And i'm not gonna lie tradutor Turco
71 parallel translation
I'm not gonna sit down and let that fool lie!
Oturmayacağım ve bu aptalın yalan söylemesine izin vermeyeceğim!
I'm not gonna lie to you and say it wouldn't be nice.
Sana olsa, güzel olmayacağını diyerek yalan söylemeyeceğim.
I'm not gonna lie to you and say that life will be easy.
Size yalan söyleyip, hayatınızın kolay olacağını söylemeyeceğim.
Look, Juwanna, I've never not had someone, and... even with the doubts, which I'm not gonna lie, there are some... it's better than being alone.
Bak Juwanna, hayatımda hiç başka biri olmadı. Bazı şüphelerim var tabii, ama yalnız olmaktan iyidir.
I'm not gonna fight, I'm not gonna lie, and I'm not gonna cheat on you.
Seninle kavga etmeyeceğim, sana yalan söylemeyeceğim ve seni aldatmayacağım.
I'm not gonna lie and say it doesn't hurt.
Yalan söyleyip, acımıyor demeyeceğim.
I'm not gonna lie down for some frat-boy bastard... with his damn Teva sandals and his SkoaI Bandits... and his Abercrombie Fitch long-sleeved, open-stitched... crew-neck Henley smoking his sticky buds out of a soda can... while watching his favorite downloaded Simpsons episodes every night!
P.ç bir erkek arkadaş için yatmayacağım... Özellikle onu lanet Teva sandaletleri ve SkoaI Bandit leri ile... ve onun uzun kollu açık dikişli Abercrombie Fitch ile... sert boyunlu HenIey, yapışkan tomurcuklarını içerken, soda kutuları ile... onun favorisi Simpsonları her gece indirip izlerken hiç yatmayacağım!
IT'S A GREAT WORKOUT. AND I'M NOT GONNA LIE TO YOU. IT'S BEEN A NICE ADDITION TO THE BEDROOM, KNOW WHAT I'M SAYING?
Hem harika bir egzersiz hem de yalan söylemeyeceğim, yatak odasına hoş bir eklenti oldu.
- You fell. It's not like you thought, "I'm gonna lie down and look for fish in the trees."
Yani yere yatıp, yukarıda balık arayacağım mı dedin?
I'm not just gonna lie down and die.
Öylece yatıp ölmeyeceğim.
He's not gonna fit in the body bag like this, so lie across his feet and I'm going to push down his head
Torbaya bu şekilde sığmayacak. Ayaklarının üzerine bas, ben de kafasını bastırayım.
Can you live with a wood-rotting fungi that colonizes and spreads to every timber in your home, leading to a mold which can produce airborne pathogens that might infect every member of your family causing conjunctivitis, hypersensitivity pneumonitis and I'm not gonna lie to you here allergic bronchopulmonary aspergillosis.
Ahşabı çürüten ve kolonileşip evdeki her tahtaya yayılan bir mantarla yaşayabilir misin? Yol açacağı küf havayla bulaşan patojenler üretip ailenin her bireyini zehirleyip ederek konjunktivit, aşırı hassasiyet zatürreesi ve yalan söyleyecek değilim alerjik bronkopulmoner aspergillozise neden olabilir.
It was 4 : 00 in the morning, and I'm not gonna lie, we were a wee bit wasted.
Saat sabahın 4'üydü ve size yalan söylemeyeceğim birazcık dağıtmıştık.
I'm not gonna stand here and lie to you, clark.
Burada durup sana yalan söylemeyeceğim, Clark.
I'm not gonna lie to you and say that Mia is an old soul, but, she is charming, witty, and gorgeous.
Mia'nın ruhu yetişkin diyerek sana yalan söylemeyeceğim. Ama... Çekici bir kız.
You know, we sing about life and love and passion, and I'm not gonna lie to you, we have some pretty sick dance moves.
Hayat, aşk ve tutku konulu şarkılar söylüyoruz ve yalan söylemeyeceğim, çok pis dans figürlerimiz var.
Yeah, I'm not gonna lie, your brother and my sister, that's weird.
Evet, yalan söylemeyeceğim. Senin erkek kardeşin ve benim kız kardeşim, bu biraz ilginç.
I'm not gonna go in front of the cameras and lie.
- Çıkıp o kadar kamera önünde yalan söylemeyeceğim.
I mean that's like a religious experience and I'm not gonna lie to ya.
Yani, bu bir ayin deneyimi gibi. Size yalan söylemeyeceğim.
I was talking to a guy by his grill, and I'm not gonna lie to you, the thought flashed through my head while I was talking to him to reach behind him, pick up a hot dog
Izgarasının yanında duran bir adamla konuşuyordum, Doğrusunu söylemek gerekirse, Aklımdan onunla konuşuyorken, birden arkasına uzanmak ve oradan bir sosisli sandviç alıp, anında yiyesim geldi.
I was gonna ask you if I could come in and take a look you know, see if I wanted to buy or not but that would be a total lie.
İçeri girip bir göz atabilir miyim diye soracaktım,... yani bilirsin, bakalım satın almak istiyor muyum yoksa istemiyor muyum diye, ama bu külliyen yalan olurdu.
I'm not gonna lie, I like the idea of Kevin Costner and Robert De Niro playing us.
Yalan yok, Kevin Costner ve Robert De Niro'nun bizi oynaması harika olurdu.
