Babbling tradutor Turco
730 parallel translation
Your babbling, hero, was worse than murder!
Senin gevezeliğin, kahraman, cinayetten bile daha kötü oldu!
Ah, quit babbling, will ya?
Gevezeliği bırakın!
At first they thought he was just another drunk because he kept babbling to himself incessantly.
Kendi kendine aralıksız gevezelik ettiği için önce sarhoş sanmışlar.
Must you go on babbling?
Gevezelik etmesen olmaz mı?
- At which time he may be better able to continue his profound babbling?
Yarın sabah, daha dinç olarak gevezeliğe devam eder.
I mean, about my having this floor to go on with my babbling.
Yani gevezelik etmek için söz hakkım devam eder mi?
Stop babbling like a fool.
Bir aptal gibi mırıldanmayı bırak.
- Anybody know what he's babbling about?
- Bu herif ne geveliyor anlayan var mı?
- Stop babbling.
- Gevezeliği bırak.
Only to avoid your babbling lady friends.
Sadece senin geveze arkadaşlarından uzaklaşmak istiyorum.
You're drunk and babbling.
Sarhoşsun ve saçmalıyorsun.
Fools babbling about guilt complexes. What do you know about them?
Suçluluk komplekslerinden bahseden aptallar, siz ne bilirsiniz ki?
Stop it. Babbling like some phony King Solomon! Sit there full of half-witted devil talk that doesn't make sense!
Kes şunu, kibirli bir ukala gibi saçma sapan ve anlamsız laflar ediyorsun eğer nefret ettiğim bir şey varsa o da kendini beğenmiş kadınlardır.
You babbling about dead people walking away!
Ölü adamların ayaklandığını saçmalayıp duruyorsun.
- Stupid babbling drunk.
- Salak ayyaş.
- You're babbling.
- Saçma sapan konuşuyorsun.
I'm not one to go around babbling about justice.
Adalet hakkında gevezelik edebilecek yetenektekilerden biri değilim.
She might say anything in her drunken babbling.
Sarhoş kafayla ağzından bir şey kaçırabilir.
- What are you babbling about?
- Ağzında neyi geveliyorsun?
Let not our babbling dreams affright our souls... for conscience is a word that cowards use... devised at first to keep the strong in awe.
Saçma sapan rüyalar ruhumuzu ürkütmesin. Vicdan dediğin şey güçlüler korksun diye icat edilmiş, ama yalnız ödlekler ciddiye alır onu.
Sidney, you keep babbling about frogs and spaceships.
Sidney kurbağa ve uzay gemilerinden söz edip duruyorsun.
I think I'm babbling.
Sanırım gevezelik ediyorum.
Stop babbling and get your ass ready.
Gevezeliği bırak da kaldır kıçını.
I need to hear babbling in the house.
Evde cıvıltılı konuşmaları duymak isterim.
He kept babbling, "Help me."
Durmadan "Yardım et bana" diye sayıklıyordu.
What are you babbling about?
Ne diyorsun sen?
Her babbling, her dreadful obscene babbling.
Manasız sözleri, berbat, yakışıksız manasız sözleri.
- What kind of babbling?
- Ne tür manasız sözler?
She's babbling and lying.
Hem saçmalıyor hem de yalan söylüyor.
- Stop babbling, Scotty.
- Gevezelik etmeyi kes, Scotty.
You're babbling on as if there were... something to hide.
Bir şeyleri saklayabilmek için gevezelik yapıyorsun.
Like babbling in someone else's house, at two o'clock in the morning.
Gecenin 2'sinde başkasının evinde boşboğazlık etmek gibi.
But this foolish babbling
Ama sizin lehinize olmayacak.
Won't look well at all. Gibberish. Babbling.
.. kötü bir izlenim bırakacaksınız Bay K.
What are you babbling about?
- Sen ne saçmalıyorsun?
What are you babbling about?
Ne gevezelik ediyorsun?
! I don't like no babbling women!
- Gevezelik eden kadınlardan hoşlanmam!
Stop babbling now.
Çene çalmayı kes.
Babbling fool!
Saçmalıyor!
We both with grayish hair, old man and old woman, were tramping through the senility, babbling sweet nonsense.
İkimiz de küçülmüş bedenlerimizle birer yaşlı insandık artık. Bunamış ihtiyarlar gibi koşturup duruyor, tatlı ama anlamsız konuşmalar yapıyorduk.
Although I have been babbling I've hardly said a word
Konuştum çabucak Sana söyleyeceklerim neredeyse bitiyor
We didn't imagine the crime to start babbling like lunatics, but to get R to acknowledge that he's R!
Deliler gibi uğultu çıkarmak için bir suçu hayal etmedik biz. R'nin R olduğunu teyit etmek için yaptık!
Brother, stop babbling.
Bu kadar gevezelik yeter.
When I returned wounded with my babbling attacks He was the only one of the family who cared for me.
Şuurumu kaybetmiş, perişan halde savaştan döndüğümde, bana tek gözkulak olan oydu.
What else can I be when I live in a world of fools babbling merry Christmas?
Aptalların mutlu Noeller diye tepindikleri bir dünyada başka ne olabilirim?
The gentle breeze the murmur of a babbling brook the scent of plums...
Hafif bir esinti geveze bir derenin uğultusu eriklerin kokusu...
The scent of plum the murmur of a babbling brook the gentle breeze...
Erik kokusu geveze bir derenin uğultusu hafif bir esinti...
The gentle breeze the murmur of a babbling brook the scent of plum and the songs of nightingales.
Hafif bir esinti geveze bir derenin uğultusu erik kokusu ve bülbüllerin şarkıları.
That's babbling.
Boşboğazlık etme.
What are you babbling about, Simon?
Sen ne geveliyorsun?
♪ I could listen to a babbling brook
Mırıldanan ırmağı