kapatın şu zıkkımı!
Baixa essa porcaria!
- Ne zıkkım kullandığınız umurumda değil.
Não importa quais drogas os teus amigos usam.
Tanıştığımız gün canın sıkkındı.
Parecias perturbado no primeiro dia em que nos conhecemos.
Peki Polis Randal'ın odasından ne zıkkım aldı?
Que tipo de lixo a polícia tirou do quarto do Randal?
Bu sabah sıkkın mıyız biraz?
Estamos muito deprimidos esta manhã?
Canınız sıkkın kralım. Evet.
- Estais perturbado, meu Rei.
Biraz canımız sıkkın gibi, canım?
Ora, ora... estamos preocupadas, minha cara?
Shirley, buraya kadar gelmen çok hoş çünkü canımız çok sıkkındı öyle sıkkın ki, anca senin gibi şefkatli bir sağlık çalışanı kaygılarımız ve "partilerimiz" için bir şeyler bulmamıza yardımcı olabilir.
Shirley, foste muito fixe em teres vindo cá, porque estávamos mesmo muito preocupadas, tão preocupadas que uma profissional cuidadosa como tu provavelmente nos ajudava com algo para a nossa ansiedade ou festas.
Asla. İstediğin kadar bıkkın görün, küçük kızımı özledim ve bunu söylediğim için de utanmayacağım.
Não importa o que achas, senti falta da minha pequenota e não tenho vergonha de dizer isso.
Eğer o zıkkımı bana hemen vermezsen, Gırtlağını keser, boğazından aşağı işerim.
Se não me deres essa maldita merda imediatamente, corto-te a merda da garganta e mijo-te no pescoço.
Sıkıldım, sıkıcı bir dünyada yaşayan bıkkın bir kız.
Sou uma rapariga entediada e cansada a viver num mundo que está a mata-la de tédio.
Kızımın doğum gününü zehir zıkkım etme.
Não lixes o aniversário da minha filha!
Nasıl hissedersen hisset, üzgün, kızgın rahatsız, bıkkın ya da depresif hepsi normal tamam mı?
O que estiver a sentir, se estiver triste, com raiva, perturbada, exausta, deprimida, tudo isso é normal.
"Şu an rahatsız etme. Canım çok sıkkın" dedi.
O meu marido disse para não me incomodares, porque estou louca.