Çıkın traduction Portugais
47,315 traduction parallèle
- Lütfen çıkın.
- Por favor, saia.
Çıkın dışarı, çıkın.
Saia. Fora.
Simon, Simon, oradan hemen çıkın!
Simon, sai daí. Já!
Onlara baktığım zaman içeri girin, kızı alıp çıkın.
Quando eu tratar deles, entra, traz a rapariga e sai.
Merdivenleri çıkın hadi!
Pessoal, subam as escadas!
- Hemen yukarı çıkın!
- Vão lá para cima!
Sizi şikâyet etmeden hemen buradan çıkın.
Saiam daqui antes que eu faça queixa.
Çıkın buradan!
Bazem!
Dokuz, Francie'nin, 10, Doug'ın sıkıcı iş arkadaşları.
Nove, o cintilante trabalho da Francie. 10, o trabalho ainda mais cintilante do Doug.
İçinden sarı saçlarının çıktığı kırmızı bir beyzbol şapkası takıyordu.
Usa um gorro de basebol vermelho. Tem o cabelo loiro a sobressair.
Şimdi oraya çıkıp bizi gururlandırın!
Portanto, vão para lá, arrasem e deixem-nos orgulhosos.
Bunca insanın önünde birkaç denizkızı kıçı tekmelemeye mi korkuyorsun?
Temes que eu dê cabo desse teu coiro de "A Pequena Sereia" por toda esta corrida diante de todas estas pessoas?
O madalyalar için kıçımı yırttım. Yani, kutlama yaptığım için beni suçlayamazsın.
E esforcei-me ao máximo por aquelas duas medalhas, por isso, não me podem censurar por celebrar.
Hey, C.J., neden mayolarımız kıçımızın çok üstüne çıkıyor?
C.J., porque é que os nossos fatos ficam tão acima dos nossos rabos?
Dünyadan soyutlanmış olmanın nasıl hissettireceğini azıcık biliyorum.
Sei alguma coisa sobre como é sentires-te deslocado do mundo.
Biliyorsun, hayvan bakıcılarının çoğunu işten çıkarmak zorunda kaldık.
Sabe que tivemos de deixar ir embora a maior parte dos tratadores.
Karşınızda kılıcı taştan çıkartan adam.
Eis o homem que tirou a espada da pedra.
- Kılıcı alın!
- Mexe-te!
Kılıcı alın!
A espada!
O kılıçla göz kamaştırıcı şeyler yapmamı sağlamaya çalışacağınızı varsayarak peşin peşin söyleyeyim.
Eu percebo o que estão a fazer. Querem que eu faça algo arrojado com a espada.
- Dedikodulara kulak asarak mı yoksa kılıcının arkasında 100.000 askerden oluşan bir ordu olan bu adanın fatihinin sözüne göre mi kaderine karar veriyorsun?
Considera a sua fé mais bem servida por boatos? Ou pela palavra do conquistador desta ilha, com um exército de 100 mil homens às suas ordens?
Kılıcı kullanmanın yolunu bulmuşsun.
Parece que encontraste uma forma de usar a espada.
Sana göstereyim. Eğer kılıcı sahiplenmezsen dünyaya neler olacağını.
Deixa-me mostrar-te o que o teu tio irá fazer se não aceitares
Sonra ben geleceğim, kıçını kurtaracağım ve bana sonsuza dek minnettar kalacak. "
Então, eu chego, salvo-lhe a pele e será eternamente grato.
Yani, belki emlakçın olmamı istemiyorsundur artık ama yemeğe çıkmayı sen teklif ettin.
Talvez não me queira mais como corretora, mas convidou-me para sair.
İnceledik, simülasyonlar yaptık, haritasını çıkardık.
Examinámo-lo, fizemos simulações, projectámos o terreno.
Walter arkamızdan bütün kapıları kilitle, C katının kapağını açık bırak.
Walter, tranca todas as portas atrás de nós e mantém a escotilha do nível C aberta.
Kıçını tekmeyi basmak üzereyim.
Vou chutar o seu rabo.
Senin başın da çıkıyor.
A tua também.
O halde ben o kız olmalısın Kutuyu alır ve bu ofisten dışarı çıkıyor. Daha fazla dikkat çekmeden önce
Por isso preciso que sejas essa rapariga que leva a sua caixa e e sai deste escritório antes que chame ainda mais atenção para o facto de que eu não sei o que estou a fazer.
Pekala, sırt çantanızı açıp içinden tünelde hayatta kalma kitini çıkarın. "Işık" diye etiketlenmiş küçük cam şişeyi bulup sıkıca sallayın.
Vão às vossas mochilas, tirem o vosso kit de emergência da sobrevivência num túnel, procurem o frasco de vidro com a indicação "luz" e abanem-no com muita força.
Karanlık seni çepeçevre sarmış ve yaşamın tadını çıkarmaya hiç vaktin yok.
A tua vida é um mosaico de sombras sem tempo para a alegria.
Arabadan çık dediğimde - çıkacaksın.
Quando mando sair do veículo, isso significa sair do veículo.
Kaldır kıçını.
Mexe-te.
Bütün gün kıçımın üstünde oturup televizyon izleyecek değilim. O kesin.
Acredita que não vou passar o dia de cu alapado a ver televisão!
- Kıçınıza girsin.
- Vai levar no cu!
Bilmiyorum. Sadece fotoğrafları düşün. Yani, sıkıcı bir insansın çekeceği türden fotoğraflar olmayacak.
eu não sei... é só pensares nas fotos não serão o tipo de fotos de uma pessoa chata pensa
Diyelim bir mucize oldu ve alıcı vasıtası ile adamı yakaladık, balıkçının ailenin yerini söyleyeceği ile ilgili garantin var mı?
E, se por um milagre nós o encontrarmos, não sabemos se ele falará a tempo de salvar a sua família.
Kıçımın üzerinde oturup güneşin doğmasını bekleyemem.
O que está a esconder? Não posso ficar à espera.
Pekâlâ, bu olay artık iki kayıp insan vakasının dışına çıktı.
Pare de falar. Isto deixou de ser um caso de desaparecimento.
Beni dinle, bu soruşturmadan çıktın artık. İki masum insanın kanı ellerinde.
Você está a ser investigado!
- Dünyanın en sıkıcı günü.
- O dia mais aborrecido de sempre.
- Sakın çığlık atma.
- Não grites.
Şişko kıçını kaldır da ofisine dön.
Leve o seu rabo gordo de volta para o escritório.
Tabii, sen de diğer herkes gibi kendi sıkıcı hayatın için başkasını suçla.
Pois, pois, sê como o resto do mundo e culpa outra pessoa pelas tuas merdas aborrecidas.
Gıcık kadın.
Quer dizer, o nervo.
Sonra o Bitirim İkili kıçınızı derse getirin.
Mexam-me esses rabos de Hora de Ponta para as aulas.
Polisler sınıftan çıkıyor.
A Polícia saiu da sala.
Kıçını darmadağın edeceğim.
Dou-te cabo do canastro.
Hindistan topraklarının yaklaşık 430 kilometrelik kısmı, Avmargam'ın ve Gujarat'ın başlangıcına yani bizim olduğumuz yere kadardır.
De Umbergaon a Kutch o litoral mais longo da Índia que se estende por 1600 quilômetros faz parte do nosso Gujarat.
Julia'ya. Baş internet editörümüz olarak birçok hikayeyi... -... güzelleştiren kadın artık hayatın tadını çıkaracak.
À Julia... a mulher que deu vida a tantas histórias como nosso editora-chefe online,