A bunch of times tradutor Turco
260 parallel translation
I've been through Heber a bunch of times.
Birkaç kez Heber'dan geçtim.
That guy punched you a bunch of times.
O adam sana defalarca yumruk attı.
I scanned it a bunch of times at Arecibo.
Arecibo'da çok taramıştım.
I saw the movie a bunch of times, though.
Ama filmini bir kaç kez izledim.
- We've talked a bunch of times.
- Bir çok defa konuştuk.
We chartered a boat a bunch of times.
Pek çok kez tekne kiralamıştık.
Yeah, she saved my life a bunch of times.
Evet, pek çok sefer benim hayatımı kurtardı.
The woman who married a bunch of times and killed herself when you were 13?
Birkaç kez evlenip sen 13 yaşındayken kendini öldüren annen mi bu?
This guy Ronnie Dobbs, he's been arrested on TV a bunch of times.
Bu Ronnie Dobbs denilen herif... Tv de defalarca tutuklandı. Çık dışarı, tutuklusın.
Icalled there a bunch of times.
Orayı birkaç kere aradım.
And it's not just going to dinner a bunch of times... -... and getting greasy afterwards. - lt's not?
Bu sadece birkaç kez yemeğe çıkıp sonrasında yağlı öpücükler vermekten ibaret değildir.
I called you a bunch of times.
Neler oluyor? Seni defalarca aradım...
And my shotgun backfires and my whole face spins around a bunch of times and winds up in the back of my head like Daffy Duck.
Lorelai Gilmore'un en büyük eğlencesidir ya. Tüfek geri tepmişti. Yüzüm birkaç kez dönmüş, ensemde kalmıştı.
I came, hit Faith a bunch of times, and left.
Geldim, Faith'e bir kaç yumruk attım, çıktım.
We did it a bunch of times.
Bunu defalarca yaptık.
I've actually met you a bunch of times.
Tanıştığımıza memnun oldum. Aslında daha önce birkaç kere görüşmüştük.
I saw Titanic a bunch of times.
Titanic'i bir kaç kez izledim.
I tried to call you a bunch of times.
Seni birçok defa aramaya çalıştım.
I called a bunch of times, he's not picking up the phone.
Küçük bir dalga onu kaçıramazmış. Telefonlarıma cevap vermiyor.
They had to do it a bunch of times because eventually the cancer would just come back.
Birkaç kez tekrarlamak zorundaydılar. ... çünkü kanser nüksediyordu.
Dennis hit him a bunch of times with his gun.
Dennis onu tabancasıyla dövdü.
You know, you lose weight... and then you put back on weight... and then you call them a bunch of times... and you try and email and then they move or they change their email... but that's just love.
Verdiğin kiloları geri almak. Onu defalarca aramak. Email atmak ve onun taşınması veya email adresini değiştirmesi.
It happened a bunch of times after that.
Daha sonra birkaç kez daha tekrarlandı.
I tried calling you a bunch of times
Seni elli kere aradım.
He was shot a bunch of times, all right?
O, zaman bir demet vuruldu tamam mı?
- A bunch of times.
- Birçok kez.
- You hit the log, like, a bunch of times, man.
Sen de kütüğü kaç kez vurdun.
Take these numbers she wrote down a bunch of times.
Defalarca yazdığı şu sayılar mesela.
So he's got a bunch of times down here for tomorrow.
Yarın vakti varmış.
You know, I've imagined waking up like this a bunch of times, but in my version you weren't dressed.
Ben de çoğu kez tam bu şekilde uyandırılmak istemiştim. Ama benim versiyonumda giyinik değildin.
Arrested a bunch of times for suspected DWI and marijuana possession.
DWI ve marihuana bulundurduğu şüphesiyle pek çok kez tutuklandı.
Yeah, I remember him- - he called my office a bunch of times, told my assistant he had evidence against Syntel.
Evet, onu hatırlıyorum- - birçok kez ofisimi aradı, yardımcıma, Syntel'e karşı delilleri olduğunu söylemişti.
A bunch of times, really.
Aslında, bir kaç kez.
I've seen Meg do this a bunch of times.
Meg'in bunu yaptığını defalarca gördüm.
I have... a bunch of times.
Birkaç sefer oldu.
But do it a bunch of times cos they don't always die the first time, like Jake.
Ama birkaç el ateş et çünkü genellikle ilk seferde ölünmüyor, Jake gibi.
You said that a bunch of times.
Bunu çok kez söylemiştin.
He'd been passed over for a promotion a bunch of times, and it was always someone else's fault
Bir türlü terfi alamamıştı ve hep başkalarını suçluyordu.
I screwed up a bunch of times.
- Birkaç kez yanlış yapıştırmıştım.
We've already done it there a bunch of times.
Zaten orada bir çok kere yaptık.
Especially in these times when your peers... are all a bunch of misfits!
Özellikle şu sıralarda etrafta çok fazla... kötü kadınlar varken.
A whole bunch of times.
Hem de kaç defa.
Fun times, hurt, moments of searching, risk, affirmation, and a whole bunch of other stuff.
"Eğlenceli günleri, acıyı, hüznü, arayış ve tehlike dolu anları..." "... ve daha bir sürü şeyi. " Hadi Celtics. bastırın!
"Oh, my God" a whole bunch of times really fast like that?
"Aman Tanrım" kelimesi burada çok hızlı geçen zamanı ifade eder mi?
A lot of times the mixed kids... they come out all mixed-up, a bunch of mixed nuts.
Çoğu zaman melez çocuklar karmakarışık bir halde doğuyor.
- A bunch of assholes, but we've had good times here, Pink.
- Öyleler, fakat bizim burada güzel günlerimiz de oldu, Pink.
You wanna get shot a whole bunch of times?
Defalarca kez vurulmak mı istiyorsun?
I just had to do a show right here and it's brilliant to do it in Times Square because there's always a bunch of people who can hang around and watch me talk complete rubbish.
Tam burada bir gösteri yapmak zorundaydım. Ve bunu Times Meydanı'nda yapmak mükemmel, çünkü burada devamlı takılan insanlar olur ve beni saçma sapan konuşurken dinlerler.
Most times, they're a bunch of half-literate, middle-aged women who only tell you stuff they wish would happen to them.
Çoğunlukla yarı cahil, orta yaşlı, kendi başlarına gelmesini istediği şeyleri anlatan kadınlardır.
The Catholics are plotting the Dutch are a bunch of bastards and the French are ten times worse and there's no money
Katolikler Felemenkleri piç yığını olarak görüyorlar, Fransızlar onlardan on kat daha kötü ve ayrıca para da yok.
I read that in the New York Times. They had a picture of a bunch of young people standing on a roof, kind of eclectic and all.
Çatıda duran bir avuç gencin fotoğrafı vardı.