Zorladın traduction Russe
909 traduction parallèle
Beni buna sen zorladın.
Ты должен подчиняться.
Seni düşünmeye zorladın beni. Eski bir Hint masalını hatırladım.
Может поэтому я вспомнил древнюю сказку про брамина.
Ama, George, buna sen zorladın.
Но, Джордж, ты перегнул палку!
Ama bizi böyle davranmaya zorladın.
Вы вынудили нас так действовать.
Ama beni zorladın.
Вы меня заставили.
Sen zorladın.
Ты меня вынудил.
Ahlaksız, beni günah işlemeye zorladın.
Грешница, ты соблазнила меня на грех.
Beni senin metotlarını uygulamaya zorladın,... ve nasıl yapılacağını iyi biliyorum.
Вы меня вынуждаете действовать вашими же методами, и я сними прекрасно знаком.
Geminin komutasını almak için Yıldız Filosu'nu zorladın.
Вы вырвали это назначение из горла Звездного Флота.
Beni yine savaş köpeklerimi salıvermeye zorladınız.
Вы вынуждаете меня спустить моих псов.
Neden kendini bu kadar zorladın?
Зачем ты перенапрягся?
Zorladın herhalde.
Ты ее наверное растянул.
Sonra, Ramsgate piskoposu ile Baldrick kardeşimizi de buna zorladınız.
Но когда вы заставили епископа Рамзгита и брата Болдрика сделать то же самое...
Sana anlatmak istemedim, ama sen zorladın.
Я не хотел говорить, но мне надоело видеть, как всякие идиоты водят вас за нос.
Seni kırmak istemedim, sen zorladın.
Я не хотел тебя обидеть. Я не выношу, когда над тобой издеваются..
Beni seyretmeye zorladın.
Вы заставили меня смотреть.
Onu zorladın.
Вы его торопили.
Neden bizi yemeye zorladınız?
Зачем вы заставляли нас есть?
Beni ve Dani'yi neden taşınmaya zorladın?
Выкорчевывание меня и Дани? Перемещение?
Beni yazmaya sen zorladın.
Tы пocoвeтoвaл мнe зaвecти eгo.
- Evet, zorladın!
- Да, заставил!
Beni çok fazla zorladın.
Ты меня заставила это сделать.
Evet. Bizi eşcinsel yürüyüşüne katılmaya zorladın.
Да : заставила нас пойти на марш за права "голубых".
Peşimden geldin ve elimi tuttun sonra beni zorladın. Bir şey bildiğini sanıyorsun ama hiçbir şey bilmiyorsun.
Ты пошла за мной, взяла за руку, пыталась к чему-то принудить, ты считаешь, что тебе что-то известно, тебе ничего не известно!
Annen, seni ayakkabılarını giymeye zorladı, değil mi?
Она заставляла тебя носить туфли, разве нет?
Düşmanın karşı saldırısı tüm birlikleri vadinin öbür tarafına doğru dağılmaya zorladı.
¬ ражеска € контратака вынудила всю группу рассе € тьс € по долине.
Ama önce onu buna neyin zorladığını görelim.
Ну, давайте обнаружим мотив.
Sizi, geminizden uzak tutmaya beni zorladığınız için üzgünüm ama bana yardım etmeyi reddetmeniz bana başka imkân bırakmadı.
Прошу прощения что пришлось оградить от вас корабль. Но ваш отказ не оставил мне выбора!
Kaptan'ın seyir defteri, ek delil olarak. Mr. Spock mahkemeyi olağan dışı bir delili kabul etmeye zorladı.
Мистер Спок на трибунале по поводу мятежа вынудил суд принять необычное доказательство.
Bu hafta devamlı idman yaptıklarını, arabalarını zorladıklarını biliyoruz.
Всю прошедшую неделю гонщики тренировались на грани возможного, выжимая максимум как из своих автомобилей, так и из самих себя...
"Dün öğleden sonra, içinde üç erkek ve sarışın bir kadının bulunduğu... " son hız giden siyah bir Ford V 8'i kenara çekmeye zorladığında... " polis memuru Howard Anderson'ın kalbi motosikletinden daha hızlı çalışıyordu.
Офицер полиции Говард Андерсон вынудил остановиться "Седан" с четырьмя пассажирами, одним из которых была блондинка.
Sam, Wood'un yaptığını söylemesi için zorladı onu!
Он заставил ее сказать, что это сделал Сэм Вуд.
