Back in the old days tradutor Turco
139 parallel translation
Back in the old days of peace, trains were for pleasure.
Eski, barış dolu günlerde, trenler eğlence için kullanılırdı.
Back in the old days... used to give me trouble, too.
Eskiden bana da sorun çıkarırdı.
- Back in the old days.
Çok eski günlerde.
Back in the old days, you'd have checked those rifles before we left camp.
Eski günlerdeki gibi, kamptan ayrılmadan önce o tüfekleri kontrol etmeliydin.
I was a man of influence back in the old days.
Eskiden sözü dinlenen bir adamdım.
Three minutes to crack that back in the old days.
Bir zamanlar onları 3 dakikada açardım.
It was someone we fillied with back in the old days trying to get his own revenge after all this time. Remember?
Eski günlerde beraber takıldığımız bu kadar zaman sonra öcünü almaya çalışan birisi.
I sure would've liked to have known the big fella back in the old days.
Kesinlikle ihtiyarı eski günlerindeki gibi hatırlamak isterim.
Back in the old days, there were Johnsons as far as the eye could see.
Eski günleri düşünüyorum da, her taraf alet edevat doluydu.
We don't do it much anymore, but back in the old days...
Artık böyle yapmıyoruz, fakat eski günleri hatırladım...
You know, they were clearer back in the old days.
Bunlar eskiden daha parlaktı.
He wouldn'ta lasted 10 minutes back in the old days.
Eski günlerde olsa on dakika bile yaşayamazdı.
You see, George, I did like it back in the old days when the prerequisite of a British campaign was that the enemy should under no circumstances carry guns.
Britanya seferberlik önkoşulunun, "düşmanın asla ve kat'a silah taşımayacağı" şeklinde olduğu zamanlarda, askerliği çok severdim.
You and me both back in the old days when we were trying to raise funding for the imaging chamber.
Görüntüleme odası için kaynak aradığımız günlerdeki sen ve ben.
He kind of reminds me of me back in the old days.
Bana, eski günlerdeki halimi anımsatıyor.
Well, back in the old days whenever the sun would go down we'd all gather at a table much like this one.
Eski günlerde güneş battığı zaman hepimiz bunun gibi bir masanın etrafında toplanırdık.
Back in the old days, two of our people led the white man on a search for gold.
Eski günlerde halkımızdan iki kişi beyaz adama altın ararken yol göztermişler.
Earl and I played in a band back in the old days.
Earl'le eskiden bir grupta çalardık.
Back in the old days, yes.
Eski günlerde, evet.
- Back in the old days... there wasn't anything you couldn't do trying to apprehend a perpetrator.
- Eskiden suçluyu yakalamak için her şey kullanabilirdiniz.
Well, over in Harlem town, back in the old days, a couple of Italians were giving muscle to a cat running a speakeasy.
Harem'de, eski günlerde... bir çift İtalyan kaçak içki satan bir kulüp sahibine destek oluyorlarmış.
Back in the old days...
Eski günlerde...
Back in the old days, God was vengeful and hot-tempered.
Eski günlerde, Tanrı intikam peşindeydi ve çok kızmıştı.
Hey, man, back in the old days with JC, we used to walk everywhere.
Hey, adamım. İsa'yla eski günlerimizde her yere yürüyerek giderdik.
- Back in the old days.
- Eski günlerde.
Like the way things were back in the old days.
Aynı eski günlerde olduğu gibi.
You know, back in the old days we would have...
Eski günlerde biz...
It was great back in the old days.
Eski günler harikaydı.Değil mi?
Back in the old days, before Stevens became a priest... he was running drugs in Florida with Doyle.
Benim teorim şöyle. Eski günlerdeki gibi, Stevens Peder olmadan önce... Doyle'la beraber Florida'ya uyuşturucu kaçırıyordu.
That reminds me, back in the old days... how I used to hang around the barber shop... with all of the customers... some with nice, black, thick hair, you know, like all of...
