Zıpır traduction Portugais
3,087 traduction parallèle
Şimdi pısırık ve işlerini bitirecek kadar cesur olmadıklarımızı düşünecekler.
Agora vão pensar que somos fracos, sem coragem de acabar o trabalho.
Şüphesiz öyle günler vardır ki, baretinizi alıp denize fırlatasınız gelir.
Sem dúvida, há dias em que queremos pegar no capacete e jogá-lo para o lago.
Sabit disk berbat durumda ama sanırım kurbanlarımız arasındaki kayıp bağlantıyı buldum.
O disco rígido está corrompido, mas penso que encontrei o link perdido, entre as nossas vítimas.
Sanırım kayıp fotoğrafçımızı bulduk.
Parece que encontrámos o nosso fotógrafo desaparecido.
Kanıtlar bulana kadar bu kana susamışlığı bırakıp bu işte çalışacağız yoksa ayrı ayrı çalışırız.
Olha, até termos factos, paramos com a sede de sangue e trabalhamos bem este caso, ou podemos trabalhar nele em separado.
O terminali araştırıp neler bulabileceğimize bakmalıyız.
Destino desconhecido.' Devíamos investigar aquele terminal e ver o que descobrimos.
Eğer saldırı mümkün değilse tek yapabileceğiniz takipçinizle aranızı olabildiğince açıp paçayı kurtarmak.
Se um ataque está fora de questão, trata-se de arranjar distância conforme possível entre ti e o perseguidor e fugir.
Epinefrini seruma aşılayıp serumun akış hızını azalttıysa hasta ölmeden önce en azından on dakika kazanmıştır.
Se ele injectou epinefrina na intravenosa e depois baixou o ritmo da bomba de infusão, teria tido pelo menos 10 minutos, antes do paciente imobilizar.
Kaynaklarımızı, medyayı ulusal güvenliği, CIA'i araştırıp olan biten bir şeyler var mı öğrenelim.
Vamos usar as nossas fontes. Segurança Nacional, mídia, CIA. Descubram o que se passa.
Niye onları tavandan sallandırıp tetikçileri nerede bulacağımızı söyletmiyoruz?
Porque não os penduramos no telhado e os forçamos a dizerem como encontrar o assassino?
Hayır. Amaç, Bayan Cooper'ın sınıfından daha çok para toplayıp pizza ve havuz partisi yapma hakkını kazanmamız.
Não, o objectivo é angariar mais do que a turma da Prof. Cooper... para termos piza e uma festa de piscina.
Hayır, beni yine burada yalnız bırakıp dışarıda gezip tozamazsın.
Não me vais abandonar de novo para ires para a boa vida.
Yıllardır tüm bu haydutlara ve milislere kurşun sıkıp duruyoruz. Cephanemiz bitiyor. Artık daha tutumlu olmalıyız.
Temos andado a combater durante tantos anos todos estes bandidos, estas milícias que estão a acabar.
Noel babamız bu insanları aldatıp evlerinden atan bir dolandırıcıymış.
O Pai Natal é o culpado destas pessoas terem perdido os seus lares?
81 nolu müdahale aracı çalışanları adına kayıp eşyanız için üzgün olduğumuzu söylemek istiyorum. Sizi temin ederim olayı enine boyuna araştırıyoruz.
Vim pedir desculpas em nome do camião 81 pela sua peça que desapareceu e quero dizer-lhe que vamos investigar.
Şok edici bir şey, farkındayım. Ancak katilin bir kan örneğini bulduk. Şimdi basit bir şekilde DNA'nızı katille karşılaştırıp onu bulacağız.
Chocante, eu sei, mas obtemos uma amostra de sangue do assassino basta comparar uma amostra do vosso ADN à que temos.
Sonra çatıya saklayıp gecenin bir yarısında banyoya kurarız sonra da sen bunları bizden izinsiz yapmışsın gibi davranırız.
Depois escondemo-la no terraço e instalamo-la a meio da noite, e podemos fingir que o fizeste sem a nossa autorização.
- Amy bazı zamanlarda, erkekler olarak medeniyet zincirlerimizi kırıp, ilkel ve hayvansı benliklerimizi öne çıkarmamız gerekiyor.
