Üzere traduction Portugais
21,181 traduction parallèle
Sarışın öğrenmek üzere.
A loira vai ter de aprender.
Yani kabul, bazılarının kafa gitmek üzere ama çok sadıklar.
É claro, algumas são instáveis, mas muito dedicadas.
- Sen de başta onunki olmak üzere bayâ baba öldürdün hani.
Tu mataste alguns pais. Começando pelo dela.
Atılmak üzere olduğunuz savaş ne olursa olsun birbirinize olan nefretiniz yüzünden ayrılmayacaksınız.
Seja qual for a vossa batalha não será o ódio que vos vai dividir.
Bak Cole, sözde arkadaşlarının başları belaya girmek üzere.
Cole, estes seus supostos amigos estão a meter-se em problemas.
Dedikleriniz doğruysa görmek üzere olduğunuz şey karşısında lütfen yumuşamayın.
O que estão prestes a ver... Se o que dizem é verdade não fraquejem por pena.
Aklını peynir ekmekle yemediyse dönmemek üzere gitmiş olmalı.
Se tem juízo, desapareceu de vez.
Bütün Titan ayrışmak üzere.
Este sítio inteiro vai fragmentar-se!
Söylemek üzere olduğun şeyi duymadığımı sanma.
Não acho que eu não ouvi o que você disse quase.
O saçmalıklar kimsenin umurunda olmaz... dinlemesinin tek sebebi Happy ve Cabe'in yakıt odasında fırlatmayı engellemek üzere bulunmasıydı.
Ninguém liga para aquilo. Ele só ouviu porque sabia que a Happy e o Cabe iam impedir o lançamento.
Ve bu şey kalkış yapmak üzere.
E o foguete está a descolar.
Küba'daki yabancı basın nerede çalışıyor? Resmi bir ofisleri yok, ama genelde akşamları Hotel Nacional'in barında toplanıp haber arıyorlar. Natalie onlara bir tane sunmak üzere.
Por favor... o Simon e o pai dele foram proscritos.
Henüz bir şey görmedik, ama kazı işi bitmek üzere.
Ainda não vi nenhum, mas estão quase a terminar de escavar.
Sevgilisi ve doğmak üzere olan bir çocuğu varmış.
Sabias que ele era treinador de basquetebol no Centro Comunitário?
Bombalar sivilleri öldürmek ve orman yangını çıkarmak için kalabalık bölgelere atılmak üzere tasarlanmış.
Estas bombas foram concebidas para cair sobre áreas povoadas, matar civis e iniciar incêndios nas florestas.
1940'da şeker tarlalarında çalışmak üzere geçici vizeyle gelmiş.
Chegou aqui com um visto temporário, para trabalhar nas plantações de açúcar, no Verão de 1940.
Tanrım, ağrı kesicin bitmek üzere.
Céus, o teu medicamente para as dores está a acabar.
Birçok Iranli'nin bilgisayarlarina sizilmak üzere tasarlanmis 85 milyon dolar yatirimlik bir operasyon.
Foi financiada com 85 milhões e projectada para inserir "exploits" numa vasta gama de computadores Iranianos.
Fizik tedavi odasinda, vardiyasi bitmek üzere.
Na sala da fisioterapia, a terminar o turno.
Steve ne zamandır şu basamakları yazmak üzere uzaklarda?
Há quanto tempo está o Steve a escrever os degraus?
Anlaşılacağı üzere...
Res ipsa.
Çünkü bildiğiniz üzere savunma bir tarih belirlenmeden red talebini vermeyi başardı.
Porque, sabe, a defesa é obrigada a fornecer a informação antes de remarcar qualquer moção de anulação.
Fotoğraflarda gördüğünüz üzere satıcı olamayacak kadar az mahsulü var.
Como se vê nestas fotos, a cultura dela era pequena de mais para ela vender.
Huzurevindeki ölmek üzere olan birinin yanına kıvrılan kediler gibisin.
És como um gato em casa de idosos, que se deita junto a alguém prestes a morrer.
O dondurmayı kimin yaptığını bilmiyorum. Ama babacık, anneciğin sahtekârlığını çok feci dondurmak üzere.
Não sei quem fez aquele gelado, mas o papá estava prestes a preparar uma tigela de "a mãe é uma fraude".
İşim bitmek üzere.
Estou terminando aqui.
