Üçkağıtçı traduction Portugais
416 traduction parallèle
Bu onu Cadılar Bayramı şekerleri gibi hayatlarında bir gün bile çalışmamış olan üçkağıtçılara dağıtmak anlamına gelir.
Isso quer dizer dar dinheiro como quem dá doces no Dia das Bruxas, a vagabundos que nunca fizeram nada na vida.
O üçkağıtçıyla iş mi yapıyorsun?
Levando recados para esse vigarista.
Charlie üçkağıtçı Donelli için çalışmayı bıraktı!
Charlie parou de trabalhar para o vigarista do Donelli!
Zannederim ki şu Yanki üçkağıtçıları bile Missisipi etrafında dönecek kadar akıllı değiller.
Nem os nortenhos são capazes de mudar o curso do Mississippi.
O üçkağıtçının iki kira borcu var.
Aquele vigarista devia-me dois meses de renda.
Sen ve üçkağıtçı atın.
Vocês e o vosso cavalo cheio de truques.
Şu ana kadar ufak çaplı bir üçkağıtçıydım.
Era um ladrão de baixa qualidade até este momento.
Artık büyük çaplı üçkağıtçı oldum.
Agora sou um grande criminoso.
Ve üçkağıtçı bir avukat için ilginç oluyor.
E tu és um advogado muito matreiro.
Sen de kendine karşı üçkağıtçısın, değil mi?
Tu também és muito matreira, não achas?
Bay Meacham, siz terbiyesiz, yalancı, iki yüzlü ve pis kokular yayan bir üçkağıtçısınız.
Vou ecrever para Washington. E farei com que seja castigado. Sr. Meacham, você é um you're um patife, um mentiroso, um hipócrita.
O 14 yaşındayken, bana üçkağıtçılık numaraları öğretirdi.
Quando ele tinha 14 anos, ensinou-me o truque das três cartas.
- Bence adam üçkağıtçının biri.
Acho que é um vigarista.
Tam bir üçkağıtçıydı, her zaman hile yapar, aşırırdı.
Era um grande especulador, sempre a roubar, sempre a aproveitar-se.
Benim yüce mutluluğumun ne olduğunu anladığın zaman, senin için de küçük bir üçkağıtçılık payı hep olacaktır.
Quando tens uma ideia para minha felicidade, ha sempre um pequeno angulo para ti.
- Minik Judy'de bile üçkağıtçı bir yan var.
- Ate a pequena Judy tem uma na manga.
Herkeste bir üçkağıtçı yan vardır.
Todos tem um esquema.
Ben ve kız kardeşim üçkağıtçılık yapmayız.
Eu e a minha irma nao temos esquemas.
Demek istediğim, benim kadar gösteri dünyasının içindeyseniz,... üçkağıtçı insanlara alışıyorsunuz.
So disse que, quando estamos no mundo do espectaculo ha tanto tempo, habituamo-nos a que as pessoas tenham esquemas, so isso.
Bunun bir tür üçkağıtçılık olduğunu düşünecek.
De certeza que nao julgara que se trata de um esquema?
Hadi, söyle bana. Bir üçkağıtçı, diğerine.
Diz-me, entre nós não deve haver segredos.
Burada üçkağıtçılara yer yok bayım.
Não gostamos de batoteiros por estas bandas, "senhor".
O bir üçkağıtçı.
O homem é um pulha.
O üçkağıtçıyı kaçırdılar.
Deixaram fugir o receptador.
Eh, rahipler her zaman üçkağıtçılıklarıyla tanınmıştır.
Bem, o clero sempre tem se destacado por sua astúcia.
Öyle üçkağıtçısın ki seni İstihbarat'a vermek zorunda kaldılar.
Tão desonesto, deveriam colocá-lo na Inteligência.
Hayır, küçük üçkağıtçı.
Não, pequeno vigarista.
Sen çok üçkağıtçı birisin.
És óptima em arranjinhos.
Lanet olası üçkağıtçılar! Destede hile yaptınız!
Está fazendo batota!
Alayı göbekleri ekmek yemekten davul gibi olmuş üçkağıtçılar.
As barrigas de todos os trabalhadores são iguais.
Frank, sadece üçkağıtçı polislerle bitmeyecek.
Frank, não vão cair só uns policiazecos. Isto é só o princípio.
Evet, bu hokus pokus'tan sonra, onun hakkında duyduğumuz tek şey... aktrist olmasıyla ilgili değil... ünlü bir üçkağıtçılıkta başrolü oynamasıydı.
Sim, depois deste truque, o que ouvimos depois sobre ela não como uma actriz. Mas como personagem principal num escândalo notório.
Onun hakkında üçkağıtçılıkta usta olduğunu söylüyorlardı.
Disseram isso do mágico do violino.
İyi bir adamsın, ama bir kilometre öteden üçkağıtçı kokusu geliyor senden.
Você é um bom homem, mas eu posso sentir que você é um trapaceiro em 1 km.
Burada herkes üçkağıtçı.
São todos uns vigaristas.
Sahtekar, üçkağıtçı, yalancı
Falso, fingido, mentiroso
Ben okulun kabadayısıyım, sınıfın üçkağıtçısı tanıyabileceğin en iğrenç oyun arkadaşı.
O malandro da sala de aulas O amigo mais asqueroso Que tu já conheceste.
Ben okulun kabadayısıyım, sınıfın üçkağıtçısı tanıyabileceğin en iğrenç oyun arkadaşı.
, Eu sou o rufia da escola! O malandro da sala de aulas, O amigo mais asqueroso Que tu já conheceste.
Dünya yalancılarla dolu, üçkağıtçılarla!
Há tantos mentirosos no mundo, tantos enganos.
Minneapolis'ten berberler, işleri kötü giden çiftçiler, İskandinav melezler, hayvan avcıları ve oduncular, üçkağıtçı çıraklar, salcılar, zehir tüccarları...
Estive nos campos de ouro da Califórnia, antes dos 18. Estive na corrida do ouro... e fui para o comitê de pastos, na América do Sul. Os Lopez do Missouri são uma banda mista.
Bence Florida'da çok üçkağıtçı var.
Acho que há muitos aldrabões na Florida.
Harika bir üçkağıtçı değil mi?
Não é maravilhosamente mau?
Çok yaşayın emi sizi üçkağıtçı düzenbazlar.
Vão pro ¡ nferno. Seus pat ¡ fes enganadores.
Tam bir üçkağıtçı.
É um idiota.
- Bu işteki en eski üçkağıtçı.
Deixou-se enganar pelo Paddock.
Sen benim için sadece hafta sonu iznine çıkmış bir üçkağıtçısın o kadar.
Não passas de um patife com licença de fim-de-semana.
Hayatım senin büyük bir sihire ihtiyacın var ama korkarım ki ikinci sınıf bir üçkağıtçının sağlayacağı yardımla yetineceksin.
Minha querida, mereces os serviços de um grande feiticeiro mas receio que tenhas de contentar-te com a ajuda de um ladrãozeco de segunda.
üçkağıtçı, aşağılık, engerek yılanı, alçak!
Canalha, sem vergonha víbora, vilão!
Koca üçkağıtçı!
Grande vigarista.
Bronx'taki birkaç üçkağıtçı polis, hepsi bu.
São só uns policiazecos do Bronx!
- Seni üçkağıtçı!
Como, patife?