As much as i hate to admit it tradutor Turco
57 parallel translation
What a despicable character, but as much as i hate to admit it, very brilliant.
Ne iğrenç bir adammış ama ne yalan söyleyeyim, çevirdiği dümen müthişmiş. Doğru, inkâr edemem.
As much as I hate to admit it, I have to stay here.
Bunu kabul etmekten her ne kadar nefret etsemde, burada kalmak zorundayım.
Well, as much as I hate to admit it they've got a point.
Bunu söylemek hiç hoşuma gitmiyor ama hakları var.
As much as I hate to admit it, I haven't finished paying for it yet.
İtiraf etmekten nefret ediyorum ama, daha parasını ödeyemedim.
" Dear John it's been six weeks since your last letter and as much as I hate to admit it, you've got me worried.
" Sevgili John son mektubun üzerinden altı hafta geçti her ne kadar kabul etmekten nefret etsem de, sanırım seni merak ettim.
It means that as much as I hate to admit it I think you were right about Gretchen and me.
Anlamı şu. Her ne kadar kabul etmek istemesem de Gretchen'la ilişkim konusunda haklısın.
And as much as I hate to admit it... it felt really good being the person he confided in again.
ve kabul etmek isteme semde güvendiği kişi olmak, Kendimi iyi hissetmemi sağladı.
And as much as I hate to admit it, all I kept thinking was... Drew... you will never, ever sleep with another woman again.
Şöyle diyordum kendime, Drew, sen asla bir başka kadınla birlikte olamazsın.
Well, as much as I hate to admit it, I never bet against Clark Kent.
İtiraf etmek hoşuma gitmese de Clark Kent'e karşı bahse giremem.
They need you here, and as much as I hate to admit it I'm not as important as...
They need you here, and Burada sana ihtiyaçları var ve İtiraf etmeyi ne kadar istemesem de ben senin kadar önemli değilim...
But as much as I hate to admit it, I'm gonna have to run it by your professor friend.
İtiraf etmekten nefret ediyorum ama Profesör arkadaşınla devam etmeliyiz.
- Yeah, well, the thing is, as much as I hate to admit it, we're only just beginning to understand that coding.
Evet, pekala, olay şu, her ne kadar itiraf etmekten nefrette etsem, biz bu kodu anlamaya başladık.
The only combustible agent in laughing larry's exploding cigars is lead azide ¡ ª no smokeless gunpowder at all ¡ ª so, as much as i hate to admit it, he's right.
Şakacı Larry'nin patlayan purolarındaki tek yanıcı madde kurşun azit. Dumansız barut falan yok. Bunu söylemekten nefret ediyor olsam da, adam masum.
As much as I hate to admit it... maybe william was a good judge of character.
Kabul etmek istemesem de galiba William insandan iyi anlıyordu.
As much as i hate to admit it, it makes sense.
Kabul etmek istemesem de bu mantıklı.
As much as I hate to admit it, Sheriff Carter had an idea.
Kabul etmekten her ne kadar nefret etsem de, Şerif Carter bir fikir buldu.
That device was found because of my brilliant thinking and, as much as I hate to admit it, a little help from Zelenka.
O cihaz benim parlak zekam sayesinde bulundu, bir de itiraf etmek istemesem de, Zelenka'nın biraz yardımıyla.
Well, as much as I hate to admit it, Angela, you're probably right.
Ne kadar kabul etmek istemesem de, Angela, sanırım sen haklısın.
You know, as much as I hate to admit it, ever since Carrie... how should I put it? ... put my balls in a sling, life has been nice, you know?
Her ne kadar kabul etmek istemesem de nasıl söylesem Carrie hayalarıma zor zamanlar yaşatmaya başladıktan sonra hayat daha güzelleşti.
Because as much as I hate to admit it, I'm a lot like my mom.
Çünkü itiraf etmekten ne kadar nefret etsem de ben anneme çok benzerim.
As much as I hate to admit it, we have something in common.
Kabul etmek istemesem de, o bilgisayarla ortak bir yanımız var.
As much as I hate to admit it, These people really know what they're doing.
Kabul etmek istemesen de bu insanlar ne yaptıklarını biliyorlar.
As much as I hate to admit it, Flag saw this whole thing coming.
Her ne kadar kabul etmek istemesem de Flag bunların olacağını söylemişti.
Well, as much as I hate to admit it, you are indeed the Roadmaster.
Tebrik etmeyi hiç istemiyorum ama, hakikatten Roadmaster başardı.
As much as I hate to admit it, maybe Brother Sam was right about our victim.
Kabul etmekten hiç hoşlanmıyorum ama Peder Sam kurban konusunda haklı olabilir.