Eski günleri hatırladım şimdi berber dükkanında tüm müşterilerle vakit geçirdiğim günleri kimisi güzel, siyah, kalın telli saçlı, bilirsin, tıpkı...
You know, back in the old days, you knew who the bad guys were :
Eski zamanlarda, kötü adamların kim olduğunu bilirdin,
Back in the old days, it was free and wild, you know.
Geçmişte her şey özgür ve vahşiydi.
'Cause if the lady wants to come... lifted this off the marshal back in the old days.
Çünkü eğer bayan gelmek istiyorsa... İlk geldiğimizde, bunu şeriften yürütmüştüm.
It says back in the old days, on junction 47, this woman stood in the exhaust fumes for a solid 20 minutes.
47. kavşakta bir kadın, 20 dakika boyunca egzoz dumanının içinde kalmış.
Back in Chi, in the old days, we'd pay $ 1 0 for an order of pompano.
Eskiden Chi'deyken, pompano yemek için 10 dolar öderdik.
I could've used somebody like you back in the good old days.
Eskiden beri senin gibi bir adamla tanışmak istemişimdir.
Well, we're back in business, boys and girls, just like the old days.
İşte yine başladık, beyler bayanlar... tıpkı eski günlerdeki gibi.
Back home, in the old days, one could always find skylarks at least, if nothing else!
O zamanlar, eve döndüğümde, başka bir şey yoksa tarlakuşları bulabilirdim.
If I could sell the show, everyone could come back and we could do it together, like in the old days.
Şovu satabilsem, hepsi geri gelebilir ve eski günlerdeki gibi birlikte yapabiliriz.
You know, in the old days, those men would have gone out there, fought the bear, come back with supper and a nice rug.
Biliyormusunuz, eskiden, adamlar dışarı çıkardı, ayılarla dövüşürler, bir kilim ve akşam yemeği ile geri dönerlerdi.
In the old days, they used to punish criminals by sticking a sharpened wooden stake into the delinquent's arse and then pressing it up with light blows of a mallet so that the point gradually comes out at the back of the neck.
Eski zamanlarda, suçluları cezalandırmak için bileylenmiş tahta kazığa oturturlarmış sonra tahta bir çekiçle kazığa vurmaya başlarlarmış o noktadan sonra ise kazık yavaşça boyunlarından çıkmaya başlarmış.
Well, I am back and I'm fine, and everything's gonna be just like it was in the old days.
İşte döndüm ve iyiyim. Ve her şey eski günlerdeki gibi olacak.
Back in my RAF days, when an officer called for a scramble, you'd hop in the old crate and chocks away!
RAF günlerimde, biri acele çağrıldığında, sandıktan sıçrayıp hemen orada olurdu!
Back in the bad old days, as a warning to criminals, judges would order malcontents to be hung by their ankles, heels over head.
Eski kötü günlerde, suçlulara bir ikaz için yargicin emriyle bileklerinden asilir ve tepetaklak edilirlermis.
Back in the good old days of Cap'n Crunch.
Eskiden mısır gevreği yenildiği günler gibi.
Back to back like in the good old days.
O eski güzel günlerdeki gibi omuz omuza.
In the old days, the guys would pace back and forth in the waiting room... until a pretty nurse in a nice, white outfit would come out and say :
Eski günlerde erkekler, bekleme odasında bir aşağı bir yukarı yürürlerdi. Sonra beyaz kıyafetli, güzel bir hemşire gelir ve bebeğin cinsiyetini söylerdi.
Back in the bad old days.
Eski, kötü günlerde.
We used to knock back a few in the old days.
Eskiden bazen birlikte içerdik.
We were such good mates in the old days - back in the day.
Eskiden iyi arkadaştık.
You wanna be a blind old man sitting out the rest of your days on your back porch in the fog, getting sauced?
Yaşlı ve kör bir adam mı olmak istiyorsun? Bütün gününü evinin arka bahçesinde oturarak geçirmek mi istiyorsun? Sisin içerisinde?