And we were tradutor Turco
20,098 parallel translation
And here we are one month into this threat and we were just starting to discover what we call the payload or its whole purpose.
Bu virüsü açıp incelemeye başlayalı bir ay olmuş,... ve içeriğini yada amacını anlamaya yeni başlayabilmiştik.
We knew that STUXnet could have very dire consequences, and we were very worried about what the payload contained and there was an imperative speed that we had to race and try and, you know, beat this ticking bomb.
STUXnet'in oldukça yıkıcı etkileri olabileceğinin farkındaydık. Ana kodun içerebileceği şeyler bizi endişelendiriyordu. Ve tüm bunlar olurken zamana karşı yarışıp bu saatli bombayı durdurmak için çabalıyorduk.
There's at least some evidence that the Shah was thinking about acquisition of nuclear weapons, because he saw, and we were encouraging him to see Iran as the so-called policemen of the Persian Gulf.
Şah'ın nükleer silah edinmeye meyilli olduğunu gösteren bazı deliller mevcuttu. Çünkü İran, Amerika'nın da desteğiyle kendini Basra Körfezi'nin hakimi sanıyordu.
1981 I was an F-16 pilot, and we were told that, unlike our dream to do dogfights and to kill MIGs, we have to be prepared for a long-range mission to destroy a valuable target.
1981'de bir F-16 pilotuydum. Ve birgün bize hayal ettiğim,... it dalaşları yada MIG avının aksine,... yüksek öneme sahip bir hedefi yok etmek için,... uzun mesafe uçuşa hazırlanmamız istendi.
Our human assets weren't always able to get code updates into Natanz and we weren't told exactly why, but we were told we had to have a cyber solution for delivering the code.
Bireysel yardımcılarımız,... her zaman Natanz'a güncelleme sokamıyorlardı. Sebebi söylenmemişti ama kodun içeriye,... ulaştırılabilmesi için bir siber çözüm düşünmemiz istenmişti.
And we were able to gather up all the samples that we could acquire, tens of thousands of samples. We extracted all of those logs.
Ve ulaşabildiğimiz tüm örneklere ulaşarak,.... on binlerce numuneyi derleyip kayıt dosyalarını çıkardık.
Or... oh, uh, I'm 15, and we were having our, um, Gilmore Fourth of July party and Dad was dressed as Paul Revere.
Ya da... 15 yaşındaydım. Gilmore ailesi olarak 4 Temmuz partisi veriyorduk. Babam da Paul Revere gibi giyinmişti.
And we were talking about maybe renting Pierce's beach house...
Pierce'ın sahildeki evini kiralayabiliriz diye düşündük.
And we were totally out of bounds in the first place.
Başta fazlasıyla sınırımızı aştık.
And we were so lucky to get you in this place.
Seni buraya alabildiğimiz için çok şanslıydık zaten.
We predicted it, and we were right.
Bunu tahmin ettik ve haklı çıktık.
At the end of the summer, Kosher weighed probably 200 pounds, and we were going back to 89th and Park Avenue, and I didn't know what to do.
Yazın sonunda Kaşer 90 kilo falan olmuştu. Ve 89. Sokak ile Park Caddesi'ne dönecektik.
All we found were a couple more M16s and a case of Cristal.
Sadece bir çift daha M-16 ve bir kasa uyuşturucu bulduk.
We continued to search, and we continued to search in code, and eventually we found some other bread crumbs left we were able to follow.
Kodun içindeki araşatırmamıza devam ettikçe,... geride bırakılmış birkaç ekmek kırıntısına daha rastladık.
Eventually, we were able to refine the statistics a little and we saw that Iran was the number one infected country in the world.
Sonunda istatistikleri okuyabilemeyi başardık. Ve bu saldırılardan tüm dünyada en çok İran'ın etkilendiğini gördük.
We were only half joking when we would look at each other and tell each other things like, look, I'm not suicidal.
Bazen birbirimize dönüp "Bak, ben intihara meyilli değilim",... dediğimiz zamanlar aslında tam olarak şaka yapmıyorduk.
