A bed tradutor Turco
9,590 parallel translation
- Is that a bed?
- O bir yatak mı?
Because you don't have a bed for me.
Bana ait yatak yok da ondan.
You only have a bed.
Sadece yatağın var.
- How Long Has It Been A Bed-And-Breakfast?
- Ne zamandır pansiyon?
I was going to see if I could get a bed for a girl in trouble.
Başı belada olan bir kız için yatak bakmaya geldim.
They can if they're charging me for a bed and I got no way to pay.
Yatak parasını ödeyemezsem beni buna zorlayabilirler.
But there is a bed and breakfast up the mountain a bit.
Yolun az yukarısında yatak-kahvaltı yeri var.
You look the type to run a brothel, not a bed and breakfast.
Motel sahibinden çok genelev sahibine benziyorsun.
I don't want to live at this stupid bar... a pool table for a bed.
Bu aptal barda yaşamak istemiyorum yatak niyetine bilardo masası kullanmak istemiyorum.
Doesn't mean I'm gonna let him share a bed with my wife.
Ama bu demek değil ki ona karımla yatağımı paylaşmasına izin vereceğim.
Yeah, but guthrie was a bed wetter.
Evet, ama Guthrie yatağını ıslatmış.
Go clean up your den'cause she's gonna need a bed tonight.
Git evi toparla bu gece bir yatağa ihtiyacı olacak.
- She shared a bed with him.
- Adamla birlikte oldu.
You can't have a boy in your bed.
- Yatağına erkek alamazsın böyle.
When Francis Scott Key sang "The Star-Spangled Banner" to an ailing President William Henry Harrison on his death bed, the Warblers sung behind him.
Francis Scott Key ölüm döşeğindeki Başkan William Henry Harrison'a The Star Spangled Banner'ı söylerken, Warblerlar ona eşlik ettiler.
Lie on the bed, take a nap, light your candles.
Yatağa uzan, biraz uyu, mumlarını yak.
You make your bed with a bloodthirsty witch, Girolamo.
Kana susamış cadının tekiyle işbirliği yapıyorsun Girolamo.
You interested in clean clothes, three meals a day, and a much more comfortable bed than the one you're currently sleeping on?
Peki temiz kıyafetler, günde üç öğün yemek.. .. şimdi yattığın yerden çok daha rahat bir yatakta yatmakla ilgilenir misin?
We've got charming townspeople, a gazebo, a bakery, bed-and-breakfast...
Halkımız büyüleyicidir. Çardak, fırın, pansiyon.
So, while I'm at the concert, you mind, uh, romancing the place up a bit, you know rose petals on the bed, candles, soft music, champagne.
Yani ben konserdeyken etrafı biraz daha romantikleştirebilir misiniz? Yatağın üzerine gül yaprakları mumlar, hafif bir müzik, şampanya.
No, don't worry, don't worry about a thing, I'll put your son to bed.
Hayır endişelenme, endişelenme sen hiç, oğlunu ben yatırırım.
When I heard she was seeing someone... and I'm gonna be really honest with you, Lito... it drove me a little bit loco, because I couldn't stop thinking of how we used to lay in bed
Biri ile görüştüğünü duyduğumda ve sana dürüst olacağım Lito biraz delirdim.
"thou shalt jump into bed with whomevers." Meaning, with your emphasis on female sexual pleasure, can a woman feel free now to say no?
Anlamı, kadının cinsel hazzının üstünde durarak bir kadının artık "hayır" diyebilme özgürlüğünü hissedebilmesi demek midir?
Girl, you are a mess. ♪ You run me like a machine We go faster You know exactly what I mean ♪ ♪ It's all in our heads Get out of this bed get up ♪
Kızım, çok karışık birisin.
♪ You run me like a machine We go faster You know exactly what ♪ ♪ I mean It's all in our heads Get out of this bed get up ♪ ♪ Easy money in my hand Body under my command I can let go ♪
Hey.
♪ You run me like a machine We go faster You know exactly what I mean ♪ ♪ It's all in our heads Get out of this bed get up ♪ We're learning life skills.
İşte önemli olan bu.