- Amy, de quando em vez, nós, homens, precisamos de nos libertar das correntes da civilização e conviver com o nosso próprio lado primário e animalesco.
Sonra kız, yanına yaklaşırsam şişeyi kırıp bana sokacağını söyledi.
Ela disse que, se me aproximasse dela, que partia a garrafa e me cortava com ela.
Durun bir saniye, Hastanede savunmasız yatarken o acınası yüzüne yastıkla bastırıp ona istediği ani sonu verebiliriz.
Esperem aí, com o marido hospitalizado a sarar as marcas de pneus, será fácil colocar uma almofada na cara do desgraçado e dar-lhe a surpresa que tanto queria.
Ortalığı kızıştırma ve yatıştırma arasında denge vardır. Ne zaman adım atıp, ne zaman geride duracaksın bilmek.
Há um equilíbrio entre o incendiar e apaziguar sabendo quando intervir, ou quando recuar.
Karargâh, onları geri çağırıp çağırmayacağımızı bilmek istiyor.
O quartel-general quer saber se os vamos chamar.
Şimdi kıçınızı kaldırıp buraya gelin ve bombacıya yardım edin.
Agora volta para aqui e ajuda-nos com o bombardeiro.
Kıçınız kaldırıp hemen buraya gelin.
Mexam-se para aqui, já!
Kırıp dökecek bir şeyleri kalmadan evvel seni buradan çıkarmalıyız.
Tem de sair daqui antes que ele fique sem coisas para partir.
Siz de o topu engellersiniz gevrek kıçının üstünden atlayıp yüzüne smaçı yapıştırırsınız!
O vosso coiro negro vai varrer aquela merda, saltando sobre o cú branquela dele e enterrará na maldita cara dele.
Tarafsız bölgenin sınırında dur, Harrison'ın konumuna kilitlen ateş açıp onu öldür ve süratle kaç.
Fixa-te no limite da Zona Neutra, travas o alvo no Harrison dispara, mata-o e vem embora.
Yani K-I-Ç-I-M-I, K-A-L-D-I-R-M-A-Z-S-A-M Çok ciddi S-I-Ç-T-I-M demektir.
Por isso, se não puser o meu R-A-B-O em E-Q-U-I-P-A-M-E-N-T-O, vou ficar na M-E-R-D-A, está bem?
Akabinde seni kaçırıp bir yıldız yapacağım.
Vou-lhe raptar e te converter Numa estrela.
Sanırım yeni bir hava durumu sunucusu bulma vaktin geldi. Bunun ne gereksiz bir vakit kaybı olduğunu önemsemeyen altı yaşında bir çocuğun bile kolunu camdan çıkarıp bugün havanın nasıl olacağını bilebileceğinden rahatsız olmayacak biri.
Está na altura de encontrares outro jornalista, alguém que esteja confortável com a perda de tempo que isto é, alguém que não perceba que qualquer criança pode pôr o braço fora da janela e dizer-te que tempo vai estar.
G.I. Joe'lar, Cobra Commander olarak bilinen acımasız teröristi ve Destro'yu kaçırıp maksimum güvenlikli bir hapishaneye yerleştirdiler.
Os implacáveis terroristas conhecidos como Comandante Cobra... e Destro... foram capturados pelos G.I. Joes e colocados em segurança máxima.
Sanırım Fransa Bisiklet Turu'nu silahlı çatışma gibi gördü, herkesin silahı varken neden bıçakla gelecekti? Bu katil zihniyetini alıp spora uygularsanız, hiçbir yönetmelik, hiçbir kural olmazsa, insanlar torba torba kan nakledip her türlü ilacı alırsa, yakalanmamak için güçlerini kullanırsa, o noktada olay spor olmaktan çıkıp çok daha karanlık bir şeye dönüşür.
Acho que ele pensava que a Volta à França era um tiroteio e não podia aparecer com uma faca quando os outros tinham pistolas. tomam substâncias ilícitas faz com que deixe de ser um desporto e comece a ser algo muito mais sombrio.
Polis, çöp toplayıp yaşlı teyzeleri karşıya geçirdiğimiz sürece gerçek hayattaki süper kahramanlıklarımızı umursamamıştı... New York polisi kostümlü cezalandırıcılara göz açtırmıyor
A polícia não se importava que fôssemos super-heróis da vida real, desde que só recolhêssemos lixo e ajudássemos velhinhas a atravessar a rua.
