Ülkesi traduction Portugais
694 traduction parallèle
Hayaller ülkesi.
País dos sonhos.
Yaşasın, yaşasın Freedonia, özgür ve cesurların ülkesi.
Salvé, Salvé, Freedonia, terra dos corajosos e independentes.
Yaşasın, yaşasın Freedonia, Özgür ve cesurların ülkesi.
Salvé, Salvé, Freedonia, terra dos corajosos e independentes.
Kim kendisini ülkesi için feda eder?
Quem é que se sacrifica pela pátria?
İçinde, iki Avrupa ülkesi arasındaki ölümcül bir anlaşmanın metni kodlanmış.
- Contém, em código, a cláusula vital do acordo secreto entre dois países.
Eski Güney denen bir süvariler ve pamuk tarlaları ülkesi vardı.
Houve uma terra de Cavalheiros e Campos de Algodão chamada o Velho Sul.
Topallayarak, bir zamanlar ihsan ve bolluğun ülkesi olan yıkılmış topraklarına döndüler...
Sinistros e vacilantes regressaram à desolação do que em tempos fora uma terra de encanto e abundância.
Manckinler seni Manckin ülkesi sınırına kadar götürür.
Os Munchkins acompanham-te atá à fronteira da Munchkinlândia.
Babam ülkesi için kendi bildiği şekilde savaştı.
Johnny, o meu pai lutou pelo seu país à sua maneira.
Adamın ülkesi savaşta ve adama bak.
O país do homem está em guerra e olha para ele.
Burası hiç kimsenin ülkesi değil. Bizim evimiz. Misafirperverliğinize karşı...
Seríamos uns convidados lamentáveis... se correspondêssemos a sua hospitalidade fazendo algo do vosso desagrado.
Burası çayırlıklar ülkesi. Her dakikanın hesabını yapıp iş çıkarmalıyız yakında tepeliklere varacağız ve her tür sorunla karşılaşabiliriz.
Estamos nas pradarias e temos que aproveitar cada segundo porque logo chegaremos às colinas e é provável que encontremos problemas.
Ah, bir adam ülkesi ya da midesi için hayatını verebilir hatta atı için bile.
Pelo seu país ou pelo seu estômago, um homem pode dar sua vida, e até pelo seu cavalo.
65 yaşımı aştım. Fakat buradaki, ülkesi hakkında aynı benim gibi hisseden dört Fransızın fırsat bulsa savaşacağına emin olsam kendimi size inanmaya ikna edebilsem, belki...
Já passei dos 65 anos, mas se tivesse a certeza de que verdadeiros franceses, ou pelo menos aqueles que sintam o que eu sinto pelo nosso país, que, se tivessem a oportunidade, lutariam pela França,
Romantizmin, ay ışığının, müziğin ve güzel kızların ülkesi.
Terra de romance, luar, música, lindas mulheres...
Romantizm ülkesi. Bahia mı?
Terra do romance...
Ülkemiz, her zaman olduğu gibi bugün de, bireysel özgürlükler kalesi ve sınırsız fırsatlar ülkesi olmaya devam etmeli.
O nosso país tem de se manter hoje onde sempre esteve, o local por excelência da iniciativa individual. A terra de infinitas oportunidades para todos.
Yendikleri ülkenin halkını yok etmek. Ne olursa olsun savaşı kazanarak Almanya'yı biyolojik açıdan, Avrupa'nın en güçlü ülkesi kılmak.
Foi Kindler que concebeu a teoria do... genocídio, massacrando os povos dos países... conquistados para que, não interessando quem ganhasse... a guerra, a Alemanha imergisse como a nação mais forte da...
Burası sığır ülkesi.
Este é um país de gado.
Babalarımız Montana'yı sığır ülkesi olarak tutmak için savaşta öldüler.
Nossos pais morreram numa guerra para fazer Montana a terra do gado.
"Neşeli, şen şakrak, sevinç ve refah ülkesi"
"Um país jovial, de alegria e bem estar social."
"Neşeli, şen şakrak, sevinç ve huzur ülkesi". " Pendlebury.
"Um país jovial, de alegria e bem estar social." Pendlebury.
İçki yasağı ülkesi.
L-ei Se-ca.
Ortada, modern dünyada yer alması istenen bir Siyam ülkesi var ama orada her şey hala kralın istediği gibi oluyor!
Uma terra em que se almeja que o Sião assuma seu lugar no mundo moderno mas onde tudo continua a ser como o rei deseja!
Büyüler ülkesi ha?
Região dos remédios, hem?
