An illusion tradutor Turco
945 parallel translation
So even the pain I felt, that was an illusion.
Yani, hissettiğim acı bile... Bu bile illüzyondu.
A great love, perfect love, is an illusion.
Büyük aşklar, kusursuz aşklar... Hepsi bir yanılsamadır.
You're an illusion.
Sen bir hayalsin.
I'd built up such an illusion about him.
Onun hakkında büyük bir yanlışa düşmüşüm.
That's an illusion.
İnsan sandığın şey sadece yanılsama.
Time is only an illusion.
Zaman aldatıcıdır.
Unfortunately, life is not an illusion.
Ne yazık ki, hayat bir yanılsamadan ibaret değil.
But let us at least cultivate an illusion of friendship.
Ama dostmuş gibi görünebiliriz.
The transmissibility of an illusion by one person to one or more other persons who are emotionally cohesive, is well established.
Bir görüntünün bir ya da birden çok kişiye geçişi duygusal açıdan bağımlı insanlarda daha kolaydır.
This was a mere hallucination - an illusion brought on by his troubled senses.
Bu kesinlikle bir halisünasyondu - karmaşık duygularının yol açtığı bir hayaldi.
All you see is an illusion.
Tek gördüğün bir göz yanılması.
That's a pleasant, romantic dream, but it's just an illusion.
Böyle romantik düşler hoş ama sadece bir ilizyon.
That's an illusion you cling to.
Senin tutulduğun yanılsama işte bu.
What if it had only been an illusion?
Ya o sadece bir yanılsamaysa?
What an illusion!
Ne hayal!
But I think it is an illusion.
Ama bana göre o yanılsama.
But it was just an illusion for the inmate.
Ama bu mahkumlar için sadece bir hayalden ibaretti.
An illusion.
Neler oluyor.
That's an illusion, Cissi.
Bu bir yanılgı Cissi.
OH, I KNOW HE'S NOT AN ILLUSION.
Hayal olmadığını biliyorum. Biliyorum.
- You must have seen an illusion, Sam.
- Hayal görmüş olmalısın.
For an illusion of progress, arrogant men are tampering with measures... clumsy as they may be... taken to counter the primordial chaos of your world,
Bir ilerleme illüzyonu için kibirli insanlar ölçülerle oynuyorlar...
It doesn't make any difference... because you're an illusion.
Hiçbir şey fark etmez ki çünkü sen bir hayalsin. Hiç var olmadın bile.
I saw blake, but it was... it was a mirage, an illusion.
Blake'i gördüm... Ama o...
Another crazy thing... uh... uh... an illusion or a dream or whatever.
Diğer çılgın olay da bir hayal, bir rüya ya da her neyse işte.
Michiko... our happiness was an illusion.
Michiko mutluluğumuz bir hayal ürünüydü.
Are you trying to tell us this is an illusion?
Ben o'yum.
Picture of a man with an achilles'heel, a mystery that landed in his life and then turned into a heavy weight, dragged across the years to ultimately take the form of an illusion.
Ed onunla ilgilenmiyor. Ed'e ona benzediğini söyledim ama o öyle düşünmüyor. Yalan söylüyorsun.
I thought you said it was an illusion.
Bunun bir yanılsama olduğunu söylemiştim.
- It's an illusion, it must be.
- Bu bir izlüzyon, öyle olmalı.
When he saw the first steam train, his savage mind thought it an illusion, too.
Buharlı treni ilk gördüğünde, onun da vahşi aklı ilüzyon sandı.
Can't you see that all this is an illusion?
Bütün bunların bir tür ilüzyon olduğunu anlamıyor musun?
- You still think it's all an illusion?
- Halâ bir ilüzyon olduğunu mu düşünüyorsun?
What an illusion!
Bu bir hayal!
If we sometimes read those sayings on chocolate wrappers instead of throwing them away, we would be spared many an illusion.
Eğer atmak yerine çikolata kağıtlarında... yazılanları okusaydık, pek çok yanılsamadan kurtulurduk.
You've imagined the whole thing. It's all been an illusion except the visits of the dead.
Her şey çok büyük bir yanılsama ölülerin çağrısı dışında.
Colonel this new command is an illusion.
Albay bu yeni emir bir hayal.
They had received a distress signal from that planet and discovered, still alive after many years, survivors of a missing vessel, only to find it was all an illusion.
O gezegenden yardım sinyali aldılar ve kayıp bir geminin kazazedelerinin yıllar sonra yaşadığını keşfettiler, ancak bunun yanıltıcı olduğunu gördüler.
As you can read in its thoughts, it is now suspecting that the survivors were an illusion we placed in their minds.
Düşüncelerinde de okuyabilirsin, kazazedelerin kafalarına yerleştirdiğimiz bir illüzyon olduğundan şüpheleniyor.
An illusion placed in our minds by the planet's inhabitants.
Gezegende yaşayanların kafamıza yerleştirmiş olduğu bir illüzyon.
They create an illusion, watch you react, feel your emotions.
Bir illüzyon yaratarak, reaksiyonunu ve duygularını izliyorlar.
Sort of wondering if it was an optical illusion.
Görsel yanılsama mıydı diye meraktan.
The soul is not an illusion. It is a terrible reality.
O korkunç bir gerçek.
I NEVER HEARD OF HIM BEFORE. I THINK HE MUST BE AN ILLUSION OR SOMETHING.
Hayal falan görüyorsundur belki.
NOW, YOU UNDERSTAND, THERE'S NOTHING STRANGE ABOUT THAT. IT WAS AN OPTICAL ILLUSION.
Bunda garip bir şey yok, yalnızca optik yanıIsama olduğunun farkındasınızdır.
Perhaps an auditory illusion.
Belki de, işitsel bir aldanmadır.
Because I know that the sunrise is an optical illusion.
Çünkü biliyorum ki, gündoğuşu görsel bir yanılsamadır.
None of them were there. It was an illusion, mr.
Orada değillerdi.
You have got an illusion of power, Boss.
Git Chance.
I know, comrade Krouchtchev, that this was an optical illusion, and, on the contrary, immense and irremediable is the abyss between us who fly the cosmos, and the billions of miserables attached to the earth
onu iyi biliyorum, Kruşçev yoldaşım, görsel bir evhamdı, ve, tam tersi, aramızdaki uçurum daha büyük ve onarılamazdır. Evrende uçuyoruz ve zavallı milyar insanlar hala dünyaya bağlı duruyor, umutsuz sinekler gibi.
He is not killed by the sword but by the magic of an elegant illusion.
Onu öldüren kılıç değil, sihirdir.