Gerçek sihir, yalnız çalışan dört artisti alıp birlikte çalışmalarını sağlamaktır.
A magia a sério é pegar em 4 espectáculos a solo e fazê-los trabalhar em conjunto.
Tamam mı? Şimdi kuyruğumuzu kıstırıp kaçacak mıyız, bunu mu söylüyorsun?
Vais dizer que vamos fugir com o rabo entre as pernas?
Çözeceğimiz problem çok basit. Şu gezegenin yerçekimi kuvvetini kullanarak şu ayın karanlık yüzünde saldırı pozisyonuna konumlanıp güçlerinizi nasıl katapult gibi kullanırsınız?
O problema era simples : como posicionariam as vossas forças, para um ataque posicional no lado oculto desta lua, usando a força gravitacional deste planeta?
Polis, silahlarınızı bırakıp, ellerinizi havaya kaldırın.
Polícia. Larguem as armas, Ponham as mãos para cima!
Çünkü bir daha uçurtman tel örgüyü geçerse evdeki her şeyi toplayıp şehirdeki kötü bir mahalleye taşınmak zorunda kalırız.
Está bem? Porque a próxima vez que a linha passar a vedação, vamos ter de empacotar tudo o que temos em casa, e mudar-nos para um bairro mau, onde não há céu nem papagaios para veres.
Sanırım komşularımız bunu anlayıp bizi yalnız bırakacaklardır.
Acho que os vizinhos compreenderão. E deixam-nos em paz.
Ya da sunucularımızı sağlamlaştırıp yeni bilgisayarlar alabiliriz.
Ou podemos atualizar os servidores e comprar novos portáteis.
Bir adam bir kızı satın alıp şiddet uygularsa adı yayılır.
Se um homem paga por miúdas e é violento, logo se torna famoso.
Eğer ıskalarsak burada sıkışıp kalırız.
Se falharmos ficaremos presos aqui.
Ve o kadar yer arasından 12. Mıntıka'dan bir kız Capitol'a başkaldırıp zarar görmeden kurtulabiliyorsa aynını onların yapmasını engelleyecek ne var ki?
E se, de todos os lugares, uma rapariga do Distrito 12, pode desafiar o Capitólio e ficar impune, o que os impede de fazer o mesmo?
Eski dosyaları karıştırıp buna benzer başka bir kız var mı diye bak.
Procurem nos casos antigos e vejam se há outras miúdas que se enquadram.
Piyasaya çıkıp para kazanacak kızıma yakışır ancak.
Isto é para as minhas gajas que andam lá fora a ganhar dinheiro.
Hepimizin kaçacağına sizi inandırıp kendini kâhya olarak işe almanızı istiyor.
Ele quer fazê-lo acreditar que nós vamos fugir... E então, irá contratar um inspetor para nos vigiar.
Haftalardır takılıp kalmış durumdayız.
Há semanas que não consigo resolver.
Biz güneyli kızlar kottan kesme kısacık şortlarımızı çıkarıp abiyeye geçeceğimiz zaman çok iyi yıkanırız.
Nós, as raparigas sulistas, ficamos bem quando largamos a ganga e vestimos Vera Wang.
Saldırı olur olmaz, ayağa fırlayıp Mihver Devletler'in peşine düşmüşüz gibi anlatırız.
Fizemos parecer que nos levantámos... e que fomos atrás do Eixo assim que tudo aconteceu.
Sovyetler, kuyruğumuzu kıstırıp kaçmamızı bekliyorlar.
Agora, esses soviéticos querem ver-nos a fugir da raia.
Ama gitmeden önce o zavallı, pırıl pırıl çocuklarla son derece destekleyici velilerinin önüne çıkıp... Ulusal Heceleme Yarışması'na çıkma ve "Büyük Adam" la tanışma fırsatını kaçırdıklarını duyurmanızı izlemek istiyorum.
Mas, antes de irmos, eu gostaria de vos ver a falar com as pobres crianças maravilhosas e com os pais delas muito solidários quando lhes disser que não vão poder participar no Concurso Nacional nem conhecer o "Grande Homem".