Gorky, Lenin belki de Mayakovsky Rus devrimi hakkında, şartların kendilerini binde birlik bir olasılığı seçmeye zorladığını söylemişti.
Не помню, кто сказал - Горький, Ленин или Маяковский, по поводу русской революции и захвата власти :
Bütün bu olanlar arkadaşımın devrelerini çok zorladı.
Из-за этой суматохи у моего напарника неполадки в схемах.
Sanırım şansını zorladı.
Я думаю он это сделал.
Ben şişman değilim. Şimdi değilsin ama sınırlarını zorladığını görebiliyorum.
— Не сейчас... но я вижу твою внутреннюю сущность.
O, Sasha De Lisse'i suçladı... Bu yüzden, Lydia'nın kıskanç sevgilisi olarak onu kendimle olmaya zorladım...
Она указала на Сашу Де Лисс, пришлось снять с него подозрения, как ревнивого любовника Лидии, путём моего...
Bana göre spor, başka insanların bizi üstün olmaya zorladığı bir fırsattır aslında.
А я считаю, спорт это возможность для каждого в соперничестве получить превосходство.
Sonra sanırım bir çeşit ışın... veya akıl kontrol cihazı kullandı. Beni odasına gitmem için zorladı.
А потом с помощью какого-то прибора или луча он заставил меня пойти в его номер.
Annesini, kendisinin lehine bir vasiyetname yazmaya nasıl zorladığını ve bu vasiyetnameyi değiştireceğini öğrendiğinde de onu öldürdüğünü ve yeni vasiyetnameyi yok ettiğini işiteceksiniz.
И как он заставил мать написать завещание в свою пользу, а когда узнал о его изменении, убил ее и уничтожил новое завещание.
- Evet, yine sabrınızı zorladım.
Да, я снова злоупотребил вашим гостеприимством.
Şansını çok zorladı.
Довольно элементов случайности.
Pek çok saygın basın organında, Time, Newsweek ve NBC'de... çıkan bazı haberlere göre... bir savcı olarak yasal sınırları çiğnediğiniz... tanıkları tehdit ettiğiniz, hatta uyuşturucu verdiğiniz... rüşvet yedirdiğiniz ve yalan söylemeye zorladığınız söyleniyor.
В прессе, в Таймс, Ньюсвик и на NВС, появилось несколько отчетов о том, что вы значительно превысили свои должностные обязанности прокурора. Что вы запугивали и даже подпаивали свидетелей. Подкупали их.
Bu gece geleceği göz önünde tutan Dr albert Meinheimer petrol bağımlılığımızın, bütçeyi nasıl zorladığını fark etti.
Доктор Майнхаймер представит свой индивидуальный вгляд на наше недалекое будующее и, без всяких сомнений, затронет тему нашей зависимости от импорта нефтяных ресурсов которые вцепились мертвой хваткой в хилую шею нашего бюджета...
Pazar günleri kiliseye gitmeden önce yapması için zorladığın banyo,... hokey koçuna orospuluk etmesine yarar.
Ванну, которую вы заставляете его принимать перед церковью в воскресенье, он использует, чтобы заниматься проституцией с тренером по хоккею.
Onu olmasını istediğim kişi olmaya zorladım. Şimdi oldu. Nefret ediyorum.
Я давила на него, чтобы он стал таким, каким я хотела.
Bu çocuk radyoyu aradı. Psikiyatrist de babasını onunla konuşmaya zorladı.
Мальчик позвонил, - а психотерапевт заставляет его отца об этом говорить.
Son olaylar beni insanların zamanın ilerleyişini nasıl algıladıklarını incelemeye zorladı.
Последние события побудили меня заняться изучением того, как люди воспринимают ход времени.
Onu fırfırlı bir şapka giymesi için zorladım. 'Yolların Kraliçesi'adı denen mavi bir bebek arabasının içinde.
Я с ним гуляла с его цветущей шляпой, в призванной детской коляске "Королева Дороги".
Öyleyse seni böyle bir filmde oynamaya zorladığı için hiç öfke duymadın?
Значит, ты не злишься на него за то, что он заставил тебя делать то, что снято на плёнку?
Başpiskopos seni kızarkadaşını ve diğerlerini kendi izlerken seks yapmaya zorladı mı? Evet ya da hayır?
Архиепископ заставлял Вас, Вашу подругу и прочих совершать сексуальные действия, в то время как он наблюдал?