Aid tradutor Turco
4,963 parallel translation
He worked two jobs to get me a pony, he started me playing the saxophone you all love and anyone can put a Band-Aid on, but my Dad knows how to take it off so it doesn't hurt.
Bana bir midilli almak... için 2 işte çalışıyor. Hepimizin sevdiği saksafona beni başlatan da o. Ve herkes bir yara bandı yapıştırmasını bilir... ama benim babam onu acıtmadan çıkarmasını bilir.
A Band-Aid on its tail, aw!
Kuyruğunda yara bandı var, ayy!
After the massacre, we repatriated and founded Aid Africa, a Catholic non-profit organisation to raise funds for Father Samuel, who's refused to leave the village.
Katliamdan sonra, geri döndük ve Aid Africa'i kurduk. Kasabadan ayrılmasına izin verilmeyen Peder Samuel adına bağış toplamak için kâr amacı gütmeyen Katolik bir örgüt.
I returned to aid my family... rather unsuccessfully.
Aileme yardımcı olmak için döndüm. Pek başarılı olamadım.
- I'm gonna go get the first aid kit, okay?
Ben aşağı inip ilk yardım çantasını getireceğim, tamam mı?
They do good work sending medical aid to hot spots around the globe.
Dünya çapında savaş bölgelerine tıbbi yardım göndererek iyi iş yapıyorlar.
A little foreign aid might help.
Yabancı bir elin yardımı dokunabilir.
She was here delivering humanitarian aid, and we believe the Taliban has mistakenly taken her.
Burada insani yardım teslim edildi, ve biz Taliban yanlışlıkla ona almıştır inanıyorum.
My company moved medical aid through Somalia and Iran.
Şirketim Somali ve İran'da tıbbi yardım sağlıyordu.
Sending aid to South Sudan.
Güney Sudan'a yardım götürmek için.
Saying he was cong to America in search of aid.
Yardım aramak için Amerika'ya gideceğini yazdı.
It will really aid in his spatial skills.
Bu onun uzamsal yeteneklerini gerçekten geliştirecektir.
Emily was on financial aid.
Emily maddi yardım alıyormuş.
Financial aid, huh?
Maddi yardım, öyle mi?
That's a lot of money for someone on financial aid.
O kadar maddi yardım alan biri için çok fazla para.
So, um, that is your visual aid and here are your note cards.
Pekala, işte broşürlerin ve bunlar da not kartların.
Good. Once you rip off that Band-Aid, you can enjoy your scandalous interplanetary romance guilt-free.
Kolundaki bu yardım bandını çıkardıktan sonra gezegenler arası sansasyonel romantizmini suçluluk duymadan yaşayabilirsin.
It's got Kool-Aid, old fruit, ketchup, and moldy bread.
İçinde Kool-Aid ( bizdeki tang / oralet ), eskimiş meyve, ketçap, ve küflü ekmek var.
Did your father, whom we all so respect, offer you any advice when he sent you in his stead to our aid?
Baban. Hepimizin saygı duyduğu baban seni yardımımıza gönderdiğinde hiçbir tavsiyede bulundu mu?
We need humanitarian aid, but no guns.
İnsani yardıma ihtiyacımız var ama silah olmadan.
Just watch out for the wasps because, you know, Coach Donnie sold our first-aid kit.
Sadece eşekarılarından kolla kendini çünkü, biliyorsun, Koç Donnie ilk yardım çantamızı sattı.
I found these inside a first aid kit... blood-test equipment.
Bu ilk yardım setlerini buldum, kan testi yapmak için.
Hydro is supposed to be a sleep aid, but it's crazy powerful...
Hidronun güya uyku ilacı olması gerekiyor ama çok dehşet güçlü.
He was determined to keep U.S. aid flowing into Saigon.
Birleşik Devletler'in desteğini almayı aklına sokmuştu, Saigon'a akan.
There was no way in 1975 that the Congress was going to vote any money to go to the aid of South Vietnam.
1975'te Meclisin Güney Vietnam'a yardım için gönderilecek para için oylama yapması imkansızdı.
At this time, Ambassador Martin had been back in Washington trying to persuade Congress to vote additional aid.
Bu arada, Büyükelçi Martin Washington'a Meclisi ek yardımı oylamaları için ikna etmeye gitmişti.
No more troops, no more money, no more aid to the Vietnamese. "
"Vietnamlılara artık asker, artık para, artık yardım yok."
Heat band-aid secured.
Isı bandı yapıştırıldı.
That's him at the bar, with the band-aid on his head.
Kafasında yara bandı olan.
Can I get a Band-Aid?
Buraya yara bandı alabilir miyim?
Maybe I was your Band-Aid after all.
- Belki de senin yara bandındım.
And you best believe that your little friends in there are drinking up his Kool-Aid.
Ve sen o küçük arkadaşlarının orada oturup Tang içtiğini düşünüyorsun.
"so that supernatural forces might aid me in a final mission."
"böylece doğaüstü güçler son bir görev için bana yardımcı olabilecekler."
"so that supernatural forces might aid me in a final mission."
"Böylece doğaüstü güçler bana son görevimde yardım edebilecekti."
It's a hard place to put a band-aid. It keeps falling off.
Yarabandının yapışamadığı bir yerde bant düşüp duruyor.
You know what I do when a band-aid won't stick?
Bandın yapışmadığı zamanlarda ne yaparım biliyor musun?
And as a means of revenge, she is refusing him aid.
O da intikam olarak amcana yardım etmeyi reddediyor.
The only witch who will aid Marcel is Davina.
Marcel'e yardım elini uzatacak tek cadı Davina.
I don't need a hearing aid.
Tekrarlamana gerek yok.
- It was intended as a military tool... to aid in code-breaking on foreign intelligence targets.
Onun yabancı istihbarat hedefleri üzerinde kod çözme için kullanılacak askeri bir araç olması hedeflenmişti.
Why would you come to my aid?
Neden yardımıma geldin?
You knew we'd do whatever we could to aid your damned adventure, we always have.
Macerana yardım etmek için her zamanki gibi elimizden geleni yapacağımızı biliyordun.
Well, this should keep her in tuna and Kool-Aid for a little while.
Bir süreliğine ton balığı ve gazoz almasını sağlar bu.
The aid workers were hoarding a vaccine.
Aşıyı yardım görevlileri getirdi.
It's like a Band-Aid.
Onu aniden çekmeniz gerekir.
Rollo, my son and I are only too glad to come to Ragnar's aid.
Rollo, oğlumla Ragnar'ın yardımına yetişebildiğimiz için mutluyum o kadar.
And Kira's tooth was a band-aid, but Duncan, he may hold the key to an actual cure.
Kira'nın dişi geçici bir çözümdü ama Duncan, o adam gerçek tedaviyi bulabilir.
According to civil defense plans from before the war, there's an old emergency aid depot not far from the landing site.
Savaştan önceki sivil koruma planlarına göre iniş yerinin yakınında bir yerde eski bir acil yardım deposu var.
A legal-aid person came to help with my case.
Bir yasal yardımcı davamda yardım etmeye gelmişti.
So, why, then, did he rush to the aid of her husband, a suspected patriot?
Şüpheli bir vatansever olan kocasına yardım etmekte niye bu kadar acele etti o zaman?
They need to know who your contact was, to make sure you weren't giving aid to the enemy.
Muhbirinin kim olduğunu öğrenmeliler. Düşmana yardım etmediğini kesinleştirmek için.