An hour and a half tradutor Turco
1,012 parallel translation
At least he won't for about an hour and a half.
En azından bir buçuk saat bilmeyecek.
I sat there for an hour and a half without moving a muscle.
Tek bir kasımı bile kıpırdatmadan orda oturdum.
I'll never forget just sitting there for an hour and a half with my hands in my lap.
Ellerim kucağımda, birbuçuk saat orda beklememi asla unutmayacağım.
I'll be back in about an hour, an hour and a half.
Bir, birbuçuk saat içinde dönerim.
Only an hour and a half left.
Yalnızca bir buçuk saat kaldı.
An hour and a half left to live, and he didn't even do it.
Yaşayacak bir buçuk saati kaldı ve suçu işlemedi bile.
- Yeah. - If we do an hour and a half each, that should get us away by round about, uh... -... well, round about first light.
Eğer her birimiz birbuçuk saat nöbet tutarsak... bu paylaşım bizi sabaha kadar idare edecektir.
About an hour and a half.
Birbuçuk saat kadar.
For an hour and a half Sputnik makes one full circle around the Earth.
Bir buçuk saatte Sputnik Dünya'nın etrafında tam bir daire yapar.
- That train left an hour and a half ago.
- O tren bir buçuk saat önce kalktı.
This was sent an hour and a half ago, sir.
1,5 saattir.
An hour and a half?
1,5 saat?
ONE HUNDRED AND EIGHTY-THREE POUNDS, AND AN HOUR AND A HALF AWAY FROM A COMEBACK AT ST.
83 kilo ağırlığında ve St. Nick Arenası'ndaki geri dönüşüne yarım saat uzaklıkta.
- San Paolo in an hour and a half.
- 1.5 saat sonra San Paolo'da.
I know you slept on that bench for an hour and a half.
O bankta 1.5 saat uyuduğunu biliyorum.
Now, that's an hour and a half she's by herself.
Ve 1,5 saat boyunca tek başına oluyor.
We'll start out in an hour and a half.
Bir buçuk saat sonra başlıyoruz.
I told you an hour and a half ago.
Bir buçuk saat önce söylemiştim.
You've been in there for an hour and a half
Bir buçuk saattir içeride.
Make that an hour and a half.
Şunu bir buçuk saat yap.
I don't know, about an hour, an hour and a half.
Bilmem ki, belki bir saat, belki de bir buçuk saat.
I'll be back for him in an hour and a half.
1,5 saat sonra, onu almaya gelirim.
He's got an hour and a half.
Daha bir buçuk saat var.
According to the last positions, in about an hour and a half.
Son pozisyonlarına göre bir buçuk saat civarında.
All right, suppose you call me back in an hour and a half.
Pekala, bir buçuk saat sonra beni tekrar ara.
If that was... if that was Copenhagen... it's less than an hour and a half to go.
Eğer bu... Eğer bu Kopenhag için olsaydı... gitmek için bir buçuk saatten az bir zaman kalmış olurdu.
Mrs Tabard, who never gets up before 11... went out at 8 : 15 I followed her to 18 Square d'Anvers... where she stayed an hour and a half
18 Square d'Anvers'de bir buçuk saat yere kadar takip ettim onu.
Judge went home an hour and a half ago.
Hakim bir buçuk saat önce evine gitti.
Particularly that old boy who done run off an hour and a half after he took the job.
İşi aldıktan bir buçuk saat sonra kaçan ihtiyar bile daha korkunçtu.
We had a power failure in one of the infra-red satellites about an hour and a half ago but Colossus switched immediately to the backup system and didn't loose any data.
1,5 saat önce kızılötesi uyduların birinde elektrik problemi vardı ama Colossus derhal yedek sisteme geçip veri kaybı yaşamamızı engelledi.
- It's about an hour and a half by train.
- Buraya yakın bir kasabada yaşıyor. - Trenle yaklaşık 1,5 saat sürer.
There's a railway strike, I'll be about an hour and a half late.
Demiryolunda rötar var, bir buçuk saat gecikebilirim.
An hour and a half ago our scout was brought to Command Post along with a prisoner captured yesterday.
Bir buçuk saat önce bizim izci Geçici Karargahtan getirdi, dün yakalanan bir esirle birlikte.
We've about an hour and a half foot-slogging to do.
Önümüzde daha bir buçuk saatlik ağır yürüyüş var.
They're going to pick you up outside Jack Dempsey's in an hour and a half.
Seni Jack Dempsey'nin oradan bir buçuk saat sonra alacaklar.
You've got an hour and a half left.
Bir buçuk saatin kaldı.
About a half hour ago, he came out of an alley and pulled a knife on me.
Yarım saat kadar önce ara sokakta karşıma çıkıp bana bıçak çekti.
The first break in the fabulous gold robbery occurred about an hour and... a half ago, when a part of the $ 10 million...
İnanılmaz tren soyguna dair ilk yakalanma takriben 1,5 saat önce gerçekleşti. 10 milyon dolarlık soygunun bir parçası olan...
The Riverton Agency just telephoned me that she and her oily acrobat arrived a half an hour ago in a cozy little inn at Honfleur.
Riverton Ajansı az önce arayıp, o yağcı akrobatla yarım saat önce Honfleur'de şirin bir otelde buluştuğunu söyledi.
In a half an hour, she'll be laughing and joking.
Yarım saate kalmaz gülüp eğlenmeye başlar.
Good. It's about an hour-and-a-half's drive from Chicago.
Şikago'dan yaklaşık bir buçuk saat uzaktaymış.
A half dozen clerks stick around for an hour totaling and straightening out the books.
Yarım düzine yazman evrak işlerini düzeltmek için 1 saat boyunca buralarda takılır.
I'll go to the room, ask for a bottle of mineral water, she'll bring it and in about half an hour we can leave again.
Odaya çıkarım, bir şişe maden suyu isterim kız şişeyi getirir... yarım saat içinde buradan ayrılırız. Tamam?
I've to go down three flights, cross the square, catch a bus and be at Larry's in half an hour. Talk later.
Yarım saat içinde üç kat inip, meydanı geçip, otobüs bekleyip Larry'nin oraya yetişmem gerekiyor.
Let me tell you something, it ain't gonna be but a half an hour before that sheriff comes over here. So you get yourself dressed up real pretty, and you come on downstairs and get your breakfast.
Bak ne diyeceğim Şerifin buraya gelmesi en fazla yarım saat sürer İyice süslen püslen, cici elbiseni giy sonra aşağı inip kahvaltını yap.
I stayed about a half an hour, and I'd had it.
Yarım saat kaldım ama yetti.
Not inside glasshouse half an hour and you use your bloody influence to get us a ride on the hill.
Daha hapishaneye geleli yarım saat olmadan, sayende tepeye çıkıyoruz.
- Dollar and a half an hour?
- Yarım saati bir Dolar?
And when I bought it not half an hour ago you assured me that its lack of movement was due to it being tired and shagged out after a long squawk.
Yarım saat önce aldığımda bana dedin ki, hareket etmemesi uzun uzun öttükten sonra yorulup düzülmüş olmasından.
Do you mean a submarine was sighted over half an hour ago and that it's taken this long to report it to me?
Yarım saat önce bir denizaltının farkedildiğini ve bunu bana bildirmenin bu kadar zaman aldığını mı demek istiyorsunuz?
A half an hour after we release anybody from our section we turn them into doctors and they care for people that were tripping like they were when they came in.
1.5 saat sonra kendi bölümümüzdekileri, doktorlara teslim ediyoruz. Onlar buraya girerken önceden kafayı bulmuş olanlarla ilgileniyorlar.