Accept tradutor Turco
18,645 parallel translation
All I had to do was give names to change. At the end of the day, Salazar accept the deal.
Salazar isimleri ifşa etmek vardı, ama onu hiç uygun değildi.
It's best to accept that real life is what happens on the inside.
Gerçek hayatın içeride olup bitenler olduğunu kabullenmek en iyisi.
Until then, I'm just glad you agreed to accept police protection.
O zamana kadar, polis korumasını kabul ettiğin için mutluyum.
The same fate will befall you if you don't accept our help.
Yardımımızı kabul etmezseniz kaderiniz aynı olacak.
Look, took me a long time to accept my old man was a monster.
Dinle, babamın bir canavar olduğunu kabul etmek benim için de uzun sürdü.
I made them ready to accept my punishment.
Cezalarımı kabul etmeye hazır bir şekilde verdim kararlarımı.
You mean, completely accept that he's actually the Devil?
Yani, onun gerçekten de Şeytan olduğunu kabul mü edeyim?
It's not my fault you won't accept it.
Kabul etmemen benim suçum değil.
Unless it involves lingerie, I don't accept.
İşin içinde iç çamaşırı yoksa kabul etmeyeceğim.
You mean, completely accept that he's actually the Devil? Mm-hmm.
Gerçekten Şeytan olduğunu kabulleneyim mi yani?
God, grant me the serenity to accept the things I cannot change, the courage to change the things I can, and the wisdom to know the difference.
Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sükunet ver. Değiştirebileceğim şeyler için cesaret farkı ayırt edebilmem için bilgelik.
If we accept that there is a third person in that car who could be charged for the murders of Officer Reese, D.D.A. Gray and Eric Dunn, then we need to find out who Emile Fisher and Daniel Price are trying to protect.
O arabada, Memur Reese, Bölge Savcı Yardımcısı Gray ve Eric Dunn cinayetleriyle suçlayabileceğimiz üçüncü bir kişi olduğunu kabul edersek, o zaman Emile Fisher ve Daniel Price'ın kimi korumaya çalıştığını öğrenmemiz gerek.
Well, that's all I need to accept Sharon Beck's proffer.
Pekala, Sharon Beck'in teklifini kabul etmem için bana bu kadarı yeter.
You must just accept it.
Kabul etmek zorundasınız.
Why won't you accept it?
Niye kabullenmiyorsun?
Look, I know it's hard to understand, let alone accept,
Bunu anlamanın zor olduğunu biliyorum ama kabul et...
I don't accept that as improv.
Bunu iyileştirici olarak kabul etmiyorum.
And if you were willing to accept the idea that risk is the price and you were going to pay for that opportunity, you picked up stakes, took that risk, and, in many cases, changed your life.
Bedel olarak risklerle yüzleşmeyi kabul ediyorsanız o fırsat için gereken bedeli ödeyip her şeyle yüzleşip, riski göze alırdınız. Çoğu kez hayatınız değişirdi.
So he's willing to accept this young Bob Ford, who's Charley's brother,'cause Jesse liked Charley Ford, and I'm sure that Charley vouched for Bob.
Bob Ford'u çetesine kabul etmeye hazırdı. Çünkü Charley'in kardeşiydi ve Jesse, Charley Ford'dan hoşlanıyordu. Charley, Bob için kefil olmuştu.
Accept who you are and what's put you here.
Kim olduğunu ve seni buraya neyin koyduğunu kabullen.
This was the last school that would accept you.
Bu seni kabul edecek son okuldu.
Press one to accept.
Kabul etmek için bire basın.
And I accept that.
- Kabullendim artık. - Ciddi olamazsın.
Generally, I've found that more intelligent people are usually among the last to accept the existence of strigoi, and therefore the last to flee.
Genelde, zeki insanların strigoi'nin varlığını en son kabul edenlerden olduğunu ve bu yüzden kaçmakta geciktiklerini gördüm.
In our world, we cannot accept compromise.
Bizim dünyamızda, anlaşma diye bir şey yoktur.
We cannot accept failure.
Başarısızlığı kabullenemeyiz.
No one in Mercia was ever going to accept her as Queen again.
Mercia'daki kimse onu tekrar kraliçe olarak kabul etmeyecek.
And sometimes, we have to accept that.
Bazen bunları kabullenmek zorundayız.
I accept that you might not love me.
Beni sevmemeni kabul ediyorum.
I can't accept that, and I won't, Otto.
Bunu kabul edemem ve etmeyeceğim de, Otto.
He'll accept who you are. You saw it.
Senin kim olduğunu kabullenecek.
He'll accept who you are.
Senin kim olduğunu kabullenecek.
You ask me to accept that Stephan is responsible for Catherine's threat because Catherine says so?
Benim Stephan'ın Catherine'in tehdidinden sorumlu olduğuna Catherine söyledi diye inanmamı mı bekliyorsun yani?
I've decided to accept Queen Elizabeth's invitation.
Kraliçe Elizabeth'in davetini kabul etmeye karar verdim.
We have to accept that we lost this time.
Bu sefer kaybettiğimizi kabul etmek zorundayız.
Men take what they want... and accept the consequences if they fail.
İnsan istediğini alır... ve başarısız olursa sonuçlarına katlanır.
I won't accept your resignation, Eric.
İstifanı kabul etmeyeceğim, Eric.
So you told Jukebox to move to D.C. and accept who she really is?
Yani sen Jukebox'a D.C.'ye taşınmasını ve kendini olduğu gibi kabul etmesini söyledin?
The war might be over, but some white men ain't never gonna let it go... ain't never gonna accept us being free.
Savaş sona ermiş olsa da kimi beyaz adamlar asla özgür olmamızı, gitmemizi kabul edip izin vermeyeceklerdir.
But must we accept defeat?
Ama mağlubiyeti kabul etmek zorunda mıyız?
We come to understand and accept your lie.
Artık yalanını anlıyor ve kabulleniyorum.
I understand how difficult it is to accept circumstances which are beyond your control... to feel helpless.
Kontrolünüz dışında gerçekleşen bu tür koşulları kabul etmenin, sizin için zor olduğunu biliyorum. Yalnız hissettiğini.
So I decided to accept my fate, but I wanted there to be a statement of the truth.
Bu yüzden kaderimi kabul etmeye karar verdim, Ama gerçeğin bir ifadesi olmasını istedim.
You accept hundreds?
Yuzluk nakit kabul ediyor musunuz?
Will you accept the body and blood of our Savior?
Mesih'imizin kanını ve bedenini kabul edecek misin?
Now, you may not be able to accept Hank and Malik's relationship...
Hank ve Malik'in ilişkisini kabullenemiyor olabilirsiniz.
And I accept your kind token with gratitude.
Ve nazik hareketinizi memnuniyetle karşıIıyorum.
No one will accept Treville as regent.
Hiç kimse Treville'i naip olarak kabul etmeyecek.
It's a generous one, which I believe he will accept.
Cömert bir teklif, ki bunu kabul edeceğine inanıyorum.
He will put aside ten million livres from the royal reserve if you will accept his offer of reconciliation.
Uzlaşma teklifini kabul edersen kraliyet hazinesinden on milyon livre ayırcak sana.
I don't accept.
- Kabul etmem.