English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Russe / [ Y ] / Yakışıyor

Yakışıyor traduction Russe

788 traduction parallèle
Bu baharın modası ona çok yakışıyor.
Ей очень идут платья, модные нынешней весной.
Artık soluk pastel renkleri tercih ediyorum. Bana daha çok yakışıyor.
Предпочитаю пастельные тона, они мне больше идут.
- Ona yakışıyor ama.
- Но он всегда при нём.
Sorun değil. Çok yakışıyor.
Но Вам это к лицу.
Gülmek sana daha çok yakışıyor.
Вы гораздо милее, когда улыбаетесь.
Çocuk sahibi olmak sana yakışıyor, biliyor musun?
Рождение детей пошло вам на пользу.
Biliyorsun Susan, evi babam için çekip çevirmek sana yakışıyor.
- А знаете, Сьюзэн? Продолжайте хозяйничать, ибо мой отец вам по нраву.
Bana çok yakışıyor.
Мне это вполне к лицу.
Aşk sana yakışıyor.
Это любовь.
Hiç yakışıyor mu!
Это позор!
Adelina, sana da bu bando yakışıyor.
А ты, вроде, от шума не страдаешь, Аделина?
- Maturine, size daha çok yakışıyor.
- Меня зовут Люка. - Жаль, Матюре, вам идет.
Kilt size çok yakışıyor, Komiser.
Господин комиссар очень хорошо носит килт.
Sakal sana yakışıyor.
С бородой ты выглядишь гораздо лучше.
Ay ışığı ile ilgili bir şey. Gözlerine yakışıyor.
Оно должно напоминать о лунном свете.
Sözlerin de, yaraların gibi sana yakışıyor.
Твои слова и эти раны говорят о чести.
Ama ona yakışıyor bu hal, öyle değil mi?
Это ему на пользу.
Gerçeği söylemek gerekirse, kısa saç sana daha çok yakışıyor.
ѕо правде говор €, коротка € стрижка тебе больше идет.
Sana çok yakışıyor.
Это хорошее имя для тебя.
- Domuz. - Küfür etmek yakışıyor sana.
"Если Вам не всё равно, пошлите наилучшее."
Motora yakışıyor, değil mi?
Ну так. Небось, на мотоцикле ездишь?
Mikrop gibi yerlerde sürünmek... sana pek yakışıyor.
Ты просто прекрасно смотришься... ползающий в грязи как червяк.
Üniforma size çok yakışıyor.
С морщинами вы лучше смотритесь.
Bana kalırsa, Walker bir mali müşavire daha çok yakışıyor.
Мне показалось, что Вокер больше подходит для налогового консультанта.
Arabanın deposunu Bayonne yakınlarında doldururken gazete alıyor süsü vererek cesurca ya da korkakça o muhteşem yaratıktan sanki kaderimden acı dolu bir şekilde kaçarmış gibi uzaklaştım ve kabul etmem gerekir ki hayatımda neredeyse gerçek anlamda sevdiğim tek kadın oydu.
Когда мы заправляли бак около Байонны под предлогом купить газету, как смельчак или как трус, я сбежал от этого очаровательного создания. Я сбежал, как будто сбегал от своей судьбы, мучительно. Ибо я должен признаться, она была единственной женщиной в моей жизни которую я чуть действительно по-настоящему не полюбил.
Bakışın ateş gibi yakıyor.
Твой взгляд обжигает как огонь.
Senin gibi güzel bir kıza hiç yakışıyor mu?
Ну же, леди так не поступают.
Kurbanları yakından tanıyor olmanın ve mekanik bilgilerinin ışığında bu cinayeti planladılar. Önceden tasarlanmış, bu soğukkanlı cinayeti.
С его знанием механики и с её хорошими знаниями о привычках жертв, они подготовили убийство, предумышленное, хладнокровное убийство.
Kıskanıyor çünkü ben ondan daha zekiyim... ve daha yakışıklı, sen de öyle düşünmüyor musun?
Он такой ревнивый потому, что я умнее его и гораздо привлекательнее, ты не находишь?
Böyle ifadeler yakışmıyor dudaklarına, öpmek için yaratılmış onlar, hor görmek için değil.
Ты губы гневом не криви ; они не для презрения - для поцелуев.
Davranışın bir Hıristiyan'a yakışmıyor.
Квикег, это совсем не по христиански.
Zengin, yakışıklı, ata biniyor ve Ferrari kullanıyor.
Он красив и здоров.
Kadın, elini adamın dudaklarına uzatmış... ama yakından görebileceğin üzere adama bakmıyor.
Но, приблизившись, вы увидите, что смотрит она в другую сторону. - Пойдемте. - Нет, не хочется... слишком далеко.
