And on top of that tradutor Turco
768 parallel translation
And on top of that, the Guardians seem to have sniffed us out, too.
Bir de bunun üstüne, Koruyucular da bizi yoklamış gibiler.
And on top of that, they made him a clown!
Ve daha da kötüsü, onu palyaço yaptılar.
And on top of that, I was with Marta all day.
Bir de bunlar yetmezmiş gibi tüm gün Marta'yla birlikteydim.
You took a bath. And on top of that, you smell all over like a woman.
Banyodan yeni çıkmış ve hepsinden öte, bir kadın gibi kokuyorsunuz.
And on top of that, he- -
ve bunlar yapılırken, o- -
And on top of that, he heard those ugly rumors about us.
- Ve o tahtındayken sadece hakkımızdaki çirkin söylentileri duydu
And on top of that, he's my model.
Ve üstüne üstlük bana modellik yapar.
And on top of that, the man's a square.
Her şeyin ötesinde, düzgün adam.
I want you to get me and my team over there and on top of that cliff.
Beni ve ekibimi o uçurumun tepesine çıkarmanı istiyorum.
And on top of that, you get stuck for the funeral bill. Go figure that.
Ve hepsinden öte, cenaze törenini sen düzenliyorsun.
Instead of us getting his cane, he took us for 100 ryo, and on top of that he cut down five of our good men.
Bize onun sopasını getireceğine, o bizim 100 ryomuzu götürdü..... ve bunun ötesinde, beş tane iyi adamımı öldürdü.
And on top of that, I got... this, uh... place.
Ve de kendim yağlamam gereken, bir klimam ofiste ayağı kırık bir masam ve herşeyin ötesinde burası gibi bir yer!
And on top of that, you laid hands on another man's wife.
Bu da yetmezmiş gibi, başkasının karısıyla yakalandın.
Not only that, but you also seem to believe that I'll pay your taxes for you, and on top of that, you expect me to send you money.
Sadece bu da değil, ayrıca vergilerini de benim ödeyeceğimi sanıyorsun galiba bir de üstüne üstlük, sana para göndermemi bekliyorsun.
As far as that Indian boy is concerned, his father was Bold Eagle, one of the bravest warriors that ever rode a horse. And on top of that, he's my adopted son, and I haven't done this much explaining in years.
- Kızılderili Çocuğa gelince, babası Cesur Kartal'dı ülkenin gördüğü en cesur savaşçılardan biri dahası o benim manevi oğlum ve bir yıldır hiçbir yerde bu kadar çok açıklama yapmadım.
Take you, and on top of that, that damn puny, little Picayune girl that ain't never seen the outside of a filling station, and by God the papers do but print about you all the time.
Hepsinin üstüne de, şu lanet olası hayatında benzin istasyonundan dışarısını asla görmemiş bir... çelimsiz küçük Pikayun kızı için gidiyorsun. Ve Tanrı aşkına tüm lanet gazeteler her zaman senden bahsedip, duruyor.
He said even though he was really disappointed... there was nothing he could do about it. But then he became sick, and he was bedridden for several months. On top of that, he's always had a history of high blood pressure.
Üzücü olsa da yapacak bir şey olmadığını söyledim ama hastalanıp yatağa düştü, tansiyonu da vardı.
Illegal private soldiers and illegal weapons on top of that?
Yasadışı askerler, yasadışı silahlar...
"Now, Mister... not only are you the best swordsman and the most courageous, but on top of that..." "... the most rich! "
Sadece en iyi kılıç ustası ve en vahşi öğrenci değil, fakat ayrıca en zengin öğrenci de olamayacaksın! "
So with a scandal on top of us and a blast of dangerous notoriety that's shaken the people's confidence in our bank, what do you do?
Başımıza gelen bir skandal ve tehlikeli kötü bir şöhretin ve de insanların bankamıza olan güveninin sarsılmasından sonra, ne yapıyorsunuz?
A healer, not a slayer... and that I am going to be as long as I'm on top of the sod and not under it.
Bir doktor oldum, savaşçı değil ve bu toprağın altında değil de üstünde olduğum sürece böyle de kalacağım.
You are the tree in the top of hill, and I am that withered rattan on the tree
# Tepenin en yukarısındaki ağaçsın # # Ağaçta bir solmuş dalım # # Göldeki susun #
And right on top of that you got to go and tell Sister Bessie, a religious woman that you didn't steal no turnips.
Üstüne üstlük dindar Rahibe Bessie'ye şalgam çalmadım dedin.
Why, that barrel had wooden slats... nailed down on the top and the bottom... and there were steel bands all around it... and they left it in the middle of the desert.
Fıçının üstüne ve altına çivilenmiş tahta çubuklar vardı etrafı çelikten bantlarla sarılıydı ve onu çölün ortasına bırakmışlardı.
On top of that, he and Emberg absolutely wanted to get to know other members of the Resistance.
Bir de üstüne üstlük, Emberg'le birlikte Direniş'in diğer üyelerini öğrenmek niyetindeydiler.
Come, you spirits that tend on mortal thoughts, unsex me here, and fill me from the crown to the toe top-full of direst cruelty!
