And there you have it tradutor Turco
1,065 parallel translation
And there you have it.
Ve bu da her şeyi özetliyor.
AND THERE YOU HAVE IT.
Ve işte sonuç.
And there you have it, ladies and gentlemen, the human brain.
Ve karşınızda bayanlar baylar... İnsan beyni.
And there you have it. A new champion of the world, Tommy "The Machine" Gunn.
Ve işte başardı, dünyanın yeni şampiyonu, Tommy "Makinalı" Gunn.
And there you have it.
İşte burda.
And there you have it.
Ve işte senin yanında. Bana borçlusun demektir.
And there you have it - Johann Sebastian Bach... the Saraband from French Suite No. 1... performed with the unmistakable genius of the young Glenn Gould.
Bildiniz. Genç Glenn Gould'un maharetli elleriyle kusursuzca çaldığı eser Fransız Süiti 1'den Johann Sebastian Bach'ın Saraband'i.
It is true there is a certain.... I have a certain trembling in my arm and my legs... but I can assure you, good friends... the trembling has not reached my head or my heart. No.
Kolumda ve bacaklarımda titremeler olduğu doğrudur ama sizleri, dostlarımı temin ederim ki titremeler zihnime ya da kalbime katiyen ulaşabilmiş değildir.
Yes, you may well have been, messieur. And yet there are cases of men that have killed those women who made it impossible for them to return to the wives they really loved.
Evet, bu doğru olabilir Mösyö ama yine de... geçmişte gerçekten sevdikleri kadınlara dönmelerini... imkansız hale getiren kadınları öldüren erkeklerin karıştığı... vakalar olmuştur.
Chart or no chart, it was perfectly possible for you to have watched Sir Horace Blatt's boat leave and then to have pedaloed into Ladder Bay... there to find the unsuspecting Arlena asleep... and then you strangled her.
Haritalı ya da haritasız, Horace Blatt'in teknesinin gittiğini... görmüş, ardından merdiven koyuna kadar gitmiş ve... hiçbir şeyden haberi olmayan Arlena'yı uyurken bulmuş ve... elbette sonra boğmuş olabilirsiniz.
There you go. Then, take a look at it... talk it over, and if you have any questions, I'll be around to answer them.
Al bakalım, bir göz atıp üzerinde tartışın.
No but seriously, folks, there is something that I have always wanted to ask you, and it is - have you seen Peer Gynt on the radio?
Hayır, ciddi olarak, halk, Her zaman size sormak istediğim bir şey var, o da - Peer Gynt'i radyoda görünüz mü?
There you are, and this one. And then the - i'll get the - Have you got the leash? I got it, I got it.
Ve bir de şunu diğerini ben alırım.
It's an inaccessible, barren place, entailing, as you have heard, considerable planning and expense to get there.
Gitmek için detaylı plan ve para gerektiren, bildiğiniz üzere ulaşımı güç, çorak bir yer.
If I'd left it up to you, we'd have gone out and robbed that candy store over there, man.
Sen o şeker dükkanını soydun adamım.
Go to Pelhrimov and have a look at the cramtorium - so you know what it's like there.
Pelhrimov'a git ve oradaki krematoryum'a yakından bak. Nasıl bir yer olduğunu gör.
NO, SEE, GRANDMA, IF YOU TAKE THIS PROPERTY, YOU'LL HAVE A HOTEL ON EACH, AND THERE'S BETTER ODDS OF LANDING ON IT.
Hayır, bak, büyükanne, bunları alırsan, bunların üstünde oteller var hem buraya düşme şansı çok daha büyük.
Bring it out, sir, and also any opium plants you may have around there.
Çıkarın şunu bayım, yoksa sizi afyon bitkisine boğabiliriz.
It would have been nicer if you'd gotten off your asses and helped us out there.
Eğer kıçınızı kaldırıp bize yardım etseydiniz daha da hoş olabilirdi.
Anyway, look, I've been down this road a few times myself, and take it from a pro, there is one thing you always have to do before you tell a guy you love him. What's that?
Neyse, o yoldan ben de birkaç kez geçtim ve bir profesyonel olarak söylüyorum bir erkeğe aşkını itiraf etmeden önce mutlaka yapman gereken tek şey vardır.
But you'd have to touch the wall to know it was there. And it fools you in other ways.
Ama duvarın gerçekten orada olduğunu anlamak için, ona dokunmanız gerekir.
You could have been there and it still might have happened.
Sen orada olsaydın da, bu gerçekleşmiş olabilirdi.
I think there's something you're not telling me and I have a right to know what it is.
Söylemediğiniz bir şey var. Bunu bilmek benim hakkım.
It must have been you. Clayton Townley and Ray Stuckey were too smart to be there.
Sen olmalısın çünkü Clayton Townley ve Ray Stuckey orada olmayacak kadar akıllıydılar.
And there will come a day for you Barry, and thousands of others like you... who have slept with black women, who have lied to us... when you will hang from your neck with a placard around it saying,
Ve senin gibi binlerce kişi siyah kadınlarla yatıp bize yalan söyleyecek.
I was sort of thinkin','cause you're a lawyer and all, maybe there was a legal way... I don't even have enough ground to stand on anymore, Doc. I mean it.
Sen avukat olduğun için belki bir yasal yolu vardır... Ayaklarım artık yere sağlam basmıyor. Sana yardımcı olamam Doc.