Yakıtımız tamamen tükendi ve hedef mesafemizin dışında kalıyor.
Наши запасы топлива иссякли, и он вне зоны досягаемости.
- Menzil sıfıra yakın ve ara kapanıyor. - Ana fazerleri ateşleyin.
На расстоянии выстрела в упор и приближается.
Kör edici bir ışık yayıyor, eğer yeterince yakınsan, tabi.
Оно источает ослепительный свет, особенно вблизи.
Şiddet suçu sorunu yakında tarihe karışıyor.
Проблема криминального насилия скоро уйдёт в прошлое.
Perchik hapishanede oturuyor, kız da çalışıyor, ama yakında oğlan serbest kalacak, dünyanın altını üstüne getireceklermiş.
Он сидит в тюрьме. Она работает. Но скоро его выпустят.
İki zalim Nazi aracı yakışıklı yalnız sürücünün hemen dibinde. Araçlar gitgide yaklaşıyor, kalplerimizin kahramanına daha yakınlar şimdi.
Два чёртовых злобных автомобиля уже накрылось в погоне за прекрасным одиноким наездником, полицейские номерки всё ближе, ближе и ближе к душе водителя в его душе автомобиле.
"Çiçekler arıları kucaklıyor "'Çok yakında, diyor, bir fısıltı, ayağa kalk
Малыш, в колыбели своей засыпай, к цветку, шмель, лети на покой.
Dışındaki et dokusu insanı oldukça andırıyor, daha yakından inceleyelim.
Внешне его плоть очень похожа на человеческую. Но сначала нам надо её как следует изучить.
Peki. "Yakışıklı, varlıklı erkek, eşdeğeri, sıradışı zevkleri olan, yetenekli bayan arıyor."
Хорошо. "Красивый, хорошо обеспеченный мужчина ищет одаренную женщину, имеющую представление о необычном"
Yakınındaki bankta oturan yaşlı bir adam saatlerce boşluğa bakıyor ; mumya gibi hareketsiz, topuklarını birbirine dayamış çenesini iki eliyle sıkı sıkı tuttuğu bastonunu üzerine yaslamış boşluğa dalıp gitmiş saatler önce.
Высохший как мумия старик на скамейке напротив, не шевелясь, сдвинув ноги, положив подбородок на крепко сжатую обеими руками ручку трости, бесконечно долго глядит в пустоту и сидит так часами.
İstasyondaki yol Ignatievo dan geçiyor, sonra çiftliğin yakınlarına sapıyor, her yaz savaştan önce yaşadığımız yer, ve sık meşe ormanından Tomshino ya kadar uzanıyor.
Дорога от станции шла через Игнатьево, поворачивала в сторону недалеко от хутора, где мы жили до войны каждое лето, и через глухой дубовый лес уходила на Томшино.
Theodore, çeşitli yakıtlar ve el yapımı inceltilmiş karoserler üzerinde çalışıyor.
ѕроход € т эксперименты со всеми типами топлива. " тонкими вальцами, прикрученным вручную кузовом.
Beyazlar kuşanmış güneş, yakıyor yeri göğü!
Белое солнце сжигает землю и небо
Kömür, benzin ve petrol gibi fosil yakıtları kullanarak atmosfere daha fazla karbondioksit salıyoruz ve bu Dünya'yı ısıtıyor.
Мы сжигаем ископаемое топливо : уголь, газ и нефть, которые выделяют в атмосферу углекислый газ, способствуя нагреванию Земли.
Böylece teleskop yakın ve parlak bir yıldıza dönüp, sonra sıradan bir lekeye ayarlanıyor ve uzun bir gece sonunda galaksinin zayıf ışıklarının yoğunlaşması bekleniyordu.
Сначала телескоп будет направлен на яркую звезду, а затем переведен на пустой участок неба, с которого, за долгую ночь будет медленно накапливаться свет от невидимой галактики.
Mumlar yakıldı, orkestra çalıyor, ve tepemizdeki güç kalkanı açılıp, yerini, mor ve büyük yıldızların kadim ışığıyla dolu, koyu ve kasvetli bir gökyüzüne bırakırken, inanılmaz bir gece bizi bekliyor diyebilirim!
Свечи горят, оркестр играет, и защищенный силовым полем купол медленно исчезает, обнажая мрачное небо, полное светлых пятен умирающих звезд. Я предвижу сегодня славный вечерний апокалипсис!
Hiç yakışık almıyor.
Простите моё поведение.
Yakıt sıkıntısı bazı bölgelerde takviyeleri aksatıyor... ancak stok eksikliği bulunmuyor.
Нехватка бензина задерживает поставку товаров в некоторые области, но склады полны.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]