Âsık traduction Portugais
2,906 traduction parallèle
Âşık mısın?
Estás apaixonada?
- Âşık olunca yapılan bir şey.
- Fazes quando estás apaixonado.
- Âşık mısın?
- Está apaixonado?
Ne zaman yapıyorlar? - Âşık oldukları zaman sanırım.
- Quando estão apaixonados, suponho.
O insana âşık olsaydım onu her saniye düşünür müydüm?
Se eu estivesse apaixonado por essa pessoa, pensaria nela o tempo todo? Muito provavelmente.
Asla âşık olup normal bir yaşam süren kızlar olmayacağız.
Nunca vamos ser aquelas raparigas que se apaixonam e têm uma vida normal.
Ona resmen âşık oldu.
Apaixonou-se mesmo por ele.
Birinin boynunun vurulmasına üzülüyorsan âşık oldun demektir.
Quando o pensamento de alguém decapitado te perturbar isso é amor.
Hayır, Diego, dostum âşık olmuş.
- Não! - Diego, estás apaixonado.
Âşık olmuşsun, kedicik!
Estás apaixonado, gato.
Sid... Kişisel hijyeni hiç umursamayan bir miskine âşık oldum.
Sid, adoro uma preguiça que não tem higiene.
Tüm bu insanlar kendilerini sırf ben bir insana âşık olduğum için tehlikeye atıyor diye düşünmeden edemiyorum.
Não posso evitar pensar que todas estas pessoas estão a arriscar-se porque eu me apaixonei por uma humana.
Öğrencilik yıllarından beri sana âşık.
Porque está apaixonado por ti. Sempre esteve, desde que era aluno.
Ona âşık falan mı oldun?
Enamoraste-te dela ou quê?
Dur biraz, Anita sana Florida'da âşık olduğum çocuğu anlatmam gerektiğini söyledi.
Não, eu... A Anita diz que te devia contar do rapaz pelo qual me apaixonei na Florida.
- Bir çocukla tanıştım ve ona âşık oldum.
Conheci lá um rapaz e apaixonei-me por ele.
- Açıkçası Andy, ona ilk görüşte âşık oldum.
A sério, Andy, foi quase imediato.
En son buraya geldiğimizde babanla ben birbirimize âşıktık.
Da última vez que aqui estivemos quando o pai e eu estávamos tão apaixonados.
İyi bir arkadaş ama ona âşık değilim.
Ele é um bom amigo, mas não estou apaixonada por ele.
17 yaşındaymış gibi âşık olmayı bekleme.
Não fiques a espera de apaixonar e sentir-te como os teus 17 anos.
Böyle bir adama nasıl âşık olabildim?
Como fui apaixonar-me por um homem daqueles?
Sana mı âşık?
Apaixonado por ti?
Kendisi Kitty'ye âşık.
Ele está apaixonado pela Kitty.
Bence âşık olmak istediğinden kendine bağlanacak bir şey bulmak istedi.
Não. Sabes o que é? Ela quer estar apaixonada.
Jubal hep kızı kapan olmuştur ama aslında o sadece bir kez âşık oldu.
Bem, o Jubal sempre teve namoradas, mas só se apaixonou uma vez.
Peki, bir daha hiç âşık olmadı mı?
E nunca se apaixonou depois disso?
Âşık olduğunuz bayan nasıl birisiydi?
Como teria que ser a mulher para capturar o seu coração?
Âşık olduk.
Nós nos apaixonamos.
"Hiçbir zaman yeterince âşık olamadık. Ve hiçbir zaman aşktan vazgeçemedik."
"O amor nunca se cansa de nunca dar o suficiente."
Bana âşık olduğunu hep biliyordum.
Tu sempre me amaste. Eu sei.
- Ona delicesine âşık gibiydin.
- Estavas agarrada com ele.
- Umarım ona âşık olmazsın.
- Espero que não te apaixones por ela.
Burada olduğum bu kısa süre boyunca Roma'ya âşık oldum bile.
Sinto que me apaixonei completamente, por Roma neste pouco tempo em que cá tenho estado.
- Nedir? Monica'ya âşık oluşun...
Que estejas apaixonado pela Monica.
"W" de yan yana birlikte çalıştığımız ve ona tamamen âşık olduğum zamanlar o kadar eski değil.
Não foi assim há tanto tempo que ela e eu estávamos a trabalhar no W e apaixonei-me completamente por ela.
Bak, sanatçılar âşık oldukları zaman işleri sürekli kıvranır.
Olha, quando os artistas se apaixonam, o trabalho deles sofre invariavelmente.
Tanrı insanları âşık oldukları için cezalandırmaz.
Deus não castiga as pessoas por estarem apaixonadas.
Beatrice, Blair hala Chuck'a âşık.
Beatrice, a Blair ainda está apaixonada pelo Chuck.
Ve bütün dünyaya daha geçen hafta onun hâlâ bana âşık olduğunu duyduğunu söyleyeceğim.
E digo ao mundo que na semana passada ouvi-a dizer-lhe que ainda me ama.
O videoyu göndermek hem düğünü hem de Chuck ile Blair'in arasını mahvederdi. Ki herkes ona delicesine âşık olduğunu bildiği için bu tam da istediğin şey.
Enviar aquele vídeo arruinaria tanto o casamento como o Chuck aos olhos da Blair, que é exatamente o que querias, já que qualquer um consegue ver que estás apaixonado por ela.
Biz lise âşıklarıydık.
Namorávamos no liceu.
Sahte yaşlı birbirine âşık iki kişi bile mi?
Nem mesmo dois falsos velhos apaixonados?
Söyle bakalım, âşık mı oldun yoksa?
Diga-me, você se apaixonou?
Ona âşık mısın?
Está apaixonada por ele?
Âşık olmak istemiyorum. Bir sürü acıya neden oluyor.
Eu não quero me apaixonar, me traz muitas dores.
Bir müddet sonra ikisinden de usanacak ve kendine bir âşık bulacaksın.
Passado algum tempo, fartar-te-ás deles e terás um amante.
Kardeşinin sevgilisine âşık olan çılgın, düşüncesiz vampir.
O vampiro doido e impulsivo que é apaixonado pela namorada do irmão.
Normal bir hayatı olan ve vampirlere âşık olmayan kıza.
A miúda que tinha uma vida normal e não se apaixonava por vampiros.
Durun şimdi, yani ikiniz de aynı kıza mı âşıktınız?
Espera um minuto, então vocês dois amaram a mesma rapariga?
Şu an ihtiyacı olan şey sizlerden kurtulmak ve bir insana âşık olmak.
Estão a ver, o que ela precisa neste momento é livrar-se muito de vós, e apaixonar-se por um humano.
Eğer bu onu koruyacağın anlamına gelecekse Elena'ya istediğin gibi âşık olabilirsin.
Podes estar apaixonado pela Elena tanto quanto quiseres se isso significar que a vais proteger.