Kraliyet gücünün zirvesinden koparılmış, her türlü rütbe ve dünyevi zenginliği elinden alınmış, ülkesi ve umudu olmayan çaresiz bir adam.
Arrancado ao cume do poder real, despido de toda a autoridade e riqueza terrena, um homem abandonado, sem país e sem esperança.
Burası bir tarım ülkesi değil.
Esta terra não é de cultivo.
Jeanne d'Arc ve Napoleon'un ülkesi bir kez daha gerçek yüzünü gösteriyor.
... A França recuperará o seu antigo orgulho, de Joana d'Arc e Napoleão.
Fırsatlar ülkesi.
A terra das grandes oportunidades.
" Birleşmiş Milletler'in Filistin'in bağımsız bir Yahudi ülkesi ve bağımsız bir Arap ülkesi olarak bölünmesi konusunda yaptığı oylamanın sonucu şudur :
"O voto final da ONU sobre a questão da partição da Palestina... " num país judaico independente e um país árabe independente... " é o seguinte :
Dolayısıyla bir hakimin hem gamalı haç taşıması hem de ülkesi için en iyi olacağını düşündüğü işleri yapması mümkün olamaz mıydı? Hayır.
Então, não era possível que um juiz usasse a suástica... e ainda assim fizesse o que achava que era o melhor para o seu país?
Nazi hareketine katılmakla çok büyük bir hata etti. Bunu ülkesi için iyi olacağını sanıyordu.
Ele cometeu um grande erro unindo-se ao movimento Nazi... esperando que isso fosse bom para o seu país.
Jules'ün ülkesi savaşı kaybetmiş, Jim'in ülkesi ise kazanmıştı. Ama asıl zafer, her ikisinin de hayatta olmalarıydı.
O país de Jules perdeu a guerra e o de Jim ganhou-a.
Çöl ülkesi mi?
É um país deserto?
Hayır. Şişman ülkesi. Şişman insanlar.
Não, é uma região rica, com habitantes gordos.
Faysal'ın çadırına kadar Harif ülkesi.
Daqui até ao acampamento de Lorde Feisal, é território Harita!
Sadece sizi korumak için ülkesi için.
Não disse uma palavra. Tudo para o proteger a si e o país dele.
Sonunda kendisini özgür kıldı ve sonunda ülkesi için kahramanca ve tereddüt etmeksizin canını verdi.
Por último libertou-se, e no final, deu a sua vida heróica e de modo decidido, para salvar o seu país.
Anlıyor musunuz peder? Bizimki bir anlaşmalar ülkesi.
Como vê, padre, vivemos num pais de compromissos.
İngiltere'nin büyük mührü, kaybetme, bu mühür olmaksızın İngiltere ülkesi olmaz. Ve bizler de pılımızı pırtımızı toplayıp Normandiya'ya geri dönmek zorunda kalırız.
Não o perca, sem o selo não há mais Inglaterra... e então deveremos voltar para a Normandia.
Barbarlar diye adlandırılan insanlar, diğeri de Doğu'da, Pers ülkesi.
Uma aqui no Norte, que nos separa... dos chamados bárbaros. A outra, no Leste... a Pérsia.
Arabistan, Yahudi ülkesi, Kapadokya, - Suriye, Mısır...
Arábia, Judéia, Capadocia, Síria, Egipto.
Dünyanın büyük ülkesi sönüyor!
A luz do mundo se apagou!
Fransa... özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin ülkesi.
França, país da liberdade, igualdade... fraternidade...
Bir yabancı olarak, başka bir adamın ülkesi için böyle büyük bir fedakârlık yapmanıza gerek yok.
"Não existe razão pela qual," "um estrangeiro," "deva arriscar-se a tal sacrifício" "pelo país de um outro homem".
Bir adam ülkesi için ne kadar fedakarlık edebilir?
Quanto um homem tem que fazer por seu país?
En önemli görevi düşman planlarını ele geçirip kendi ülkesi gibi dostumuz olan devletlerin içine sızmaktı.
A importante missão dela relaciona-se com os planos do inimigo para infiltrar no seu país, o qual é amigável com o nosso governo.
Burası onların ülkesi.
Esta é a terra deles.
Görünüyor Dünya Gözlerimiz önünde serilmiş bir düşler ülkesi misali Yoktur bünyesinde Ne eğlence, ne aşk, ne aydınlık
O mundo que parece estender-se diante de nós... como um paraíso sonhado, não tem na realidade, nem alegria nem amor... nem esplendor, nem certeza, nem paz... nem alívio para o sofrimento.
Goril ülkesi.
Território dos gorilas.
Severius, Yahudi ülkesi 2. konsülü.
Severus, Procônsul da Judeia!