Adams tradutor Turco
12,173 parallel translation
The only nigga I know that take withdrawal meds while he using'.
Kullanırken aynı zamanda yoksunluk ilacı kullanan tanıdığım tek adamsın.
You're a good man, Harvard.
Sen iyi bir adamsın, Harvard.
Well, you're a good man.
Sen iyi bir adamsın.
Yep, and supposedly rented to a Jason Adams.
- Evet ve Jason Adams adına kiralanmış.
A man of your word.
Sözünün eri bir adamsın.
Cause you're such a good guy.
Ya evet çünkü sen acayip iyi bir adamsın.
You're a man now.
- Artık bir adamsın.
You're an impressive man, Corbett.
Etkileyici bir adamsın Corbett.
You're a grown man.
Yetişkin bir adamsın.
- You're a good man, Mel.
Sen iyi bir adamsın, Mel.
You're a weak man, Robert, and you've always been a weak man.
Zayıf bir adamsın Robert. Hep de zayıf bir adam oldun.
Banks, you are boring.
Banks ne sıkıcı adamsın.
You're a brave man.
Sen cesur bir adamsın.
Hey, young man you're being very rude.
Gencecik adamsın ama konuşma adabın yok.
You have the very particular stink of a man out of his depth.
Sen anlaşması zor çok özel bir adamsın.
You're a desperate man in here.
Burada çaresiz bir adamsın.
You're a competitive man for someone with a round table.
Yuvarlak masası olan bir adama göre rekabetçi bir adamsın.
You're a good man, Henry.
Sen iyi bir adamsın, Henry.
You're the absolute love of my life, Lena Elizabeth Adams Foster.
Sen benim hayatımın mutlak aşkısın Lena Elizabeth Adams Foster.
You're officially a member of the Adams Foster family.
Resmi olarak, Adams Foster ailesinin bir üyesisin artık.
As of this moment, you are a man without a country and without rights.
Şu andan itibaren, ülkesi ve hakları olmayan bir adamsın.
You're a man of vision, Mr. Burr.
Vizyon sahibi bir adamsınız bay Burr.
You didn't mind doing the devil's work so long as it suits you.
İşine geldiği sürece en kötü işleri bile yapan bir adamsın.
You, you're a straight shooter.
Sen dürüst bir adamsın.
John Adams?
- John Adam'ın sözü mü?
Oh, please. As if Adams would have done any different.
Hadi ama, sanki Adams daha farklı davranırdı.
I'm John Adams.
Ben John Adams'ım.
I love the brocade waistcoat. Very John Adams.
Brokar desenli yeleğinize bayıldım, tıpkı John Adams gibi.
You're an intelligent man, so I won't insult you.
Zeki adamsın bu yüzden sana hakaret etmeyeceğim.
Why go through all that trouble to involve me at all?
Neden beni bunlara dahil etmek için belalara bulaşasın? - Çünkü sen kilit adamsın.
You're a sweet man.
Tatlı bir adamsın.
You're a grown man, Hyde.
Yetişkin bir adamsın Hyde.
You're just some other guy I'll probably never talk to again.
Sen de bir daha konuşmayacağım bir adamsın.
Anyway, enjoy the sandwich, you're a great man.
Sandviçlerin tadını çıkar. Sen büyük bir adamsın.
You're a good man.
Sen iyi bir adamsın.
You are the man with the iron heart.
Sen demir yürekli adamsın.
You're a guy who ate a hall cake.
Koridordaki pastayı yiyen adamsın.
You're, um, a great guy, Curtis.
Sen harika bir adamsın, Curtis.
One of the angriest men I've ever known, actually.
Tanıdığım en kızgın adamsın aslında.
You're a stupid man!
Sen aptal bir adamsın!
It's Neal Adams in data processing.
Bilgi işlemedeki Neal Adams değil mi?
You think that Neal Adams is the Green Arrow?
Green Arrow'un Neal Adams olduğunu mu düşünüyorsun?
There's no shame in missing her, a man on the outside with the heart of a boy.
Onu özlemekte bir utanç yok. İçinde çocuk gibi kalbi olan bir adamsın.
What... You're a grown man.
Sen koca adamsın.
You're a pious man now.
- Artık dindar bir adamsın.
You're a free spirit, Wolf.
Özgürlüğüne düşkün bir adamsın Wolf.
You're the man.
- Adamsın.
You are a formidable man, John.
- Zorlu bir adamsın John.
You are one popular dude.
Çok meşhur bir adamsın.
Guys, come on.
Artık ölü bir adamsın Buddy!
You're a popular guy, Dodi.
Popüler adamsın Dodi.