Hasıl traduction Russe
83 traduction parallèle
Bir erkeğe 10 kadın oranıyla mevcut gayri resmi milli hasılaya 20 yıl içerisinde ulaşılabilinir.
Но с надлежащими методами размножения и соотношением, скажем десять женщин каждому мужчине они могли бы работать и вернуться к существующему валовому национальному продукту в течение 20 лет.
Şu gişe hasılatını alıp... sabah açılır açılmaz Vergi Dairesine yetiştirmenin bir yolunu bulmalıyız.
Потом нам надо придумать, как собрать выручку от концерта... и отвезти ее в налоговую, прямо с утра, к открытию.
Elde ettikleri bu başarıdan cesaret alan... Kızıl Sigorta'nın umutsuz ve ve nispeten vahşi çalışanları güneş batıda yavaşça batıncaya bu cesur piyasa maceralarının göz alıcı hasılası ortaya çıkıncaya kadar muharebeye devam ettiler.
И вот, воодушевленные своим первоначальным успехом отчаянные и в меру жестокие головорезы из Вечного Страхования выигрывали сражение за сражением до тех пор, пока в лучах солнца, медленно клонящегося к закату не стала очевидной невероятная прибыль от их доблестного делового начинания.
Ama bu maksadın hasıl olmasına gereken ruhun tutkulu kararlılığı ve eksilmez alicenaplığını nazarıitibara alınca Tanrı'ya şayan bir işi tamamına erdirebilen bu ihtiyar, tahsilsiz köylüye hayranlık duyuyorum.
Но когда я представляю неизменную величественность духа и силу благотворительности, которые были необходимы для достижения такого результата, меня охватывает безмерное уважение к тому старому необразованному крестьянину, который смог завершить работу, достойную Бога.
- Hayır, diyorum ki, senin istemeyeceğin.. .. bir durum hasıl olursa, tutabilirim.
– Нет я говорю если ситуация станет такой что ты не захочешь, я могу взять ее.
Christopher, "Belalı Aşk" filminin ilk hafta sonu dış hasılatından sonra mafyayla alakalı projelere şu an "bekle ve gör" tutumuyla yaklaşılıyor. O yüzden pas geçmek zorundayız.
- Кристофер, "Голубоглазый Микки" за рубежом стартовал не очень, и на тему мафии решили пока ничего не снимать.
Ona söyleyeceklerin, mekan... kazanmayı amaçladığın hasılat... Al'in payı ve yaşlılık ekstrası.
Укажешь место, чёткую сумму с делюги и процент с добычи, плюс премиальные за перевыполнение плана.
Doğu ise, esas paranın olduğu yer, en çok vergi hasılatını getiren, tahıl taşımacılığı oluyor.
А все деньги на востоке, поставки зерна, львиная доля собираемых налогов.
Bugünkü hasılat nasıl, Marco?
Как сегодня чаевые, Марко?
Başkan sizi şahsen kutlamak üzere burada olamadığı için özür diledi ama acil bir durum hasıl oldu.
Президент приносит свои извинения за то, что не смог быть здесь для того чтобы приветсвовать Вас лично, кое-какие неотложные обстоятельства имели место быть.
Bu müşterinin, acı çekmek epey hoşuna gidiyor gibi. Ya da acıdan kaynaklanan büyük bir zevk mi hasıl oluyor demeliydim?
Клиент, похоже, наслаждается болью... или, если быть точнее... получает удовольствие от ее причинения.
Karısı da aklından çıktığına göre Spartacus'ten dünyada eşi benzeri görülmemiş bir gladyatör hasıl edeceğim.
Кoгда Спаpтак забудет o жене, я сделаю из негo гладиатopа, какoгo еще не видел миp.
"Sokağın ortasında hayat ağacı vardı." "12 çeşit meyve hasıl eden ve her ay meyvesini veren."
"— реди улицы его, и по ту, и по другую сторону реки, древо жизни, двенадцать раз принос € щее плоды, дающее на каждый мес € ц плод свой".
Şifalı suyu dağıtan kızlardan biri, çok çok güzel, genç ve eskil, bir çocuk, şimdiden bir kadın... kendine has, ışıltılı.
Она одна из медсестер, что раздают пациентам лечебную воду. Она прекрасна. Молодая и древняя.