And it's gonna be very dangerous, I'm not gonna lie, not to somebody like you.
İş çok tehlikeli, senin gibi birine yalan söylemeyeceğim.
And now I'm not gonna lie to you and say it's always been easy.
Yalan söylemeyeceğim..... hep kolaydı.
I'm not gonna go in there and lie.
Oraya gidip de yalan söylemeyeceğim.
Yeah. And I'm not gonna lie.
Yalan söyleyecek değilim.
- But I'm not gonna lie to you. He's heard the rumors and he wants to sit down with you and talk.
- Ama sana yalan söylemeyeceğim senin hakkındaki söylentileri duymuş ve seninle oturup konuşmak istiyor.
A few months ago, and I'm not gonna lie, I was, uh, in a dark place.
Bir kaç ay önce...
And I'm not gonna lie.
Size yalan söylemeyeceğim.
And - - I'm not gonna lie - - it's gonna be hard at first.
Yalan söylemeyeceğim. Başlangıçta zor olacak.
I'm not gonna lie, though, and say that it was easy.
Ama yalan söylemeyeceğim kolay değildi.
Seriously, she's a problem, and I'm not just gonna lie down for it.
Cidden, o bir sorun ve buna boyun eğmeyeceğim.
I'm not gonna lie to ya, a cold beer sounds rich and delicious.
Yalan söylemeyeceğim, soğuk bir bira kulağa besleyici ve lezzetli geliyor.
If you bothered to take a look, which, I'm not gonna lie to you, I'm pretty sure you haven't, you'd notice that I've taken great care to make everything nice and... nice and legible.
Seni sıkmak istemem ama bir bakar mısın, sana yalan söylemeyeceğim oldukça eminim burdaki her şeyi doğru doldurduğuma her şeyi tamı tamına yaptığıma eminim.
And I'm not gonna lie to you, I'm tweaking pretty bad.
size yalan söylemiyeceğim, zaten oldukça kötüyüm bu konuda.
I'm not gonna lie and say I don't like to party.
Eğlenmeyi sevmediğimi söyleyip, yalan söylemeyeceğim.
Well, I'm not just gonna lie down and take it While you ride in and save the day.
Sen ortaya çıkıp günü kurtarırken öylece oturup bunu kabullenecek değilim.
Jim's been spending a few days a week in Philly, and I'm not gonna lie- - it's been challenging.
Jim haftanın birkaç gününü Philadelphia'da geçiriyor ve yalan söyleyecek değilim. Bayağı zorluk çekiyorum.
Well, I-I parked my car, like, 20 blocks away and I walked. And I'm not gonna lie, I almost got jacked a couple times, but as long as I, you know, pumped my fist up in the air and yelled some crazy things and kicked over a garbage can, I was...
Şey, neredeyse 20 blok öteye arabamı park ettim ve yürüdüm ve yalan söylemeyeceğim, birkaç kez vazgeçecektim ama bildiğim kadarıyla, yumruğumu havaya doğru kaldırdım ve çılgınca şeyler bağırdım ve bir çöp kutusunu tekmeledim ben - ben iyiydim, ben kesinlikle çok iyiydim.
I was thinking about what you said today, and I wanted you to know that I'm not gonna lie.
Bugün söylediklerini düşündüm ve yalan söylemeyeceğimi sana bildirmek istedim.
I'm not gonna lie to ya, Kevin, and you can do what you like to me.
Yalan gitmiyorum ya için, Kevin, ve yapabileceğiniz Bana ne gibi.
So I woke up in the middle of a dream about you, and I'm not gonna lie, it was kind of dirty, and anyway I was thinking things, and I went online to look at your sweet pics again but when I got there, your account was private.
Seninle ilgili gördüğüm rüyanın ortasında kalktım ve dürüst olacağım, biraz ahlaksızcaydı ve aklıma birden yine o güzel fotoğraflarına bakmak geldi ama ama girince, hesabın gizlenmişti.
Look, I'm not gonna lie to you and tell you it's an easy transition, because it's not, okay?
Sana yalan söyleyip bunun kolay bir geçiş olduğunu söylemeyeceğim çünkü öyle değil, tamam mı?
And I'm not gonna lie, part of it was my fault.
Yalan söylemeyeceğim. Bunun bir kısmı da benim suçum.
And I'm not gonna lie about it.
Size yalan söylemeyeceğim.
And that is a big part of it, I'm not gonna lie.
En büyük olay bu. Sana yalan söylemeyeceğim.
At first, I was... I was pretty angry at Connor's dad, and I'm not gonna lie, I'm still kind of mad.
Başta Connor'ın babasına çok kızmıştım şimdi dürüst olayım hâlâ da kızgınım.
Well, almost all the pills, Pam ate a bunch, and I'm not gonna lie to you, I had a couple, or six, plus you keep the counterfeit million.
Hapların büyük kısmını geri alabilirsin. Pam bir kısmını yedi. Ve yalan söylemeyeceğim, ben de iki ya da altı tane almış olabilirim.
Because I care about you, and I'm not gonna let you lie for me.
Çünkü sana değer veriyorum ve benim için yalan söylemene izin vermem.
I know addicts, and I am not gonna be the one that you use and you lie to and then move along.
Bağımlıları bilirim. Kullandığın ve yalan söylediğin biri olmayacağım. Hadi ilerle.
Okay, I'm gonna ask you something and do not lie.
Tamam, sana bir şey soracağım ve yalan söyleme.