Amount tradutor Turco
8,502 parallel translation
Schrader makes his living by reducing the value of a person to a dollar amount.
Schrader bir insanın değerini dolar bazına indirerek para kazanıyor.
Our killer used your principles to determine Henry Wilseck's worth and then left that amount in exchange for his life.
Katilimiz Henry Wilseck'in değerini hesaplamak için ilkelerinizi kullanıp canı karşılığında o miktarı bırakmış.
Rather than pay the victims according to their wealth, all parties would get the same amount.
Mağdurlara servetlerine göre bir tazminat ödemektense herkes aynı miktarı alacak.
He would factor in Nick's tragically short life expectancy and you would receive a small amount.
Kalan kısa ömründen dolayı çok az tazminat alacaktınız.
If I am pregnant, it'll be quite difficult to determine when we conceived based on the amount of sex we've been having lately.
Hamileysem, ne zaman olduğunu kestirmek çok zor olacak. Çünkü son zamanlarda çok fazla seks yapıyoruz.
It is impossible for any country... to manage the huge amount of data that is shared in real time.
Gerçek zamanlı olarak paylaşılan onlarca veri yığını artık hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı boyutlara ulaştı.
The enemy of the PM must have paid a huge amount for the virus.
Başbakan'ın düşmanları bu virüsü bir açık arttırmada almış olmalılar.
I don't know the amount of the deductible.
Vergiden düşülebilir miktarı bilmiyorum.
Well, he's missing a significant amount of bone.
Yüksek miktarda kemik kaybı var demiştim.
The amount of energy from the fissure should do the trick.
Ayrılmadan açığa çıkan enerji gereken işi görecektir.
The amount of radiation about to flood that room...
Bu seviyedeki radyasyon miktarı, odayı...
Aren't you tired of having exactly the same thing cooked for exactly the same amount of time every morning?
Her sabah tam aynı sürede pişirdiğin aynı şeyi yemeye bıkmadın mı?
And an impressive amount, I'd say.
- Hem de etkileyici bir miktarda çıktı.
Good news is, the first one to cooperate will get the least amount of jail time.
İyi haber ise ilk işbirliği yapan en az cezayı alacak.
When your brother disappeared, he was in possession of a significant amount of my money.
Kardeşin ortadan yok olduğunda yanında..... hatırı sayılır miktarda param vardı.
This city is bleeding to death from the amount of free passes we hand out.
Bu kadar serbest geçişe izin verdiğimiz için şehir kan kaybından ölmek üzere.
It's just, uh, a lot of change in a short amount of time...
Sadece kısa bir zamanda çok fazla değişiklik oldu.
I don't like the amount of blood I'm seeing here.
Buradaki kan miktarı hiç hoşuma gitmedi.
Like one guy would withdraw cash and the other one would deposit the exact same amount, sometimes as low as 200 bucks, a couple times as high as 2,000.
Biri para çekiyor ve diğeri de aynı miktarda para yatırıyor gibi. Bazen 200 dolar kadar az, bazen de 2000 dolar kadar çok.
So there's a surprising amount of dialogue.
Oldukça konuşma vardı.
Good and bad is what your opinion is at the moment because X amount of time ago,
İyi ve kötü senin o zamnki düşüncendir. çünkü X miktar zaman önce, bunun kesinlikle kötü bi'şey olduğunu sanıyordum, şimdi kötü olduğunu düşünmüyorum.
Said she would fall head over heels for any man who showed her the slightest amount of attention.
Kendisine azıcık ilgi gösteren her erkeğe kendini kaptırıyormuş.
Probably an SUV, judging by the amount of broken glass on the street behind you.
Arkandaki sokakta yerdeki cam parçalarına bakılırsa, muhtemelen bir SUV ile kaçmış.
You want to find a spot with just the right amount of give.
Keseceğin yeri tam olarak belirlemek zorundasın.
They've offered quite a sizable amount in exchange for allowing their troops in Navarre.
Navarre'a birlik yerleştirmelerini kabul etmemiz karşılığında oldukça büyük bir miktar teklif ettiler.
Seriously, I need an amount.
Gerçekten, bir bütçeye ihtiyacım var.
Our relationship with all the countries, including Soviet Union, and all our neighbours and throughout the world will be peace, will depend on the amount of their support to our government in political, economical field.