Kızıl saçları ve bedeninin kendine has kokusu bazı müşterileri sıkıyordu belki ama beni çılgına çeviriyordu.
У нее были рыжие волосы и отчетливый аромат, который, без сомнений, волновал некоторых клиентов, но меня просто сводил с ума.
Nasıl? Kendine has bir tadı var.
- У нее... отличный аромат.
Sınırlı sosyal ilişkilerine rağmen, gruplar halindeyken yemek bol ise paylaşırlar. Ayı hiç yırtıcılık içgüdüsü olmayan ideal bir hasımdır.
В группах они делятся друг с другом излишками пищи, и это несмотря на ограниченное социальное взаимодействие.
İki savaşa katıldım ve şunu biliyorum ki savaş şehirlere ve köylere bir bir yayılıp her yere ölüm ve yıkım saçtıktan sonra biter.
Я участвовал в двух войнах, и знаю что война заканчивается тогда... I have participated in two wars and know that war ends когда она катится через города и деревни... ... when it has rolled through cities and villages всюду сея смерть и разрушение.
Geçen yıl bir grup inek getirdiler ve Krishna'nın kocaman hasır heykeline onları soktular içkileriyle onu ıslattılar ve...
В прошлом году, ээ... Они взяли связку коров и поместили их в гигантское плетеное изображение Кришны окунули это в соус, и хорошо... так или иначе, это...
Karakoldaki diğerlerinin aksine ben güneşli eyaletin iyi insanlarıyla haşır neşir olmak için mahkemeye gelmeye bayılıyorum.
В отличие от остальных в управлении, мне нравится приходить в суд и смотреть.. .. на добропорядочных граждан Солнечного Штата.. .. и иногда на Снежных Людей.
Ayrılırken bile kendine has bir havan var.
Даже расставание ты умудришься сделать эффектным.
Kaya, meteorit grubunun içinde hasır altı edildi ve orada 6 - 8 yıl kadar kaldı. Yanlış sınıflandırılmıştı.
Камень хранился вместе с группой метеоритов в течении 6 или 8 лет из-за неправильной классификации.
Bence Dadaizm, Fütürizm, Sürrealizm gibi ilk modernist hareketlerin hepsinin kendilerine has daha yıkıcı yanları vardı ve kendilerine has, nasıl desem, daha diyalektik yanları vardı. Bu yüzden bir şeye karşıydılar.
Думаю, ранние течения модернизма, такие как дадаизм, футуризм, сюрреализм, имели более оппозиционные стороны и более, как вы это называете, диалектические стороны, так как все они были против чего-то.
Hepsinin üzerinde kendilerine has bir genetik işaret vardı. Bu liste ve İnsan Genom Projesi aracılığıyla onların izini sürdü.
У всех людей из списка есть уникальный генетический маркер, который он смог выделить и отследить при помощи Проекта генома человека.
Bir ensest isteği hasıl olur
Она говорит себе : Я не сделаю и шага в этом направлении ".
Maalesef bu tür resmi ve kanuni saptamalar hep hasır altı edilir ve yok sayılır.
К сожалению, этот факт подавляется и игнорируется.
Her bir toplumun kendine has bir yaratılış hikayesi vardır.
У каждой цивилизации есть своя история сотворения.
Beyefendi, şu hasır sandalyelerle ilgileniyoruz ama ücret olarak tam karşılığını vermek niyetinde değiliz.
Сэр, мы интересуемся этими плетеными стульями. Но мы категорически не желаем платить за них полную цену, так что...
Zeki, vasıflı kendisine has bir yakışıklılığı olan.
Ясные глаза, изящные черты довольно красивый, по своему.
Salazar'ın has adamlarından biriyle iki Calaveras'lıyı, tedarikçinin kapıcısına kadar takip ettik.
Проследили за офицером Салазара и двумя ребятами в нём хранятся всякие приспособления для уборки.
Haşırt! Bunun nasıl yapılacağını bilmene bayılıyorum.
- Я в восторге от того, что ты знаешь как это делать.
Nasıl söylenir, uh, post office has?
Как там говорится в рекламе почтовых доставок? ...
1980'lerde Japonya öyleydi. Peki geçen yıl üretimin Çin'de yüzde 17 artarken Amerika'da yalnızca yüzde 8 artış göstermesini nasıl açıklıyorsun?