Twenty years ago, I was dwelling on a couple found slain in the bed of a pickup truck in Impruneta.
20 yıl önce Impruneta'daki bir pikabın içerisinde öldürülmüş bir çiftin vakasıyla ilgileniyordum.
I still sneak a few Cheetos before bed sometimes, but I actually feel really great.
Hala bazen yatmadan önce birkaç cips yediğim oluyor ama kendimi oldukça iyi hissediyorum.
Well, it was dark out, and a black guy was trying to get in bed with me.
Karanlıkta zenci bir herif yanıma yatmaya çalışıyordu.
Look, I want to help, But amy needs to get to bed. And we don't even have a place to stay.
Bak, yardım etmek isterim ama Amy'nin uyuması gerek ve daha kalacak bir yerimiz bile yok.
They never found those kids, and those of us with kids of our own, we'd go to bed at night, not sleep a wink knowing that you were out there.
O çocuklar hiç bulunamadı, çocukları olan bizler de geceleri yastığa başımıza koyduğumuzda başıboş olduğun için gözümüze uyku girmedi.
And B, even if I was, there has to be a better way to go about doing it... -... than to get in bed with Malcolm Merlyn.
İkincisi, etsem bile bunu yapmanın Malcolm Merlyn'le iş birliği yapmaktan daha iyi bir yolu olmalı.
After your dinner and a shower, I am taking you straight to bed.
Yemek yiyip duş aldıktan sonra seni direkt yatağa götürüyorum.
Even in a hospital bed, you're the most handsome man I've ever seen.
Hastane yatağında olsan bile dünya üzerindeki en yakışıklı adamsın.
If he has heard ominous words, he rinses out his mouth and washes his ears before bed. Then, he summons someone he disfavors and says a word to him,
Nahoş sözler duyduğunda yüzünü ve kulağını yıkar, sonra da güvendiği kişiyi çağırır ve sorar,
Before computers, pedophiles used to keep a box of photos under their bed.
- Bilgisayarlardan önce, pedofiller içinde fotoğraf olan kutularını yataklarının altında saklarlardı.
But when you're in L.A., you'll be home for dinner every night and you'll sleep in our bed.
Ama Los Angeles'da olduğun zaman akşam yemeğinde evinde olacaksın ve yatağımızda yatacaksın.
And this pool table makes a fine bed. Yeah.
Bu bilardo masasından da iyi yatak olur hem.
No, I thought I'd just play a few hands, Bust out early, go to bed.
Hayır, birkaç el oynar sonra erkenden kaçar, yatmaya giderim diye düşündüm.
A chicken will be sent to bed.
Bir tavuk yatağa gönderilecek.
A chicken will be sent to bed, a city street will run blood red.
Bir tavuk yatağa gönderilecek. Bir cadde kan kırmızısına bürünecek.
Dr. Breeland, you just sent a Chicken to bed!
Dr. Breeland, az önce bir tavuğu yatağa gönderdiniz.
They gave us new clothes. They gave us food. They gave us a proper bed.
Bize yeni kıyafetler, yiyecek ve yatacak doğru düzgün bir yer verdiler.
The bed is small, but there's a bathtub.
Yatak küçük ama küvetimiz var.
Tell me, how can a girl, asleep in her bed, do that?
Söylesene yatağında yatan bir kız bunu nasıl yapabilir?
# Here comes a candle to light you to bed
# Bir mum geliyor, sizi yatağa götürmek için
We made a nice bed for you.
Sana güzel bir yatak hazırladık.
It was a beautiful room, huge bed, and the two of us curled up on the bathroom floor together, all night.
Çok güzel bir odaydı. Kocaman bir yatak vardı ama ikimiz de banyoda yerin üzerinde kıvrılmıştık,... bütün gece boyunca.
Movie theaters are a hot bed for disease.
Sinemalar mikrop yuvası.
He put a gun to my face, forced us to get in bed, hid his shit under it.
Suratıma silahı dayadı, bizi yatağa yatmaya zorladı ve silahlarını altına sakladı.
I want to die in a warm cozy bed... in the arms of a beautiful woman.
Güzel bir kadının kollarında sıcak bir yatakta ölmek istiyorum.