A handful tradutor Turco
1,789 parallel translation
How arrogant you are with only a handful of people!
Sen nasıl bir küstahsın sadece bir avuç insanla birlikte!
I got a handful of parolees I'm trying to track down, and this guy's one of them.
birkaç tane peşinden koştuğum şartlı tahliye edilmiş var, ve bu adamda onlardan birisi.
Now, if they're willing to do that to their own countrymen imagine what they're willing to do to a handful of stubborn soul brothers.
Kendi insanlarına bunu yapmaktan çekinmeyenlerin bir avuç inatçı cazcı kardeşe neler yapacağını siz hayal edin.
I know i was a handful when my family moved from our farm house to that militia camp in the woods.
Biliyorum ki ailem çiftliğimizden, ormandaki o milis kampına taşındığında ben çok yaramazdım.
In the course of investigating other Pattern cases we've come across a handful of clinics.
Diğer "Düzen" olaylarını araştırırken, birkaç klinikle karşılaştık.
Just a handful of the Balarans survived.
Balarlılardan sadece çok az bir kısmı kurtuldu.
Look, it's not completely blown, but we've only a handful of jumps before it's burned out.
Bak, tam olarak yanmadı, ama yanmadan önce yapabileceğimiz bir avuç sıçrama kaldı.
{ \ pos ( 240,270 ) } A handful of dry pasta about an inch in diameter { \ pos ( 260,270 ) } is sufficient for each person { \ pos ( 250,270 ) } as it doubles in volume when cooked.
Pişirildiği zaman iki katı kadar kabardığından her kişi için bir 2,5 cm kalınlığındaki makarna yeterli oluyor.
A handful.
Birkaç tane.
Koothrappali dumped him on me, and he couldn't get to sleep, so I gave him a glass of warm milk with a handful of my mom's Valium in it... but he still wouldn't shut up, so tag, you're It.
Koothrappali onu bana bırakıp kaçtı, ve o da bir türlü uyumak bilmedi ben de bir bardak sıcak sütle annemin kas gevşeticisinden verdim. Ama yine de susmadı. O yüzden, ebe!
- Your old lady's still a handful.
- Yaşlı hatunun hala çok işe yarar.
But at work, when the pressure's on, I can be a bit of a handful.
Ama iş yerinde, üzerimde baskı olduğu zaman hiç çekilir biri olmuyorum.
Only a handful of people knew about that device,
Sadece birkaç insan bu aleti biliyor.
Only a handful of people knew about that device.
Sadece bir kaç kişi bu cihazı biliyor.
Only a handful of people knew about that device.
Sadece bir kaç kişinin bu cihazdan haberi var.
this news has been reported to only a handful of people in the homeland.
Bu olayı İmparator'un anavatanında bile sadece seçkin birkaç kişi biliyor.
For a handful of rice.
Bir avuç dolusu pirinç için.
There is only a handful of porn stars that continue to push the boundaries of... what women are supposed to like or be like in bed.
Yatakta, kadınların nasıl olmaları gerektiğini sınırlayan kuralları limitlerine kadar zorlayan sadece bir avuç porno yıldızı var.
Read The Origin Of Species, Darwin's masterpiece that set out his theory of evolution, and you will find only a handful of passing references to human origins.
Evrim teorisini sergilediği Darwin'in başyapıtı Türlerin Kökeni'ni okuyun, ve insanın kökenlerine yapılmış az miktarda referans bulacaksınız.
I had no idea that a handful of companies had changed what we eat and how we make our food.
Bu bir avuç şirketin yediklerimizi nasıl değiştirdikleri ya da nasıl ürettikleri konusunda hiç bir fikrim yoktu..
And now there are essentially a handful of companies controlling our food system.
Ve işte, sonuçta ; bir avuç şirket tüm gıda sistemimizi kontrol altında tutuyor..
Now a handful of fringe cells have claimed responsibility, but nothing that's credible.
Şimdi bir kaç ufak tefek örgüt sorumluluğu üstleniyor ama hiçbirisi inandırıcı değil.
As the occupational forces and Sublime Porte bombarded the country with orders for his immediate arrest he was headed for Ankara to establish a new state, with a handful of followers, "carrying a gun in his right hand and gallows in his left hand" as he put it.
