Ashtray tradutor Turco
631 parallel translation
I figure you slugged her with that ashtray because she made life miserable for you.
Hayatı sana zindan ettiği için ona küllükle vurmuşsundur.
But you kept your gloves on and you picked up the ashtray and you killed her.
Eldivenlerini çıkarmadın. Küllüğü alıp onu öldürdün.
They found my fingerprints on my ashtray, and not yours.
Küllüğümde benim parmak izlerimi buldular, seninkini değil.
- Which is the ashtray?
- Küllük nerede?
Empty the ashtray, will you, Joe, dear?
- Küllüğü boşalt, tatlım.
Where's the ashtray?
Küllük nerede?
Joe, can't we have the ashtray?
Joe, küllüğü verir misin?
There's the postcard, folder, matches, handkerchief and ashtray.
Kartpostal, dosya, kibrit, mendil ve kül tablası.
Except the ashtray.
Kül tablası hariç.
- The ashtray.
- Kül tablası.
She'd be mad, maybe throw an ashtray.
Çok kızardı, belki kül tablası fırlatırdı.
- Wait a minute. Did you ever take an ashtray from a hotel or a towel?
Otelden hiç küllük veya havlu çalmadınız mı?
You're sorry you took the ashtray or towel, aren't you?
- Küllüğü aldığınıza pişmansınız.
Every time an ashtray is missing, they don't come looking for you.
Bir küllük çalınınca otelden sizi aramıyorlar.
Would you have four footmen bring me a large ashtray, please?
Dört uşağa söyle bana kocaman bir kül tablası getirsinler.
It's just an ashtray.
Bu sadece bir küllük.
Don't put the milk in the ashtray.
Sütü kül tablasına dökme.
Then a moment later integrated again into the shape of an ashtray.
Bir dakika sonra yeniden küllük şeklinde bir araya geldiler.
Remember the ashtray?
Küllüğü hatırlıyor musun?
Remember the ashtray experiment?
Küllük deneyini hatırlıyor musun?
Wait a minute... there're also two glasses, one chair and an ashtray.
Bekle bir dakka, ayrıca 2 bardak, bir sandalye ve bir kül tablası.
Did you think this was an ashtray, Helen?
Teşekkür ederim, hayır.
In that ashtray, maybe?
Şu küllüğe biraz koysak...
Since when do you use the water tank as an ashtray?
Ne zamandan beridir su tankını küllük olarak kullanıyorsunuz?
Since an ashtray was the first object transmitted in Father's experiments, I consider it only fitting that we use one in ours.
Babamın deneylerindeki ilk malzeme kül tablası olduğuna göre bizim de kendimizinkinde aynısını yapmamız uygundur.
I like your ashtray.
Küllüğün çok hoşuma gidiyor.
A human pelvis used as an ashtray.
Kültablası olarak kullanılan bir leğen kemiği.
An ashtray, please.
Bir kül tablası, lütfen.
Swallowed up till I didn't have a friend or an ashtray to call my own.
Kendime ait bir arkadaşımın, hatta kül tablamın kalmadığı yeri.
There`s never an ashtray
Hiç kül tablası koymazlar.
Mr. Willoughby said the other fishermen might resent his entering the tournament, and then I hit the ashtray.
Bay. Willoughby dedi ki diğer balıkçılar onun turnuvaya katılmasına gücenebilir ve sonra ben kül tablasına çarptım.
Good thing you didn't hit the ashtray.
Kültablasına çarpmaman iyi oldu.
Is there an ashtray?
Kül tablası var mı?
That's the sun in the ashtray.
Kültablasının içinde güneş var.
Holy Ashtray!
Yüce küllük!
Drop it in the ashtray.
Küllüğe at.
- Is there an ashtray in here?
- Kül tablası var mı?
It's in the ashtray.
Kültablasında.
You follow me around with an ashtray.
Elinde kül tablası peşimde dolanıyorsun.
Just lift the ashtray, please.
Lütfen kültablasını kaldırın.
- There goes another ashtray.
- İşte bir kül tablası daha uçtu.
Well, as I say, you'd just be talking And out'll pudenda the wrong word And ashtray's your uncle.
- Evet dediğim gibi, konuşurken çıkar ferç yanlış kelime ve küllüğünün amcası.
- An ashtray.
- Kül tablası.
Steal us an ashtray from The White House, OK? Very good.
- Bize Beyaz Saray'dan bir küllük çalın.
Take 3 people lying in bed, and a 4th drops an ashtray out a window.
Yatakta yatan üç insanı ele alalım ve dördüncüsü camdan kül tabağını düşürdüğünü varsayalım.
Did you move the ashtray?
- Küllüğü kaldırdın mı?
- Now, if you'll just put the ashtray back.
- Küllüğü yerine koyar mısın?
Every time we go into a fancy restaurant, she steals an ashtray.
İyi bir lokantaya her gidişimizde bir kül tablası araklar.
Is that an ashtray?
Hayır, ah... Bu kül tablası mı?
Have you got an ashtray Miss?
Kül tablası alabilir miyim, bayan?
I never seem to get an ashtray where I sit.
Hiçbir masada kül tablası görmedim.