Sovyetler Birliği ve bütün komşularımız da dahil, bütün ülkelerle ilişkilerimiz dünya çapında barış olacaktır, ve devrim hükümetimize politik ve ekonomik alanda yaptıkları yardımın miktarına bağlı olacaktır.
Then again, I reckon there must be someone else, cos the amount of toilet paper she buys, that's got to be enough for two,
Yine de başka biri olduğunu düşünüyorum. Çünkü satın aldığı tuvalet kağıdı miktarı iki kişi için yeterli olmalı.
That was a crazy amount of tears.
- Bardaktan boşanırcasına ağladın.
Mmm. Yes. It was nice to dip my toe back in the dating pool, but I don't think it's gonna amount to anything.
Evet, tekrar sahalara dönmek güzeldi ama herhangi bir şey ifade ettiğini düşünmüyorum.
So to make you go away, we are prepared to offer you a settlement fee in the amount of five million dollars, no more, no less.
Sizi başımızdan savmak için size tamı tamına 5 milyon dolarlık uzlaşı ücreti ödemeye hazırız.
- ( Door shuts ) Amount of food.
Beni bu kadar çok yemekle burada bırakamazsın.
As Chairman Park's investigation heats up Bum Jo shopping mall plans, which recently broke ground are being brought to a screeching halt and it is estimated that Bum Jo Group will suffer a significant amount of loss.
Başkan Park'ın soruşturmasına bağlı olarak son zamanlarda yapılan ve oldukça ses getiren Bum Jo alışveriş merkezi inşaatının duracağı ve Bum Jo Grup'un kayda değer miktarda kayıp yaşayacağı tahmin ediliyor.
Unless you want to put your mother's life in grave danger, you must accept our terms and the amount we demand.
Eğer annenizin hayatının tehlikeye girmesini istemiyorsanız belirttiğimiz miktarı ve kuralları kabul etmek zorundasınız.
If they drink any small amount and your saliva mixes, then you are good to go.
Tükürüğünüzün karıştığı bir yudumu bile içseler işiniz tamam demektir.
We know from Spence that the ransom amount changed.
Spence fidye miktarının değiştiğini söyledi.
You seemed genuinely surprised when you heard the ransom amount was $ 20 million. Why is that?
Fidyenin 20 milyon olduğunu duyunca gerçekten şaşırdın.
Yeah, Dani has this idea that we have a fixed amount of joy in our life.
Evet, Dani'ye göre hepimizin sabit bir mutluluk limiti varmış.
Uh, Gottfrid, we have a limited amount of time with these gentlemen.
Şey, Gottfrid, bu beylerle görüşeceğimiz vakit oldukça kısıtlı zaten.
In the run-up to the IPO, an Apple executive offered to give Daniel the same amount of stock that Steve would give.
Halka arz zamanı yaklaşırken bir Apple yöneticisi Daniel'e Steve'in vereceği kadar hisse senedi verilmesini teklif etti.
From the amount of remodeling, these injuries are at least three weeks old.
Kaynamaya bakılırsa bunlar en az üç haftalık.
Yep. And judging from the amount of hydration, they're fairly recent.
Sululuk oranlarına bakılırsa, yakın zamanda olmuşlar.
So we've got to choose one with the longest amount of time.
Yani, en uzun süresi olanları seçmeliyiz
What are the odds that any of them are ever gonna amount to anything?
Onlardan birinin bir şeyler başarma ihtimali nedir?
That amount, direct-deposited every month, for the rest of your life.
Bu miktar hayatınızın sonuna kadar her ay doğrudan hesabınıza yatacak.
We've got an enormous amount of information to cover in a very short time in which to do it, so your undivided attention is of the utmost...
Üstünden geçmemiz gereken çok sayıda bilgi var ve bunu yapmak için zamanımız çok kısıtlı.
Based on the amount of blood absorption in the nearby soil, I'd say the victim was killed here.
Etraftaki toprağın emdiği kana bakılırsa maktul burada öldürülmüş. - Tamam.
That would explain the amount of blood at the crime scene.
Olay yerindeki kan miktarı açıklanmış oldu.
Somebody went to a significant amount of trouble to frame you, And now Now you know too much.
Birisi sana tuzak kurmak için çok büyük bir belaya bulaştı ve şimdi sen çok fazla şey biliyorsun.
Just suggest an amount of money.
– Sadece miktarı söyle.
Here's a check for the full amount.
- Buyurun tüm masrafın çeki.