And let me tell you tradutor Turco
1,285 parallel translation
And let me tell you something.
Ve sana birşey söyliyim.
And let me tell you about one more thing to ease your conscience... the bachelor party.
Ve bekarlığa veda partisiyle ilgili vicdanını rahatlatacak bir şey daha söyleyeyim sana.
And let me tell you... she didn't hit like a girl.
Yani... bir kız gibi vurmuyor.
And let me tell you something, sweetness...
Bende hepsi var güzelim.
And let me tell you, girls, Binoculars do not do that man justice. Really.
Ve inanın bana kızlar, dürbünsüz çok daha yakışıklı görünüyor.
And let me tell you, as someone who has known the Barone family a long time, this actually went quite well.
Evet. Ve Barone ailesini uzun zamandan beri tanıyan biri olarak şunu söyleyeyim... Bu gece gayet iyi geçti.
And let me tell you, it was not fun.
Hiç eğlenceli değildi.
And let me tell you, the future... it ain't bright.
Ve şunu da söylemeliyim geleceğimiz... hiç parlak değil.
And let me tell you, you're better off for it.
Şunu söyleyeyim, böylesi daha iyi.
And let me tell you, it works.
Hem de çok işe yarıyormuş.
You can act like a man. And let me tell you something, smart guy.
Erkek gibi davranabilirsin.
What I also said was that every pilot needs a co-pilot. And let me tell you it's nice to have someone sitting beside you, especially when you hit some bumpy air.
Şunu da demiştim ; "Her pilotun bir yardımcı pilotu olmalı" ve onun yanında olmalısın özellikle kendini kötü hissediyorsan.
And let me tell you why.
Neden olduğunu anlatayım.
There's times that you're just like your father, and let me tell you, it's not something I like.
Bazen aynı babana benziyorsun, ve şunu da söylememe izin ver, bu hoşlandığım birşey değil.
And let me tell you, this ridiculous...
Size söyleyeyim, bu saçmalık...
But I've traveled to the five corners of the world and let me tell you, I've never seen anything like this!
Dünyanın dört bucağını dolaştım ama, inanın bana, hiç böyle bir şey görmedim!
And let me tell you, folks, the red man is a fearsome enemy. And if he'd had his way why, this scalp of mine would be long gone and there'd be a balder man standing before you today.
Şunu söyleyebilirim ki millet, kızılderililer korkutucu bir düşman ve başarılı olsalardı kafa derim çoktan yüzülmüş olurdu ve önünüzde daha dazlak bir adam olurdu.
Let me tell you about you and your allies.
Siz ve müttefikleriniz hakkında bir kaç şey söylememe izin verin.
They order a pitcherand as you know, they pay for the thingentirely in dimes and quarters, which, let me tell you, is something you justdon't forget.
Bildiğin gibi on sent ve çeyrekler ödediler. Unutamadığım gereken şeyi söyleyeyim.
Let me tell you something. When I get elected governor... and I'm gonna... the first thing I'm gonna do is put all you scum in jail.
Vali olarak seçildiğimde, yapacağım ilk iş hepinizi hapse tıkmak.
If you've slept with her, tell me here, tell me now, and we'll let it go.
Onunla yattıysan bunu bana hemen söylersen affederim.
Do you honestly think that I would let a white boy walk into my pool hall... and talk that much shit unless he was trying to tell me something?
Sen gerçekten beyaz bi herifin bilardo salonuma gelip... Bir şey anlatmaya çalışmasa böyle konuşucağını mı sanıyordun?
You put me in a room with a possible double agent, let me ask him a couple of questions, and I could tell you right there whether he was a spy or not.
Beni çift taraflı bir ajanla aynı odaya koy, ona birkaç soru sorayım hemen orada çift taraflı mı oynuyor anlarım.
Yes, and didn't he tell you to let me go home?
Evet. Size beni geri vermenizi de söyledi ama?
Let me tell you, I've presided over many court martials, too many if I'm honest, and i's not a task I relish.
Size birşey anlatayım. Çok savaş mahkemesine başkanlık ettim. Dürüst olmak gerekirse çok fazla ve bu hiç memnuniyet verici değil.
Tell me where you kept it and I'll let you go
Hadi nerede olduğunu söyle ve gitmene izin vereceğim.