Hayır Sayın Yargıç ama yasada 3-7-2 kısmında izin verildiği üzere eğer atanırsam, davayı takip etmesi için zaten en başta davayı açmış olan Bay McBride'ı görevlendireceğim.
Não, Meritíssimo, mas o código, secção 3-7-2 é bastante claro que se designada, irei contratar o Sr. McBride para prosseguir com o caso o qual ele já começou.
Bu da Ryan Larsen'in intihar ettiğini öne sürenlerin dayandıkları anekdotları, fiziksel ve tanığa dayalı kanıtlarını gösteriyor ki sizin de görebileceğiniz üzere kağıt tamamen boş.
Agora, este aqui contém todas as anedóticas provas físicas e testemunhais apresentadas ou alegadas por alguém que defenda a noção de que o Ryan Larsen se suicidou. E como pode ver, está em branco.
Bay McBride incelemek üzere pek çok delil talep etti ve bu sürecin hızlanması talebinde bulundu.
O Sr. McBride apresentou o número de descobertas solicitado e avançou para um célere agendamento da constatação.
Bildiğimiz üzere Pam hırsızdı ve şiddete meyilliydi.
Sabemos que a Pam roubava e sabemos que podia ser violenta.
Polislerin Nick'i almak üzere olduklarını söylediğimde gizliden gizliye mesaj yazmaya başladı.
Depois de ter dito que a polícia ia buscar o Nick, começou a mandar mensagens às escondidas.
Çünkü biz arkadaşız ve işler epey karışmak üzere.
Porque somos amigos, e as coisas estão prestes a ficar complicadas.
Çok sıkı bir beslenme düzeni var,... ve tahmin edeceğin üzere hapis bu duruma pek uygun değil.
Tem um regime dietético rígido. E a prisão não tem sido fácil para ele, como já deves ter reparado.
A. Mehdi @ ahmetvemehdi Yarın akşama doğru final bölümünde görüşmek üzere!
Tradução : RMdS Sincronia : Hashsubs * RMdS
- Yakıtımız bitmek üzere, iniş yapmamız gerek!
Estamos sem combustível. Temos que aterrar!
Emily, eminim bildiğin üzere tuhaf biri olarak görülüyorum.
Emily, tenho a certeza que sabes, que sou considerado um tipo estranho.
Geriye çektiğimizde, kaynaklarıyla ya da bağlantılı oldukları içerikle bağlanmak üzere sayfaların peş peşe geldiğini görebiliyoruz.
Então, ao recuarmos, podemos ver páginas sucessivas a aparecerem para se ligarem com as suas fontes ou com os seus conteúdos ligados.
Yolda geçerken size bakan kadının size aşık olmak üzere olup olmadığını belirleyebilir misiniz?
Conseguirá detetar que uma mulher que passa e olha para si está prestes a apaixonar-se por si?
Bir veya diğer boktan bir son birkaç gün içinde gelmek üzere En azından bıçağı ele geçirmeye çalışmazsak.
Daqui a uns dias vamos ter um ou outro final merdoso, se não tentarmos, pelo menos, ir buscar a faca.
Değişmek üzere... herşey..
Tudo. Finalmente.
Güneşler pozisyona girmek üzere
Os sóis estão quase posicionados.
Kafayı yemek üzere.
Isso está a enlouquece-la.
Benimki de dahil olmak üzere bir sürü hayatı tehdit eden bu şahsiyetle tanışmak üzereyim
Estou prestes a conhecer um homem que tem sido uma figura tão ameaçadora para com tantas vidas, incluindo a minha,
Annem desen kafayı yemek üzere.
A minha mãe age como uma pessoa completamente louca.
Bu şekilde devam edelim her şey bitmek üzere.
Vamos simplesmente deixar andar e acabar de vez com esta merda.
Şarjım bitmek üzere.
Estou quase sem bateria.
- Radarlar havadaki ufak nesneleri süzmek üzere tasarlanmışlardır, kuş gibi.
Foi projectado para deixar passar pequenos distúrbios, como pássaros.
İşin bitmek üzere.
Já está a acabar.
Irak ve Suriye'giderek, 200'den fazla Amerikalı da dahil olmak üzere bağlılık yemini ettiler.
De acordo com a CIA, cerca de 3 mil Ocidentais viajaram para o Iraque e para a Síria e declararam-lhes lealdade, incluindo mais de 200 Americanos.
Molam bitmek üzere. Bas git.
O meu intervalo está quase a acabar.
Yok. İşim bitmek üzere.
Estou quase a terminar.