Bırakmak mı traduction Russe
940 traduction parallèle
- Özgür bırakmak mı?
- Освободить меня?
Değirmeni bırakmak mı?
Отказаться от лесопилки?
Hanımefendiyi bırakmak mı?
И оставила мадам?
Bırakmak mı efendim?
Уехать?
Karısını, çocuklarını, herşeyini kaçtığı yerde bırakmak mı akıllılık?
Бросить дом, именье, Жену, детей и самому... бежать?
Bizi serbest bırakmak mı?
Освободят нас?
Belki de eğer onu yalnız bırakırsak... - Yalnız bırakmak mı?
- Может, его нужно просто оставить в покое?
Nedir o? Bir gecede bıyık bırakmak mı?
Физическое превосходство это отращивание усов по ночам?
Karısını ve çocuklarını, kendisinin kaçtığı bir yerde bırakmak mı?
Благоразумие? Бросить дом, детей, жену и всех в такомопасномместе, откуда самон вынужден бежать?
- Kendi haline bırakmak mı?
- тоус ажгмоуле ломоус ;
Topraklarımızı su altında bırakmak mı istiyorsun?
Хрен с ним!
Bırakmak mı?
Бросить?
Bırakmak mı?
Когда?
Burada bırakmak mı?
Отбыли отсюда?
İtalya'yı trajik kaderiyle bırakmak mı istersiniz?
Хотите ли вы оставить Италию на произвол судьбы?
Bırakmak mı?
Оставить меня?
Bırakmak mı istiyorsun?
Хочешь закончить?
Buna rağmen beni yalnız mı bırakmak istiyorsun?
И в такой ситуации станешь меня игнорировать?
Madge, o uzaklara gittiği zaman onu yalnız bırakmak zorunda mısın?
Мадж, по-твоему, тебе стоит отпускать его одного?
Bakın, benim tek yapmaya çalıştığım bugün sizin sayenizde golf sahasında bırakmak zorunda kaldığım adamı bulmak.
Послушайте, все чего я хочу... это найти господина, которого, благодаря Вам... я бросил сегодня на поле для гольфа. Вот и все.
Biri gelir de seni bırakmak zorunda kalırsam ve bir daha birbirimizi görme şansımız olmasa ne yapardın?
Что ты будешь делать, если получится, что мне придется уехать... и возможно мы не сможем увидеться больше друг с другом?
Eşyalarımı bırakmak istiyorum.
Я должен взять картины.
Galiba seni burada bırakmak zorunda kalacağım.
Возможно, нам придётся тебя здесь оставить.
Fakat karımı bu işin dışında bırakmak istiyorum.
Но я хочу, чтобы её сюда не вмешивали.
Sadece sana bir merhaba demek ve izin verirsen eşyalarımı bırakmak için geldim... Kendime bir yer buluncaya kadar.
Я пришла повидаться и попросить разрешения оставить свои вещи у вас... пока я устроюсь.
Bizi orada bırakmak için nedenleri vardı, iyi nedenler... Ama yapmadı, çünkü ona ihtiyacımız olduğunu biliyordu.
У него была причина оставить нас, серьезная причина, но он не сделал этого, потому что мы нуждались в нем.
Affedersiniz ama sizi kısa süreliğine yalnız bırakmak zorundayım.
Простите, должна оставить вас на пару минут одних.
Sonuna kadar onun yanında kalmak isterdim. Ama kararı adamlarıma bırakmak zorundayım.
Я хотел остаться с ней до самого конца, но я должен уйти вместе с моими людьми.
Saltanatı, krallığı bırakmak- - değersiz biri uğruna mı?
Отдать трон? .. Королевство?
Valencia'dan ayrılıp tüm İspanya'yı korunmasız bırakmak pahasına mı?
Он покинул Валенсию, оставил Испанию без защиты? Ради тебя, Химена.
Korkarım sizi yalnız bırakmak zorunda kalacağım.
Так что, боюсь, придется оставить вас в одиночестве.
Bırakmak mı?
Оставить?
Morok'ların ışın silahı olduğunu biliyorum ve bizim silahsız olduğumuzu da ama bizim tek şansımız saldırmak bunu bırakmak daha büyük bir risk.
Я знаю, что у мороканцев есть лучевое оружие, а мы безоружны, но наш единственный шанс - нанести удар! Ну, чем дольше мы откладываем это, тем сильнее риск.
Tek bildiğim bu hayata katlanamayacağım ve yeni bir şeyler bulmak zorunda olduğumdu. Onları yarım bir şekilde geride bırakmak bile benden daha zeki diğerlerini beklemek bile bu işi sonuna kadar götüremeyen ben bile...
Но я не мог больше выносить мир, в котором жил, и я должен был отправиться в путь любой ценой, даже если я должен был сделать это только наполовину, в надежде, что другие... более проницательные, чем я, дойдут до конца..
Bu gece Hyogo'ya gitmek ve onu yalnız bırakmak zorundayım.
Сегодня он в опасности. Мне нужно в Кобэ, и он останется совсем один.
Eğer benim hava alanlarımı kendi başına bırakmak anlamına geliyorsa şikâyetçi olmayacağım.
Если при этом он оставит в покое мои аэродромы... я не стану жаловаться.
Seni eve bırakmak zorunda kalmayayım.
Прекрати пить. Я не хочу везти тебя домой.
Hayatımın en güzel yıllarını mahvettin, şimdi de beni dul bir kadın mı bırakmak istiyorsun?
ћало тебе, ока € нный, что ты молодость мою погубил, а сейчас вдовой сделать хочешь?
Tam Şabat'ın arifesinde onu topal bırakmak zorunda mıydın?
Неужели ему надо было охрометь именно перед Субботним ужином?
- Not bırakmak zorunda kaldım.
Надо было им записку оставить.
Seni bırakmak istedim ama yapamadım.
Я хотела уйти от тебя, но не смогла.
Seni bırakmak istedim ama yapamadım.
Я хотела уйти от тебя и не смогла.
30.000'e bırakmak zorunda kaldım.
Пришлось отдать за тридцать.
Tanımakta güçlük çektim. Sevgili şehrimi, sonsuza dek geride bırakmak zorundaydım.
Я с трудом узнавал свой любимый город, который я был вынужден покинуть навсегда.
Yaptığın şeyden sonra işimi bırakmak zorunda kaldım.
Из-за тебя мне пришлось уволится из текстильной компании.
Emily'i bırakmak üzere olduğunu mu? Zelda Fitzgerald Olgunluk Ödülü kazanan..... o kadınla kaçacağını mı?
Что ты собираешься оставить Эмили и сбежать с... призером премии эмоциональной зрелости имени Зельды Фицджеральд?
Haksızlığa uğradığınızı mı düşünüyorsunuz? Burada asker bırakmak zorunda kalmak istemem. – Hayır.
Лорд Вейдер, а как насчет Леи и вуки?
Onu bırakmak zorundayım!
Я должен его отпустить!
12 yaşımdayken okulu bırakmak zorunda kaldım.
Мне пришлось бросить школу, когда мне было 12.
- Bırakmak mı?
Освободите меня?
Çok fazla Valium alıyordum, bırakmak zorundaydım.
- Я принимал слишком много валиума, мне пришлось прекратить