Let me tell you this, then I'll turn around and leave.
Bırak da bunu sana söyleyeyim... sonra arkamı dönüp gideceğim.
Let me tell you what I would have done before you put me on the straight and narrow.
Sen beni iyileştirmeden önce olsa ne yapardım, söyleyeyim.
See, the thing is, i found these overalls and i was trying... let me tell you something, you listen up.
- Bu düğmeyi nerede buldun? - Onu ben diyecektim.
Show me one thing in a book ask me if it's imagination or invention and i'll tell you every time, let's see you prove me wrong.
Fritz mutfakta en iyi yaptığı şeyi yaparak vakit geçirdi.
And the Prophet smiled and he said let me tell you something.
Peygamber gülümsedi ve beni dinleyin dedi.
You let me go, and I tell you where they are.
Beni bırak, ben de yerlerini söyleyeyim.
Well, let me tell you something, if you were here last night sitting in that front row, you would've been wide awake and cheering.
Dün akşam burada ön sırada olsaydın uyanık ve tezahürat yapıyor olurdun.
What do you want me to tell you, John, that it'd been better to let Allison die and just move on with your life?
Sana ne söylememi istiyorsun John? Allison'ın ölmesine izin verip hayatına devam etseydin mi diyeyim?
- And let me tell you, it worked.
- Sırf kızdırmak için ona iki sene boyunca...
Let me ask you something, Seamus, and tell me the truth for the first time in your life.
Sana bir şey sorayım Seamus, ve hayatında bir kez olsun bana doğruyu söyle.
I know she's my wife and the mother of my children and all... but let me tell you something, she can be a moody bitch.
Tamam, o benim karım ve çocuklarımın annesi. Ama bazen kaprisli sürtüğün teki oluyor.
And let me tell you...
Bir şey söyleyeyim mi?
And whoever took Abby, let me tell you we will find you.
Abby'i her kim kaçırdıysa, seni bulacağız.
Let me tell you something, Frank. I put all this together with nothing but love and a flashlight.
Frank, bütün bunları sadece sevgi ve el feneri ile hazırladım.
Let me tell you why I stayed here with Henry, and let Cecil grow up alone.
Sana neden burada Henry ile kaldığımı ve kızımın yalnız büyümesine göz yumduğumu anlatayım.
But let me tell you something it's easier to mock than to do, and you do nothing.
Ama sana bir şey söylememe izin ver küçümsemek yapmaktan daha kolaydır, ve sen hiçbir şey yapmıyorsun.
Let me tell you something... the real motherfuckers don't move a ki here and there.
Sana bir şey söyleyeyim. Gerçek pislikler bir kilo alıp satmıyorlar.
And you went way beyond authorised limits. And let me tell...
Ve yetki sınırlarını fazlasıyla aştın!
Then let me smoke a cigarette, and I'll tell you.
Sigara içmeme izin verin, size anlatayım.
If you wanna talk about reputations... and if by some fucking miracle long shot you haven't heard of my reputation... let me tell you who the fuck I am.
Şöhretten bahsetmek istiyorsan... ve garip bir mucize eseri şu ana kadar şöhretimi duymadıysan... sana kim olduğumu anlatayım.
Let me tell you this thing that I heard, and I'm starting to believe that it's true.
Geçenlerde duyduğum bir şeyi söyleyeyim, buna ben de inanmaya başlıyorum.
And today as I stand here and look at you before me... having the audacity to think that you can defeat me... let me tell you something, brother, I am about to kick your carrot butt!
Ve bugün burada durmuş tam önümde sana bakıyorum. Üstelik beni yenebileceğini düşünecek kadar da cüretkarsın. Bir şey diyeyim mi dostum?
Let me tell you something,'Harvard,'... come upstairs with me in my office, watch and learn how to protect... your investments the old-school way.
Şimdi beni iyi dinle Harvard, yukarı benimle ofisime gel. Beğenmediğin... ....eski yöntemle yatırımının nasıl korunacağını izleyip öğren.
Let's meet at Archie Shwert's party and you can tell me all about it.
Archie Schwert'ın partisine gel, anlatırsın.
You let me see him, and I'll tell you everything you wanna know.
Onunla görüşeyim, sonra istediğiniz her şeyi anlatırım.