And we actually had a couple of these numbers in the code that we didn't know what they were.
Aslında kodun içinde bu sayılardan birkaç tane bulmuştuk,... ancak ne olduklarını bilmiyorduk.
And then when we searched for those magic numbers in that context, we saw that what had to be connected to this industrial control system that was being targeted were something called frequency converters from two specific manufacturers, one of which was in Iran.
Sonra bu numaraları biraz daha araştırdık,... ve hedef alınan bu endüstriyel kontrol ünitelerinin,... bir tanesi İran'da olan iki şirket tarafından üretilen,... frekans dönüştürücü cihazlara ait olduğunu gördük.
We were able to write a program that would inflate a balloon, and it was set to stop after five seconds.
Balonu şişirecek bir program yazdık,... ve 5 saniye sonra duracak şekilde programladık.
While it wasn't completely true that we always assumed that we were successful at defending things at the barrier, at the... at the kind of perimeter that we might have between our networks and the outside world,
Tamamen doğru olmasa bile,... herzaman bu tarz sızmaları henüz gerçekleşmeden,... güvenlik aşamalarında durdurduğumuzu varsaydık. Dış dünya ile ulusal ağlarımız arasında var olan bazı güvenlik tamponlarında.
Roger. And we could lock into cell phones even when they were off and send a fake text from a friend, suggest a meeting place, and then capture... 1A, clear to fire.
Kapalıyken dahi telefonlarına,... bağlanabilir yada arkadaşlarının hattından,... mesaj atıp buluşma yeri belirleyebilir,... sonrasında ise yakalayabilir,
And when we analyzed that code, we saw that versions previous to 1.1 were a lot less aggressive.
Ve bu kodu analiz edince,... versiyon 1.1'den önceki sürümlerin,... çok daha az agresif olduğunu gördük.
And at... no point did that ever really cross our mind, because we were looking at it from the standpoint of, is this something that's coming after the homeland?
Bu olasılık aklımın ucundan dahi geçmemişti,... çünkü o anda aklımızdan geçen "Acaba bizim tesislerimize mi saldırıyor?" sorusuydu.
We were inside waiting, watching, ready to disrupt, degrade, and destroy those systems with cyber-attacks.
İçeri sızmış bekliyor, gözlüyorduk. Bu sistemleri siber saldırılarla felç etmeye yada yok etmeye hazırdık.
And I was told in each of those types of arms control, when we were beginning, it's too hard, there are all these problems.
Ve bu silah kontrollerinin hepsinde,... daha başlarken şöyle denir, " Bunu yapmak çok zor. Bir sürü problem var.
I know you guys were friends, but if push came to shove, and we had to make T-shirts...
Siz arkadaştınız, biliyorum ama durum ciddileşirse ve tişört yapmak zorunda kalırsak...
We were going to Liz and T.J.'s, to chase off the vegetable cult?
Liz ve TJ'lere gidip sebze tarikatını kovalayacaktık ya?
He stood here and gave a speech about how we were gonna die because of the weather.
Burada durup hava yüzünden öleceğimizi söyledi.
Remember that time in Mexico City, when we were kids, and I bought you that flower?
Malı çeşitlendirmeliyiz Ricardo, bu bizim geleceğimiz.
Oh, and, by the way, if we were friends, I'd have given you this dress in a heartbeat.
Eğer arkadaş olsaydık..... elbisemi hiç düşünmeden verirdim.
When we were in the air and all the people on the beach were pointing at us, it felt different to be flying next to you.
Havadayken ve yerdeki herkes parmağıyla bizi gösterirken senin yanında uçmak çok değişik bir duyguydu.
You sure there isn't some ceremony we were supposed to do but you didn't feel like doing it, so you just floated it to some unknown date and then pretended you forgot?
Sanki yapmamış gibi hissettiğiniz bilinmeyen bir zamana ertelediğiniz ve sonra unutmuş gibi yaptığınız yapmamız gereken benzer bir seremoni olmadığına emin misiniz?