How then do you explain that in the past year manufacturing in China has risen by 17 %, and in the U.S. It has only risen by 8 %?
İronin hası, 10 yıl önceki halimin şimdiki halimden daha havalı olması.
- Горькую иронию того факта, что в 1 0 лет я был намного круче, чем в 20.
Çok şeyimiz olmayabilir ama hepimiz, her birimiz bu hayattaki en önemli şeyi biliyoruz. Partinin hasının nasıl yapılacağını!
Пусть у нас за душой не так много, но все мы без исключения знаем самое главное в этой жизни - мы знаем, как охуенно развлекаться!
Gloria nasıl hain bir entrika koymuş sahneye acaba?
What nefarious scheme has Gloria set into motion?
Hasım bir ülkede kendinize istihbarat varlığı yaratmaya çalışıyorsanız müttefiklerden birinin yurttaşı kılığına bürünürsünüz.
Когда вы вербуете людей из враждебной страны, вы выдаете себя за гражданина одного из союзников вашей цели.
Bak, başarılı bir oyuncu olmanın yolu seninle çalışan herkese hepsinin, seninle yatma şansı olduğu hissi yaratmaktır.
Look, the secret to being a successful Hollywood actress, is projecting the vibe that everyone you work with has a shot at fucking you.
Nasıl desem konuşurken onun kendine has bir çekiciliği var. - Hafif sessiz, seksi bir tonu var.
Не знаю, есть в нём что-то такое, что-то притягательное в том, как он говорит... этаким тихим, сексуальным шёпотом.
Durumu nasıl? Hafif bir beyin sarsıntısı geçirmiş.
She has a mild concussion.
Her yaratığın kendine has bir bağımlılığı vardır.
Полиция привезла сюда моего брата. Они даже не позволили мне его увидеть.
Şimdi, ben bazen bir ayı gibi yiyecekleri kürekle ağzına atan başarılı bir iş adamıyım.
Now, I'm a successful businessman on the go, who sometimes has to shovel food in my mouth like a bear.
Çoğu galerici... ya da en azından ben... Sanatçılarda aradığım şey nasıl söylesem, kendine has bir şeyler olmalı.
Большинство кураторов галерей... ну, я, по крайней мере, я ищу художников, у которых есть что-то уникальное...
Hasır Şapka'yla Zephry Sensei'nin bitap halde olmaları yazık tabii ama nasıl olsa hepiniz öleceksiniz, o yüzden aynı yola çıkıyor.
умрете. Но зато вы умрете все вместе.
ben gayet ünlü bir modeldim ve ee... ben onlara yatağa nasıl uzanılır ve elleriyle engellemeden nasıl taşaklarını göstereceklerini öğretirdim çaylaklara has bir hata. çok fazla oluyor ama üstünde uğraşıyorum.
Я сам был известной моделью. Я учил их как правильно лежать как сверкать яйцами без помощи рук. Это самое трудное для новичков.
Bu da Glamdring Hasım-tokmağı. Gondolin Kralı'nın kılıcıdır. Bunlar İlk Çağ'ın Goblin Savaşları için yapıldı.
А это Гпамдринг Сокрушитель врагов.
Norrie is a L.A. kid who, uh, has a real attitude about anything that isn't big-city hip.
Норри - девочка из Лос-Анджелеса, которая настроена враждебно ко всему, что не относится к столичной моде.
Bir Quaker geleneği ve hareketinin bir lideri yokken düzeni sağlamak için barışçıl bir yol.
It's a Quaker tradition and a peaceful way of maintaining order when your movement has no leaders.
Asıl ailesinde ise, tam bir karmaşa var.
The one that he has is a total dysfunctional mess.
- Dışarıya açılıp, insanlarla haşır neşir olmak.
Освободиться, наладить пару связей, повидаться с людьми.
Kimsenin kamuflajını bozmak ya da bu soruşturmayı hasır altı etmek istemiyorum ama Arthur'un görevlerinde kişisel nedenlerden ötürü... Nasıl desem... - Dikkatsiz davranma olasılığını elemek istiyorum.
Не хочу подрывать ничье прикрытие или расследование, но я бы хотела исключить любую возможность, что Артур мог бы... как бы получше выразиться, в силу личных причин поступить небрежно во время этих встреч.