I still won't be sitting here with you, because I have something at home that doesn't care what I look like, accepts me for what I am, and is always there when I need it... my couch.
Çünkü evde dış görünüşüme aldırmayan bir şey var. Beni olduğum gibi kabul eden ve her ihtiyacım olduğunda orada olan bir şey var. Kanepem.
I make tea for you every afternoon, and you have it there in the kitchen.
Her öğleden sonra sana çay yaparım sen de mutfakta içersin.
You force my hand and there won't be any free discussion because there won't be anybody left to have it!
Beni bu konuda zorlarsan, serbest tartışma kalmaz, çünkü tartışacak adam kalmaz!
There's no guarantee it'll work, and you're gonna have to be honest with me.
İşe yarayacağına dair garanti veremem ve bana karşı dürüst olmak zorundasınız.
I been there and you can have it.
Daha önce gittim, istiyorsan sen git.
And There You Have It.
İşte gördünüz.
Just show us what you have in there, and my friend here will write it off.
Neden içeride ne olduğunu göstermiyorsun böylece arkadaşım borcunu kapatır.
The rest of my life you'll have to make sure there's food in my mouth and clothes on my back. Got it?
Hayatımın geri kalanında ağzımda yemek, sırtımda elbise olmasını sağlayacaksınız.
l've come to the conclusion that there are certain friends in your life that they're just always your friends, and you have to accept it.
Şu sonuca vardım, hayatta öyle arkadaşlarınız vardır ki hep arkadaşınızdır, ve bunu kabullenmeniz gerek.
I've come to the conclusion that there are certain friends in your life that they're just always your friends, and you have to accept it.
Şu sonuca vardım, hayatta öyle arkadaşlarınız vardır ki hep arkadaşınızdır, ve bunu kabullenmeniz gerek.
There's a part of me that's beginning to think that this is how it is when you get to the end of your life and that you don't have anything to show for it. Norma.
Hayatının sonuna bile gelsen böyledir diye düşünüyorum ve bunu göstermek için hiçbir sebebin yok.
If it's a war situation, to solve that war situation... you have to negotiate, and so to accept that there are two sides... putting around a table to negotiate... and that, the British government doesn't accept.
Eğer savaş haliyse, savaş halini ortadan kaldırmak için uzlaşmaya varmak zorundasınız ve bunu kabul etmek için iki tarafın bir masada oturup uzlaşması gerekir ve İngiliz Hükümeti bunu kabul etmiyor.
Please don't take umbrage but in the plan that I have formulated there's much more to it than just you and I making love.
Gücenmeyin ama... tasarladığım planda... sadece sizin ve benim sevişmemizden daha fazlasına yer var.
Like there's something that you've been waiting for all your life and you wonder whether you'll ever have it?
Hayatın boyunca beklediğin ve ona sahip olup olmadığını kestiremediğin olmuyor mu hiç?
Well, there you have it, boys and girls.
İşte gördünüz çocuklar.
But you have the girl there shake her behind again and we'll call it even.
Ama kız çıkıp güzel poposunu biraz daha sallarsa ödeşiriz.
- You have been searching... in your medical books and your journals for the answer of how to help me, when all along it was right there in front of us.
Çare bulmak için tıp kitaplarını ve dergilerini o kadar karıştırdın. Hâlbuki gözümüzün önünde duruyor.
I suspect that it's got a second line of defense which is that when it's startled and when a bird might almost have got it, it mimics a scorpion. You see how the tail has looped over the back there.
İkinci bir koruma kalkanı daha olduğunu düşünüyorum, o da şu ; ürktüğü zaman, bir kuş onu nerdeyse yakalayacakken bence bir akrebi taklit ediyor, kuyruğunun yukarıda nasıl kıvrıldığını görüyorsunuz.
We're talking about the vicious co-option of the field of labor, and you sit there, sir, who have single-handedly created this monster, who have forged this bond with improper, with criminal activity... if it please the committee, my client has been convicted of nothing.
Biz işçilik bölümünün kirli dolandırıcılığından bahsediyoruz, ve sen orada oturmuş bu canavarı yaratmış, bu suçlu aktiviteyi hazırlamış... Müşterim hiç bir şeyden mahkum olmamıştır.
Well, there's some things you can't solve and then you have to live with it.
İnsanın çözemeyeceği bazı şeyler vardır ve onlarla yaşaması gerekir.
I don't mean go to school, because you'll not get it there. It means you have to develop an independent mind and work on it. That's extremely hard to do alone.
Teknoloji sayesinde ilk kez dünyada birçok noktadan canlı yayın yapabiliyor.
And that's basically the way the system of indoctrination works. Sure, the other stuff is there, but you're going to have to work to find it.
Amerika da bu olayları her aşamasında desteklemiş ; silahların yüzde 90'ını temin etmiştir.
But there is one last thing you still have to do, and you better do it right because I'm not going to rest till I have what is rightfully mine.
Fakat hala yapabileceğin son bir şey var ve onu da doğru yapsan iyi olur çünkü benim olanı alana kadar rahat etmiyeceğim.
Can you imagine what it's like to walk into a bingo parlor hitch up your white belt and know you can have any woman in there?
Bir tombala salonuna gidip beyaz kemerini yukarı çekip oradaki her kadını elde edebileceğini bilmek nasıl bir şey düşünebiliyor musunuz?
There'll be a new software sector and you have to start programming for it now.
Yazılıma yeni boyut getirecek. - O zaman ben de programcılığa dönerim. - Harika.