We were sitting in his office, and Peter looked me in the eye and said, "Lloyd, you know how much " I count on your support. You have nothing to worry about. "
Onun odasında oturuyorduk, gözlerimin içine baktı ve Lyold, desteğinin ne kadar önemli olduğunu biliyorum endişelenmene gerek yok dedi.
♫ On the banks of the snowy river ♫ my love and I were merrily wed ♫ as we felt for a fleeting moment
karlı nehir kıyısında d aşkım d ve ben neşeyle evlendiler d biz kısacık an için keçe olarak
♫ so we stowed away by starlight ♫ and we sailed until we were free ♫ but at times when I look at the mirror
d yüzden yıldız ışığında tarafından kaldırıldığından d ve biz özgür olana kadar biz kalkmıştı d ama bazen aynaya baktığınızda da korkak bana sana bakar
We knew that we were we going out alone and that there was no help.
Yalnız başımıza olacağımızı ve yardım alamayacağımızı biliyorduk.
And I know, you know, at Christmas we talked about there were all sorts of contributing factors, but, really, in the end it was the affair that, you know...
Ve bildiğin gibi Noel'de evliliğimizi bitiren bir çok sebep olduğundan bahsetmiştik ama sonuç olarak bitiren şey bu yasak ilişkiydi.
We were just talking, and we're sorry about earlier.
Konuşuyorduk da, olanlar için üzgünüz.
If we can cross-reference airports and identify what airplane landed the night you were shot, then we have a real chance of finding out who Loksat really is.
Eğer havalimanına ulaşırsak ve vurulduğun gece hangi uçak inmiş öğrenirsek gerçekten bir şansımız olur LokSat'ın gerçekte kim olduğunu öğrenmek için.
And since our family is no longer what it was, and, uh, Virginia and I are... are no longer what we were...
Ailemiz artık olmadığına göre ve Virginia'yla da artık bir arada olmadığımıza göre...
While you were whispering about my watch in front of Art and Nancy, they could had easily inferred that we were sleeping together.
Saatimle ilgili Art ve Nancy'nin önünde fısıldarken birlikte kaldığımız çıkaramını kolaylıkla yapabilirlerdi.
I was dreaming that we were at our wedding and Mr. Sammy Davis Jr. was singing.
Rüyamda düğünümüzü görüyordum Mr. Sammy Davis Jr. da şarkı söylüyordu.
And, Barton, we were hoping that you would stand as our witness.
Ve Barton, senin de bizim şahidimiz olmanı umut ediyorduk.
[Michael] We had a lot of time together while the pigs were grilling, and... I- - I asked him,
Domuz kızarırken çok vaktimiz oldu ve ona şunu sordum.
We were spending the summer on Martha's Vineyard, and I fed Kosher, and fed Kosher, and fed Kosher.
Yazları Martha'nın Üzüm Bağları'ndaydık. Devamlı Kaşer'i besleyip durdum.
I mean, we knew the females were out there, obviously, and as with any species they're different.
Dişilerin de olduğunu biliyorduk tabii ama diğer türlerle karşılaştırıldığında bunlar farklılar.
What if we did a lottery and you were left behind?
Çekiliş yaparsak ve sen dışarıda kalırsan ne olacak?
It was just... that we were so similar, so much like the same person and I...
Sebebi... Bizim birbirimize çok benziyor olmamızdı. Aynı kişiymişiz gibi.
And when we left the cinema, I talked a thousand miles an hour about how brave the people were.
Sinemadan ayrıldıktan sonra ise, bir saat boyunca o insanların ne kadar cesur olduğu hakkında konuşuyordum.
'And, as far as we know, no persons were aware of these tunnels.'
Ve bildiğim kadarı ile, bu tünellerden kimse haberdar değildi.
And, yeah..... there were times we were happy.
Ve, evet. Mutlu olduğumuz zamanlar da oldu.
and welcome back 16
and welcome 74
and well done 16
and we're off 44
and we 335
and we're running out of time 21
and well 178
and we're back 55
and we're done 73
and we'll talk 51
and welcome 74
and well done 16
and we're off 44
and we 335
and we're running out of time 21
and well 178
and we're back 55
and we're done 73
and we'll talk 51