Üzülüyorum traduction Portugais
1,301 traduction parallèle
Rekorumu kırdığımda burada olamayacağın için üzülüyorum Frank'in tatlı minik kızını hallediyor olacağım.
Pena que não estará aqui para ver eu quebrar o meu record quando eu matar a linda filhinha do Frank.
Dr. Sterling'in ilgisini çekecek bir şey olmadığım için de üzülüyorum.
Até receio que a Dra Sterling não me ache suficientemente interessante.
Düşündükçe üzülüyorum.
Cada vez que penso nisso, parte-se-meo coração.
Beni bırakıp gidiyorsun diye çok üzülüyorum.
Estou tão triste por te ires.
Bunu kaçıracağım için biraz üzülüyorum.
Vou ter pena de não ver isso.
Bu kokuları her alışımda, beni sebepsiz yere bırakmadan önce ne kadar mutlu olduğumuz aklıma geliyor ve çok üzülüyorum.
Cada vez que sinto esses odores, lembro-me de como éramos felizes antes de ele me ter deixado por nenhum motivo, e fico muito triste.
Onun için üzülüyorum. Evlat edinilmiş ve başka şeyler
Tenho pena, como é adoptada e tudo isso.
Senin için üzülüyorum. Kazan odasında yaşıyorsun Joe.
Preocupo-me contigo porque vives na casa das caldeiras.
Bak Rick, senin için üzülüyorum çünkü ben bunu atlattım fakat şimdi değişim zamanı.
Olha, Rick, Eu sinto por ti, porque eu já passei por isso... mas a vida continua.
- Onun için üzülüyorum.
- Fico triste por ele.
Kasabadaki o zavallı piçler için üzülüyorum.
Tenho pena dos pobres safados da vila.
Senin için üzülüyorum.
- Sinto pena de ti.
Sadece senin için üzülüyorum.
Só sinto pena de ti.
Onun için üzülüyorum.
Tenhu pena dela.
Ben Summerlee için üzülüyorum.
Tenho pena do Summerlee.
Çok üzülüyorum.
Tenho muita pena.
Pilot için çok üzülüyorum,
Pobre Pilot. Eu gostava dele.
- Yeni Rory için de çok üzülüyorum.
- Tenho tido pena da nova Roy.
Aslına bakarsan ben ona biraz üzülüyorum.
Sinto-me mal por ela.
Senin için çok üzülüyorum.
Tenho pena de ti.
Evet, Dawn ve Lee için üzülüyorum,
Sinto pena da Dawn e do Lee...
Sana üzülüyorum. Aynı çatı altında yaşıyorsunuz.
Não, tenho pena de ti, que vives debaixo do mesmo tecto.
Bazıları çok gerçek sorunlar. Çok da ciddi. Ve üzülüyorum.
Alguns deles são muito reais e graves, pelo que lamento.
Grace'e üzülüyorum.
Estou preocupado com a Grace.
Şey, senin için üzülüyorum.
Bem, sinto pena de você.
Beş yıl sonra onun ne olduğunu umursayacak kimse kalmayacak ve ben onun yoluna çıkacak herkes için üzülüyorum.
Daqui a 5 anos, ninguém vai lembrar que ele foi rei da formatura... ou campeão de salto de vara. Coitado de quem o atrapalhar.
Biri için üzülüyorum.
Tenho pena de alguém.
Biri mutsuz görünüyorsa, hiç arkadaşı yoksa ve onunla alay ediliyorsa, onun için üzülüyorum.
Quando alguém parece triste, e não tem amigos e as pessoas gozam com essa pessoa, tenho pena dela.
- Ona çok üzülüyorum.
- Tenho muita pena dele.
Onun için üzülüyorum.
Tenho pena dele.
- Bir bölümü benim suçum çünkü, senin etrafta bıraktığın aşk karelerini göremiyorum. - Şimdi üzülüyorum çünkü, aşkını hissetmiyorum. - Belki sen de üzülüyorsun çünkü sen etrafa bırakıyorsun
E parte é por minha culpa, pois nunca reparo nos quadrados de amor que deixas pela casa, e zango-me porque não sinto o teu amor, e talvez tu te zangues porque o deixas pela casa e eu não o vejo.
Marcus üzüldüğü için ben de üzülüyorum.
Preocupo-me porque ele se preocupa contigo.
Bazen biraz üzülüyorum.
Às vezes, fico um pouco irritada.
Onun için üzülüyorum.
Sinto pena dele.
Hayır, gitmene üzülüyorum.
Estou triste por te ires embora.
Ben de üzülüyorum.
Eu também estou triste.
Bak, senin için gerçekten üzülüyorum, ama burada diyor ki...
Olha, eu tenho muita pena por ti, mas ela escreveu...
Senin için ne kadar üzülüyorum biliyorsun.
Você sabe o quanto sinto por você.
Görüyorum ki - - arkadaşlarım - - yükseliyorlar, ve ben üzülüyorum - -
Eu vejo... Os meus amigos estão... estão a subir na vida, e eu estou preocupado.
Senin için üzülüyorum!
Fazes-me pena, Danny.
Bugünün bu kadar hırpalayıcı olmasına üzülüyorum.
É que me sinto mal por este dia ter sido perdido pra você.
Onunla ne kadar gurur duyduğumu söyleyemediğim için üzülüyorum.
A única coisa que de me arrependo é não lhe poder dizer o quanto orgulhosa estou.
Ailem bizi ve ne olduğumu görmediği için üzülüyorum.
Entristece-me os meus pais não nos poderem ver a nós ou no que me tornei.
Asıl, yayalar için üzülüyorum.
Tenho pena é dos peões.
- Etrafıma baktığımda, burada aramızda olamayanlar için üzülüyorum.
Quando olho à minha volta, penso naqueles que não puderam cá estar.
Bir dakika içinde gitmem, Sookie'nin arkasından yürümem ve onun için mutlu olmam gerekiyor ama şu anda burada dikilip üzülüyorum.
Tenho de subir ao altar em breve e estar feliz pela Sookie... e, neste momento, quase nem consigo estar em pé.
- Biliyorum. Christopher yüzünden hâlâ üzülüyorum.
Ando irritada com isto do Christopher...
- Senin için üzülüyorum.
- Tenho pena de ti.
Onunla hayatını birleştirecek kadına üzülüyorum.
Depois de ti, claro.
- Ama üzülüyorum.
Sim, preocupo-me.
Onun için üzülüyorum.
E sinto tanta pena dele...