İşgal kuvvetleri ve Bâb-ı Âli yakalanması için emirler yağdırırken o, yanında bir avuç adamla, kendi deyimiyle "sağ elinde tabanca, sol elinde darağacı" taşıyarak, yeni bir devlet kurmaya Ankara'ya gidiyordu.
Er, a handful.
Birkaç tane.
In turn, free market capitalism in the form of free trade, uses debt to imprison the world and manipulate countries into subservience to a handful of large business and political powers.
Ardından, serbest ticaret formundaki serbest pazar kapitalizmi gelir, ki bu dünyayı boyunduruk altına almak ve ülkeleri bir avuç büyük şirket ve politik kuvvetin eline yönlendirmek için borçları kullanmaktadır.
His private guards are already out of the capital, and only a handful of men remain at this residence.
Özel muhafızları başkentten ayrıldılar, Ve şuan sadece bir avuç adamı kaldı.
It's just a handful of things your mama left when she went back to get you.
Seni almaya giderken bıraktığı şeyler çok da fazla değildi.
Honky-ass wanted a handful of my balls! Honky?
- Soluk benizli hayalarımı avuçlamak istedi!
Just a handful were left, out of 109.
109 kişiden geriye sadece bir avuç kişi kalmış.
Nobody will know you're Frank except us on the team and a handful of the guards.
Senin Frank olmadığını birkaç gardiyan ve takım dışında kimse bilmeyecek
Until he fell asleep behind the wheel of his Mercedes with the help of a bottle of scotch and a handful of ludes.
Mercedesinin arka koltuğunda bir şişe viski,.. ... ve birkaç hapın etkisiyle uyuya kalıncaya kadar
Just a handful of years ago, I was planning on hitching a ride.
Sadece bir kaç yıl önceydi, ben de onlarla beraber gitmeliydim.
I will not let a handful of rocks stop us.
Bir avuç dolusu kayanın bizi durdurmasına izin veremem.
- It's a lot more than a handful.
- Sandığından daha fazla.
NYPD has him under investigation for a handful of murders.
- NYPD, birkaç cinayet yüzünden sorguluyor. - Serseri çatışması.
- Quite a handful you got there.
- Çok ele avuca sığmaz.
Only a handful of active-duty pilots are entrusted with that information.
Sadece bir avuç güvenilir pilot buranın tam yerini biliyor.
Well, we'll miss a couple of divorces, a handful of brats and about a million shifts at the gas station.
Bizi kim sallar ki?
I do! They're all a handful.
Ben hatırlıyorum!
There are only a handful of planets in the cosmos that are capable of supporting complex life- -
Evrende gelişmiş yaşam formlarının yaşayabileceği gezegen sayısı sadece bir avucun parmakları kadar.
A handful.
Ele avuca sığmam.
He's a handful, I tell you that.
Ele avuca sığmıyor. Emin ol.
Only a handful chose to stay behind.
Sadece 10 tanesi geride kalmayı seçti.
The Allies spent two and a half years planning the invasion of Normandy, but on D-Day it came down to a handful of men on a strip of beach to decide the fate of the world.
Müttefikler Normandiya baskınını planlamak için iki buçuk yıl harcadılar. Ama çıkartma günü geldiğinde dünyanın kaderini belirlemek sahildeki bir avuç adama kalmıştı.
I see a handful of strangers who think they know what's best for me.
Benim için neyin en iyisi olduğunu düşünen bir avuç yabancı görüyorum.
I'm trying not to be judgmental, Joseph, but she's a handful.
Katherine : Yargısal olmamaya çalışıyorum Joseph fakat o başa çıkılması zor biri.
But only a handful with the guts and the vision to do what was necessary.
Ancak pek azında gereken içgüdü ve bakış açısı vardır ama.
For a mere handful of rice, they've been waiting since 4 in the morning, even in this cold weather, to satisfy their hunger.
Yalnızca bir avuç dolusu pirinç için. Bu soğuk havada bile açlıklarını gidermek için sabahın 4'ünden beri bekliyorlar.
That's a big handful, guys.
Büyük bir avuç, beyler.
You're rich? Give me a handful of coins.
Zengin misin?
It's a handful of dirt.
Bir avuç dolusu pislik.