Important traduction Russe
51 traduction parallèle
Kasabanın eşrafı gelir, yaltaklanır bana
The most important men in town Will come to fawn on me
- Je dois aller à la police. C'est très important. ( Polise gitmem gerek.
Мне нужно на улицу Кис, это очень важно, побыстрее.
Biraz açıklayabilir misin, lütfen? Söylediğim gibi... Ben, anneyim ; hasta da kız kardeş ve ana karakter de...
Important thump thump, my heart is thump thump, refreshing refreshing, being nervous is fun!
Şimdi, bunlar benim seçtiğim güzel, pembe tabaklardan olmayabilirler... ... ama Monica icin cok önemliler.
Those plates may not be as nice as the pretty pink ones that I picked out but they're important to Monica.
Kruşçev için önemli olan "Küba'yı kurtardım, bir işgali önledim." diyebilmek.
Томпсон : - Важной вещью для Хрущёва, как мне кажется... - The important thing for Khrushchev, it seems to me это возможность сказать : "Я спас Кубу, я остановил вторжение."... is to be able to say : " I saved Cuba ;
Çok önemli bir şey söylemek istiyorum :
Я хочу сказать, и это очень важно : I want to say, and this is very important :
Bu önemli olsa iyi olur.
This better be important.
Bu önemli.
That's important.
Buranın ayakta kalması için bildiğinden çok daha fazla önemlisin.
You're far more important to holding this place together than you know.
Emekliler için hobiler çok önemlidir.
Mm. Hobbies are very important for the retired.
Sarah'nın iş yüküne bakılırsa zaman ayıracak kadar önemli bir şey olması gerek.
With Sarah's workload, It must have been important for her to make time.
Ama sanırım hikayenin çok önemli bir kısmını atlıyorsun
But I think you're forgetting a very important part of that story.
Bu önemli.
This is important.
Biliyorum partide önemli insanlar var.
Okay, I understand there are very important people inside the party.
Ben Naomi Clark, parti dışında kalmış önemli biriyim.
I'm Naomi Clark, a very important person outside the party.
Ama en önemli şey bizde var.
But we have the most important thing.
Pantolon benim için önemli.
My pants are important to me.
Kimin pantolonunun önemli kimin önemsiz olduğuna sen mi karar veriyorsun?
What makes you the arbiter of whose pants are important, and whose pants are not important?
Önemli bir şey olmalı.
Must be something important.
Bu da önemli olduklarını gösteriyor.
So that means that they're important.
Yaptığım işin önemli olduğunu bilmeli.
She should know that what I do is important.
Ruby'yi yeni şirketini önünde sonunda BlueBell'e ya da en azından yakın bir yere... taşımaya ikna etmeye çalışıyorum, bu yüzden bu hafta... buradan hoşlanması çok önemli.
I'm trying to sell Ruby on eventually moving her new company to BlueBell, or at least nearby, and it's very important that this week, of all weeks, she really love it here.
Yine aynı derecede önemli olarak... buradan BlueBell'in en güzel... anısıyla ayrılmasını istemiştim.
Equally important, I wanted her to leave with the greatest memory of BlueBell ever.
Hey, belki de sen tanıdığın önemli insanları arayıp... bir kostüm bulup bulamayacaklarını öğrenerek bana yardımcı olursun.
Hey, maybe you could help me by making calls to all the important people you know and seeing if you could drum up a suit.
Pekala, en azından önemli konularda.
Well, not on the important things.
Uh, evet, ç-çok uzun zaman önce... ama şimdi konuşacak daha önemli şeylerimiz var. Hadi.
Uh, yes, a-a long time ago, but we have more important things to discuss.
- Hayır, hayır, gerçekten konuşacak daha önemli bir konumuz var.
No, no, really, we have more important stuff to talk about.
Önemli bir şey bu.
This is important.
- O önemli bir işti.
- That was an important job.
Jody, iyileşme sürecinin en önemli parçası kurduğun bu yuva oldu.
Jody, the most important part of your recovery is this little family you've started.
Benim önem verdiğim bir şey senin için de öyle olmalı.
What's important to me should be important to you.
Bir derse gideceğiz çok önem taşıyor ve istersen sen de gelebilirsin.
Yeah, well, it's a lecture that's really, really important and you're welcome to come.
Bu kulüp benim için önemli.
This club is important to me.
Çalışmada yaptığı iş oldukça zaman alıcı ve önemli.
Her work on the study is time-consuming... Uh, important.
Umarım ne kadar önemli olduğunu anlatabilmişimdir.
I hope I can make you understandhow important that is.
Bu çok önemli bir toplantı.
It's a very important meeting.
Hatırlamamın önemli olduğunu sanıyordum.
I thought it was important for me to remember.
Booth ilgileniyor ve bu da beni rahatsız ediyor çünkü kızımın hayatındaki önemli bir olayda referans çerçevem yok.
Booth is taking care of it and that makes me uncomfortable, because I have no frame of reference for an important event in my daughter's life.
Sanırım seksin, sağ kalmaktan daha önemli olduğuna karar verdi.
So obviously, I guess he decided that sex was more important than staying alive.
Tamam... ama açıklaman bu önemli bir anlaşma ve bende sınırdayımdan daha iyi olsa iyi olur ve daha, daha, daha, daha, daha!
Fine... but the explanation better not be that this is an important account and you're on a deadline and blah, blah, blah, blah, blah!
Lezbiyenlerin parmaklarından daha önemli bir uzuvları yok.
Знаешь, когда я думаю об этом. there is no more important part of a lesbian than her fingers.
Bak Don, kilise düğününün senin için önemli olduğunu biliyorum.
Look, Don, you know that I understand that a church wedding is important to you.
Donnie kendi isteklerinden vazgeçmeye hazır çünkü sen,.. ... sana göre önemli olan şeylerden fedakârlık etmiyorsun.
Well, then, Donnie has got to sacrifice what's important to him because you're just not willing to sacrifice what's important to you.
Önemli gibi duruyor.
It sounds important.
Önemli değildi.
It's not important.
I thought we were friends, but you've made it clear what's more important to you.
Я думала, мы подруги, но ты ясно дала понять, что для тебя важнее.
Gerçekten çok önemli.
It's really important.
Esaret onun için önemliydi, takıntı gibi.
This was important to him, like a compulsion.
Büyük bir mesele değildi.
And you didn't think that that was important to mention? It wasn't a big deal.
Çocukken hiç parası olmamış babanla benim gibi insanlar için bizim neslimizden olanlar için o miktar para çok önemlidir.
people from our generation, that money is important.
O halde konuşacak bir şeyimiz yok.
Tu sais combien c'est important pour moi. Значит, говорить не о чем.