Alibi tradutor Turco
4,412 parallel translation
- I get it. Look, how about I take Sammi to the Alibi for reinforcements?
Dinle, ben Sammi'yi takviye için Alibi'a götüreyim.
Right this way, McEnroe.
- Buradan gel, McEnroe. - Alibi.
Alibi.
- Benim. - Hey!
At the Alibi?
- Alibi'da olabilir mi?
Cameron Dennison cut Albert off last week and neither of them has an alibi.
Cameron Dennison, Albert'i geçen hafta mirastan mahrum etti..... ve ikisinin de cinayet zamanı tanığı yok.
Yes, I've just taken away Jack Beazley's alibi.
Evet, Jack Beazley'nin cinayet zamanı kanıtını ortadan kaldırmış oldum.
The van he driving was identical to the one we saw. He had no alibi.
Kullandığı kamyonet gördüğümüzle aynıydı ve başka yerde olduğuna dair tanığı da yoktu.
You claimed to go off in search of the Colonel, an alibi that could not be contested.
Albay'ı aramaya gittiğini iddia ettin ancak ileri süreceğin bir tanığın yok.
Our killer used it as an alibi to make it look like she was halfway across town when the murder happened.
Katilimiz bunu cinayet işlendiği sırada şehrin bir başka ucunda olduğunu göstermek için kullanmış.
So I thought, why should we take the blame when she'd already given me the perfect alibi?
O bize böyle mükemmel bir mazaret hazırlamışken, bizim suçlanmayacağımızı düşündüm.
I mean, what's your next question- - what's my alibi?
Cinayet sırasında nerede olduğum mu?
Check out Kenny and his alibi and get on the road today.
Kenny'yi ve yer bilgisini soruştur ve bugün yola koyul.
Deschler lawyered up and provided an alibi for the night of the murders.
Descher avukat tutmuş ve cinayet gecesi için delil göstermiş.
Between 2-buck Chuck's alibi and the security cameras at the Four Seasons, there's no way Margaret's the shooter.
2-kova Chuck'ın mazeret arasındaki Four Seasons güvenlik kameraları, Margaret tetikçi yolu yoktur.
Your alibi checked out, we have the tapes from the hotel.
Tanığın doğruladı, otelin güvenlik kayıtlarını aldık.
Do you have an alibi? I don't know.
Mazeretin var mı?
Well, the charity woman's alibi checks out for the time of the murder.
Hayırsever kadının cinayet saatindeki mazereti doğrulandı.
Oh, he has an alibi?
Şahidi mi var?
'Cause you have no alibi and a ticket to leave the country.
Çünkü suç esnasında yerini kanıtlayamıyorsun ve ülkeden ayrılmaya hazırlık yapmaktaymışsın.
The victim's wife's alibi checks out.
- Kurbanın eşinin tanığı doğru çıktı.
Jason Birk's alibi checks out.
- Jason Birk'ün şahidi doğruladı.
Then take me to the Alibi.
O zaman beni Alibi'a götür.
Alibi.
Alibi.
Alibi?
Alibi?
He'd even prepared an alibi, a lie to tell their mother.
Hatta annesine yalan söylemek üzere, bir gerekçe de buldu.
He never would've done this if he didn't have an alibi.
Tanığı olmasaydı bu işe asla kalkışmazdı.
I'll put Ellis and Parker on confirming Ms. Lanzer's alibi,
Ellis ve Parker'ı Ms. Lanzer'ın şahidini kontrol etmeleri için görevlendireceğim, oldu mu?
It would be like me wanting to kill the world's second greatest detective. Besides, she has an alibi. According to her.
Bu benim dünyanın en iyi ikinci dedektifini öldürmem gibi olurdu.
Nicholas Orman has a rock-solid alibi.
Nicholas Orman'ın sağlam şahidi var.
Uh, Mr. Orman has an alibi for the time of the murder, unlike you.
Uh, Mr. Orman'ın sizin aksinize, cinayet saatinde şahidi var.
The footage confirmed his alibi.
Çekimler mazeretşnş doğruluyor.
They've been questioning him all morning, but... He had an alibi for last night.
Sabahtan beri sorgulanıyor ama. dün gece için görgü tanığı var.
You mean for an alibi.
Bir mazeret anlamına gelir.
- So now he has an alibi?
- Tanığı da mı var şimdi?
'Cause the whole "my girlfriend is my alibi" thing is starting to wear a little thin.
Çünkü bütün bu "Kız arkadaşım yanımdaydı" olayı biraz sıkmaya başladı.
The guy has an alibi.
Adamın tanığı var.
Would you hire someone to kill someone for you, go to the trouble of establishing an alibi, and then hand that person your gun to commit the crime?
Senin için birini vursun diye birisini işe alıp, sonra tanığın olsun diye onca zahmete girip cinayet işlensin diye silahını verir miydin?
You're forgetting my client has an alibi for both murders.
Müvekkilimin iki cinayet sırasında da tanığı olduğunu unutuyorsunuz.
Ms. Teller wouldn't be the first girlfriend to falsely alibi a guy for his wife's murder.
Ms. Teller karısını öldüren bir adamın yalancı şahidi olan ilk kız arkadaş olmayacaktır.
That's just an alibi.
Bu sadece mazeret.
- Who you gonna kill?
Alibi'ı soydular.
Then take me to the Alibi.
Beni Alibi'a götür o zaman.
And I'll stop by the Alibi too.
- Alibi'a da gideceğim.
So, Anita Miller is confessing to the murder, and she has an alibi.
Yani Anita Miller cinayeti itiraf ediyor ama yanında geçerli bir tanığı var.
Okay, then, what about the alibi?
- Tamam o zaman, tanık ne peki?
Except she had to have known that we would check her alibi, which completely contradicts her confession.
Mazaretini araştıracağımızı biliyor olması gerektiği dışında tabi. Bu da itirafıyla tamamıyla çelişkili oluyor.
What about Sam's alibi?
- Sam'in tanığı ne oldu?
All right? I mean, I got an alibi.
Hatta tanığım bile var.
Molk, head down to Joni's Tavern and check out his alibi.
Molk, Joni'nin Tavernasına git de şu tanığa bir bak bakalım.
That's not a very good alibi.
- Samanlık hiç iyi bir şahit değildir.
Alibi got robbed.
İçine paraları koyduğum fıçıyı çaldılar.