As much as I hate to admit it, you were right about Tyler.
Kabul etmekten ne kadar nefret etsem de Tyler konusunda haklıydın.
As much as I hate to admit it, killer party, Jane!
Kabul etmeyi istemesem de parti manyaktı Jane!
As much as I hate to admit it, you're gonna need Beck.
Bunu kabul etmekten nefret etsem de, Beck'e ihtiyacın olacak.
Any politician that gets 70 million votes has tapped into something larger than himself, larger than even me, as much as I hate to admit it.
70 milyon oy alan her siyasi kendisinden büyük bir şeyden istifade eder. Hatta benden bile büyük, kabul etmekten ne kadar nefret etsem de.
As much as I hate to admit it, I agree with Beavis and Butt-head.
Bunu itiraf etmekten ne kadar nefret etsem de, Beavis ve göt-kafanın yanındayım.
And as much as I hate to admit it... he made this case- - he's a good detective.
Ne kadar kabul etmekten nefret etsemde bu davayı o sonuçlandırdı. İyi bir detektif.
And as much as I hate to admit it, our time together is done.
Bunu kabullenmek ne kadar zoruma gitse de birlikte geçen zamanlarımız artık bitti.
But as much as I hate to admit it, Michael's right.
Ama kabul etmekten nefret etsem de, Michael haklı.
But he doesn't, and as much as I hate to admit it, he's in charge of this decision.
Ama yapmıyor ve ne kadar bunu itiraf etmekten nefret etsem de bu davada yetkili o.
As much as I hate to admit it, this is all my fault, isn't it?
İtiraf etmekten ne kadar hoşlanmasam da, tüm bunlar benim suçum değil mi?
- Mm. - And, as much as I hate to admit it, he could be right.
- ve, ne kadar kabul etmek istemesemde, doğru olabilir.
As much as I hate to admit it, you get everything from this town that I was never able to give you.
Kabul etmek ne kadar zor olsa da sana verdiğimden çok daha fazlasını bu kasabadan alıyorsun.
As much as I hate to admit it, he's onto something there.
Bunu itiraf etmek istemezdim ama iyi bir noktaya değindi.
Much as I hate to admit it, Mrs Massingale and Mr O'Flaherty are within their rights.
Her ne kadar itiraf etmekten nefret etsemde... Bayan Massingale ve Bay O'Flaherty haklarını savunuyorlar.
Much as I hate to admit it... it will be much harder without them.
Bunu söylemekten nefret etsem de onlar için çok zor olabilir.
Much as I hate to admit it, it sounds like our old buddy Thor is our best bet.
İtiraf etmekten nefret ediyorum ama yaşlı Thor en iyi seçeneğimiz.
Clark, as much as I hate to admit this, Lex had a hand in it, too.
Clark, itiraf etmek hoşuma gitmese de, Lex'in de bunda parmağı var.
I mean, much as I hate to admit it,... seeing my little sister so happy with her family, I just...
Yani, bunu itiraf etmek istemesemde,... küçük kız kardeşimi ailesi ile mutlu gördükçe, ben sadece...
Much as I hate to admit it, stat boy may have something.
- Her ne kadar kabul etmek zor gelse de istatistikçi çocuk bir şey buldu gibi.
Well, much as I hate to admit it, he helped us crack the case.
İtiraf etmekten ne kadar nefret etsem de davayı çözmemizde yardımcı oldu.
As much as you hate to admit it, you know I'm right.
Kabul etmek istemesen de haklı olduğumu biliyorsun.
Well, I have to admit, as much as I hate involving you in all of this... It's, uh, it's a huge relief, being able to confide in you again.
Kabul etmeliyim ki seni bu işlere bulaştırmaktan her ne kadar nefret etsem de seninle tekrar bir şeyler paylaşabilmek büyük bir rahatlık.
Much as we both hate this moment, I gotta admit, I love being here to have it with you.
Her ne kadar ikimiz de bu konuşmayı yapmaktan hoşlanmasak da, itiraf etmeliyim ki bu konuşmayı seninle yapıyor olmaktan çok mutluyum.
Much as I hate to admit it, your father's right.
Her ne kadar kabullenmekten nefret etsem de baban haklı.
You know, as much as you've screwed up my life and my job and, well, my understanding of everything, I hate to admit it but I wouldn't change a damn thing.
Biliyor musun, hayatımı ve işimi her mahvettiğinde ve her şeyi anladığımda itiraf etmekten korksam da, hiçbirini değiştirmek istemediğimi fark ettim.
Much as I hate to admit it, you were right.
Kabul etmeyi hiç istemesem de haklıymışsın.