Aren't you pleased tradutor Turco

- And you are pleased, aren't you?

- Sevindin, değil mi?

Aren't you pleased you've found me?

Beni bulduğuna sevinmedin mi?

Aren't you even a little pleased to see them enjoying themselves?

Eğlenmelerine biraz bile sevinmediniz mi?

Aren't you pleased, David?

Sen memnun değil misin David?

- Aren't you pleased?

- Memnun olmadınız mı?

- Yes, you're pleased to see me, aren't you, old boy?

Evet, beni gördüğüne sevindin, değil mi, eski dostum?

Aren't you pleased when I steamroll over people?

İnsanları dümdüz etmem hoşuna gitmiyor mu?

Aren't you pleased?

Memnun değil misin?

Aren't you pleased?

Sevinmedin mi?

Aren't you pleased?

Sorun ne? Mutlu değil misin, Oharu?

Aren't you pleased?

Memnun olmadın mı?

Why aren't you pleased?

- Beni merak etme.

Pretty pleased with yourself, aren't you, Mr. Tadlock?

Kendi kendinize oldukça keyiflendiniz, değil mi, Bay Tadlock?

Aren't you pleased to see me?

Beni gördüğüne sevinmedin mi baba?

Aren't you pleased?

Sevinmiyor musunuz?

You're pleased, aren't you?

Sen memnunsun değil mi?

Aren't you pleased with yourself?

Kendinizden bir zorunuz mu var?

Anyway, aren't you pleased that I brought my crystal and china?

Neyse, kristal ve porselenlerimi getirdiğim için memnun değil misiniz?

Aren't you pleased?

Memnun olmadınız mı?

Charles, you're pleased about the baby, aren't you?

Bebeğimiz için mutlusun Charles, değil mi?

Aren't you pleased to be able to stay at home to see those two banned from every cinema in Cheshire?

Şu ikisinin Cheshire'daki tüm sinemalardan yasaklanmasını görmek için evde kalmaktan memnun olmaz mısın?

If you aren't pleased, I'm no connoisseur

Bende manifaturacı değilim!

- Why aren't you pleased?

- Neden memnun olmuyorsunuz?

- You aren't pleased.

- Sevinmedin bile. - Sevindim.

Aren't you pleased to see your old mate, Rupert?

Eski dostunu gördüğüne sevinmedin mi, Rupert?

Aren't you pleased with how I am proceeding?

İşleri yürütme şeklimden memnun değil misin?

Aren't you pleased with how I'm proceeding?

İşleri ilerletiş şeklim sizi memnun etmiyor mu?

Aren't you pleased?

Hoşlamadın mı?

- Anna, dear aren't you pleased to stay at home for a few days?

- Anna, canım birkaç gün evde kalacağına sevinmedin mi?

- Aren't you pleased that I'm so playful?

- Şakacı olmamdan mutlu değil misin?

Your parents aren't going to be very pleased with you.

Annen ve baban bundan memnun olmayacak.

- Aren't you pleased?

Memnun kalmadınız mı?

Right, that you aren't entirely pleased about.

Bütün kısımları için aynı şeyi düşünmüyorsunuz demek?

Aren't you pleased? - It seems so weird.

- Şimdi mutlu musun?

So, Tess, aren't you pleased to see me?

Evet, Tess, beni gördüğüne sevinmedin mi?

You're pretty pleased with yourself, aren't you?

Halinden gayet memnunsun, değil mi?

Aren't you pleased with that?

Buna sevinmedin mi?

Aren't you pleased?

Sevinmedin mi yoksa?

Aren't you pleased, as well?

Sen de sevinmedin mi?

So aren't you pleased?

Memnun olmadın mı?

Aren't you pleased?

Buna sevinmediniz mi?

Aren't you pleased ( ureshiku ) to be teaching?

Bize ders vermekten memnun değil misin?

The ministries aren't pleased about you approving all press releases.

Bakanlar her açıklamayı onaylamak istemenden rahatsızlar.

Well, aren't you pleased as punch.

Tatmin oldun mu?

Aren't you pleased to see me?

Beni gördüğüne memnun olmadın mı?

You are very pleased with yourself, aren't you?

Halinden çok memnunsun, değil mi?

Aren't you pleased?

Mutlu olmadın mı?

I hear that you aren't exactly pleased at the bottom three tonight. Is that true?

Son üçe kalmaktan memnun olmadığını duydum, öyle mi?

You're feeling very pleased with yourself, aren't you?

- Kendinle gurur duyuyorsun değil mi?

And a lot of those people aren't too pleased with the way you and your kind conduct business around here.

Ve çoğu vatandaş, siz ve sizin gibilerin döndürdüğü dolaplardan dolayı hiç memnun değil.

Guess you're pretty pleased with yourself, aren't you?

- Herhalde halinden gayet memnunsundur, değil mi?