Gelin benim kana susamış cinlerim. Gelin, alın benden kadınlığımı. Katılaştırın beni tepeden tırnağa.
Minor awards are for such as the writer and director, since they merely construct a tower so that the world can applaud a light which flashes on top of it.
Küçük ödüller, yazar ve yönetmen gibileri için olanlardır.. .. çünkü onların işlevi, sadece üstünde parlayan ışığı.. .. bütün dünya alkışlayabilsin diye bir kule inşa etmektir.
And to thank you on top of that.
Bir de teşekkür mü bekliyordun yoksa?
I just know on top of all that, you wouldn't take away my nice, warm bed, and let me spend the night out here in a draughty old club car.
Benim için hepsinden önemlisi ise benim güzel, sıcak yatağımı elimden alıp, beni cereyanlı eski bir klüp vagonuna getirme hakkın yoktu.
To this a penny, to that another penny, and so on to the top of the glass.
Bardaktaki her çizgi için 1 peni ödersin.
Rising volcanic heat melts the ice on top of those cliffs and turns it into the clouds that hang over this valley.
Volkanik sıcaklık şu tepelerdeki buzun erimesine ve bu vadi üzerindeki bulutların oluşmasına sebep oluyor.
Then I'd stand on the top of it... and put my head in the clouds that came by.
Sonra en üstüne çıkıp... gelen bulutların içine kafamı sokacağım.
And on top of all that, now you!
Bıktım senden!
It certainly isn't very cheerful here, and there's that sound on top of it...
Buranın pek neşeli olmadığı açık bir de şu ses...
You play against me, for free ; and win, on top of that.
Bana karşı öylesine oynayın, üstelik kazanabilirsiniz de.
And she said to just step on the chair yonder... and get that box down from on top of the chifforobe.
Berideki sandalyenin üstüne çıkmamı ve... şifoniyerin üstündeki kutuyu almamı söyledi.
On top of that, you're a yakuza and a drifter.
Bunların ötesinde gezgin bir suçlusun.
On top of that I spent 2 days and 2 nights writing your eulogy.
Yetmezmiş gibi, iki gün iki gece sana methiye düzmeye çalışıyorum.
Some people are still suffering from keloid and still fighting for peace on top of that.
Bazı insanlar keloid yüzünden hâlâ acı çekiyor ve üstelik barış için hâlâ mücadele ediyorlar.
And, on top of them, there was always the odd bird that came my way by chance.
Tabii arada bir, rastladığım başka kızlar da olurdu.
On top of chicken paprika, red cabbage, buttered noodles... And that dame hasn't touched any of it.
Paprikalı tavuğun kırmızı lahananın..... ve tereyağlı şehriyenin üstüne.
On top of that, I'm so flat-footed, when I get out of the bathtub, somebody has to rock me back and forth to break the suction.
En kötüsü, o kadar hantallaşmışım ki banyodan çıktığımda üzerimdeki suyun dökülmesi için birinin beni sarsması gerekiyor.
A sniper could be on top of that mountain and blow off the right half of my chest... or a plane could come zooming in through that pass and drop a bomb on my head.
Karşı tepedeki bir keskin nişancı göğsümü paramparça edebilir. Veya şuradan bana kilitlenmiş bir uçak başımın üzerine bombayı bırakabilir.
Otherwise you wouldn't be sitting there on top of a volcano... that wants to spew out of you, and you won't let it.
Yoksa patlamaya hazır bir yanardağın üstünde hiçbir şey olmamış gibi beklemezdin.
Well, considering that I'm desperate and you're just what I'm looking for, on top of which you stem from the U.S. of A., we start tomorrow morning.
Çaresiz olduğumu düşünürsek... Amerika'nın Birleşik Devletleri'nden gelmenizin üstüne... bir de tam aradığım tiplersiniz. Yarın sabah gelin başlıyoruz.
I'm alone, and five kids on top of that.
Burada beş çocukla yalnızım.
That you don't want to live here, or in Chicago, or San Francisco, or any other place where people have to live on top of each other, and they don't have enough room to walk, or breath, or smile.
Ne burada, ne Şikago'da, ne de San Fransisko'da, veya insanların birbirinin üstüne çıkarak yaşadıkları, gülümsemek, yürümek ya da nefes almak için yerin kalmadığı bir yerde yaşamak istemediğini.
I know all these things don't seem like much but put them all together, one on top of the other, and that kidnapping just doesn't add up.
Ayrıntıların çok şey ifade etmediğini biliyorum ama düşünürsek hepsi bir araya geldiğinde... Yine de kaçırma olayına mantıklı bir açıklama bulamıyorum.
On top of that, you then sneak and steal money from your clients.
Hepsinden öte, müşterilerine yanaşıp paralarını çalıyorsun.
I suggest that 8 million dollars is a fair price to pay - - To keep the desert from our streets, and not on top of them.
Bence 8.5 milyon dolar çölü sehrimizden uzak tutmak için uygun bir fiyatdr.
And some of them fell on top of the ashes of the documents that had been removed from the safe.
Onlardan bazıları kasadan alınan belgelerin üzerine döküldü.